Bölgenin önde gelen beton santrallerinden Bursa Beton, marka karıyeri geregi sektörel sorumluluk kapsamında yapı denetimlerinin sıklaştırılarak, konutların güvenli yaşam alanlarına dönüştürülmesine dikkat çekti.
Beton'dan bu anlamda yapılan farkındalık açıklamasında;
"Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden yıllar geçti. Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova'da büyük can ve mal kaybı ile yıkıma neden olan depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken on binlerce kişi yaralandı.
Türkiye’nin büyük felaketi yaşadığı o günlerden sonraÜlkemizde özellikle inşaat sektöründe yapısal değişimlere gitti. Gelişen teknoloji ile birlikte modern ve depreme dayanıklı binalar inşa edilirken olası depremlerdeki can ve mal kaybını en aza indirmek için özellikle inşaatlarda kullanılan beton kalitesinin önemi 17 Ağustos’un ardından bir kez daha gözler önüne serildi.
İstanbul'da 26 Eylül'de meydana gelen deprem sonrası, fay hatlarındaki kırılmalarla oluşan depremin nedenleri de bir kez daha gündemdeki yerini aldı.Beton denildiğinde ilk akla gelen firma olan Bursa Beton ’un Genel Müdürü Barbaros Onulay deprem yönetmeliğinden önceki binaların neden riskli olduğuna, binaların nasıl güvenli hale getirilmesi gerektiğinden, kaliteli betonun neden önemli olduğuna ve vatandaşların konut tercihinde nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.
Türkiye’nin deprem riskinin yüksek olduğu bir ülke olduğuna da işaret eden Onulay depreme karşı yapısal tedbirler alınması gerektiğini ve depreme dayanıklı binalar için kaliteli betonun önemine vurgu yaparak, “Bursa Beton olarak biz yapıların depreme karşı dayanıklılığı konusunda beton kalitesinin önemini vurgulayan bilinçlendirme çalışmalarıyla konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Çünkü; Yaşamına değer veren bilinçli tüketicilerin kalitesiz hazır beton kullanımını engelleyeceğine inanıyoruz.” dedi.
YÖNETMELİKTEN ÖNCEKİ BİNALAR NEDEN RİSKLİ?
Bursa Beton’un Genel Müdürü Barbaros Onulay, Deprem yönetmeliğinden önceki binaların neden riskli olduğuna dair yaptığı açıklamada inşaatlardaki yapısal düzenlemelere değinerek şunları söyledi, “Sağlıklı, güvenli ve uzun ömürlü yapılar için; doğru taşıyıcı sistemin seçimi, projelendirilmesi,uygulanması ve güvenilir yapı malzemelerinin kullanılması önem arz etmektedir. İlkolarak 08.09.2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2007 tarihi itibariyle de zorunlu olarak uygulamaya konulan “Yapı Malzemeleri Yönetmeliği” ile güvenilir malzeme hususu büyük önem kazanmıştır. Bu çerçevede “Güvenli yapılar ancak güvenli yapı malzemeleriyle üretilebilir” ilkesi doğrultusunda yapılarda kalite ve yeterliliğini ispat etmiş , ilgili standartlara ve amacına uygun malzemelerin kullanılması zorunlu hale gelmiştir. 90’lı yılların sonuna kadar ülkemizde inşa edilen yapılarla ilgili, dönemin gereklilikleri yerine getirilmiş olsa da, yukarıda belirtilen hususlar dahilinde yeterli bir tasarım yapılmış olması söz konusu değildir. 1999 depremi sonrası yapılan incelemelerde, pek çok yapıda kullanılan betonun, bugün taşıyıcı sistemlerde kullanılmasına izin verilmeyen C16 (cm2 başına 160 kg taşıma gücü) sınıfını bile sağlayamadığı, büyük çoğunluğunun C8-C12 mertebesinde olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.”
İLK BETON STANDARTI 1994’TE YAYINLANDI
İlk beton üretim standardının 1994 yılında yayınlandığını vurgulayan Onulay, şu ifadeleri kullandı, ”O dönem ve daha öncesindeki en yüksek beton sınıfının güncel yasalara göre taşıyıcı sistemlerde kullanılmasına izin verilmeyen beton sınıfları olduğu düşünüldüğünde özellikle 25 yaş üzerindeki yapıların bağıl olarak daha büyük bir risk altında olduğunu söyleyebiliriz. 80’li yıllar ve öncesinde yüksek beton dayanım sınıflı betonlardan söz etmek mümkün olmadığı bilindiğine göre mekansal anlamda güvensiz olan eski yapılaşmaların kentsel dönüşüm projeleri kapsamında güvenli hale getirilmesi vatandaşlarımız için önem arz etmektedir. Yerleşme ve yapılaşmaların etkin denetiminin sağlanması, kaçak yapılaşmanın önlenmesi, belirlenen tehlike ve riskleri önleyen, dışlayan veya etkilerini azaltan önlemlerin farklı amaç ve ölçeklerdeki mekansal planlama çalışmalarının yapılması, yeni yapıların sosyal unsurlar, yasal unsurlar, ekonomik koşullar, fiziksel özellikler ve yönetsel unsurlar dikkate alınarak inşaa edilmesi bu üzücü vakaların tekrar yaşanmaması için alınabilecek tedbirlerdir.
Mevcut yapıları betonarme, çelik konstrüksiyon ve karbon elyaf malzemeleri kullanılarak daha güvenli hale getirmenin mümkün olduğunu ifade eden Onulay, yapı güçlendirmede nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında ise şunları söyledi, “Temel derinleştirilmesi, kolon güçlendirmesi döşeme kalınlaştırılması, eleman bazında ya da sistem bazında birtakım iyileştirmelerin yapılması mümkündür. 12 Kasım 1999 Düzce Depremi öncesinde güçlendirilen yapıların, depremde can kaybını engellemesi, doğru projelerin işe yaradığını göstermiştir.Yine 1999 depreminde Adapazarı vilayet konağı ve 2011 depreminde Simav/Kütahya’da bir ilköğretim okulunun göçmeden ayakta kalabildiğine tanıklık ettik. Bu yapıların ve daha birçok güçlendirme örneğinin deprem sınavlarını başarıyla atlatabildiğini söyleyebiliriz. Ancak özellikle belirtmek isterim ki bu konuda önemli nokta doğru proje ve doğru uygulamadır. Güçlendirme projeleri, uzmanlık gerektiren işler olup kesinlikle bu konuda tecrübeli-yetkin personel tarafından gerçekleştirilmelidir.”
Vatandaşların, “Çalıştığım ya da yaşadığım binanın risk altında olup olmadığını nasıl bilebilirim?” sorusuna cevap aradığını ifade eden Onulay, konu ile ilgili açıklık getirerek süreci kısaca şöyle anlattı;“Bakanlıkça lisans verilmiş bağımsız firmalar aracılığıyla binanızda inceleme yaptırabilirsiniz. Riskli Yapılar, 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nde yer alan ‘Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar ’a göre tespit edilmektedir.”
Türkiye’de yapı stoğunun çoğunun betonarme olduğunu ve özellikle geçmişte, her deprem sonrasında yıkılan binalarda beton üretici ve yapı denetçilerinin beton denetimine önem vermesi gerektiğinin acı sonuçlar sonunda ortaya çıktığını vurgulayan Onulay, “Gerek son yıllarda yaşanan depremler ve gerekse de betonun giderek daha özellikli yapılarda kullanılması beton nitelik denetimi ve kabul koşullarını oldukça önemli bir hale getirmiştir. Son depremler sırasında büyük hasar gören yapılar incelendiğinde yapılaşmanın hızlı olduğu bölgede betonla ilgili temel bilgilerin kullanılmadığı ve gerekli denetimlerin yapılmadığı belirgin biçimde ortaya çıkmıştır.” dedi.
Güvenli yapılar için kaliteli betonun kullanılması ön şartı olduğunun unutulmaması gerektiğine de işaret eden Onulay, neler yapılması gerektiği hakkında şu ifadeleri kullandı;“Betonun niteliği, dayanıklılığı, hazır betonun gerekliliği ve yaygın kullanımı deprem kuşağında bulunan ülkemizin dikkat etmesi gereken en önemli unsurlar arasındadır. Bir yapının tasarımından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte tüm ögeler ayrı ayrı öneme sahip olmakla birlikte, malzeme olarak beton özellikle 1999 yılında meydana gelen deprem sonrasında en önemli unsur haline gelmiştir. 99 Depreminin ardından bölgede yapılan çalışmalar ve uzman raporları incelendiğinde, yıkılan yapılar için mühendislik hizmetinin alınmadığı ve bununla birlikte malzeme kalitesinin yıkımda başrolü oynadığı ortaya çıkmıştır.Hazır betonun bir mühendislik altyapısı olmadan ve etik kurallara dikkat edilmeden üretilmesi durumunda, geçmişte yaşanılan tarifsiz acıların tekrar yaşanması kaçınılmazdır. Hazır beton firmaları “Üretici” olarak kaliteden sorumlu olmakla birlikte, standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının gerçekleştirilmesi, “Uygulayıcı” ve “Denetleyici” mekanizmaların sağlıklı işlemesiyle sağlanabilir. Oturduğumuz evler, çalıştığımız ofisler ya da yaşadığımız tüm mekânların güvenliği, bu 3 faktörün doğru bir şekilde bir araya gelmesiyle mümkündür. “
BURSA BETON’DAN TÜKETİCİLERE UYARI!
Yaşam alanlarının güvenliğini sağlamanın yolu bireylerin bilinçli, seçici ve sorgulayıcı olmasından geçtiğini ve vatandaş olarak üzerimize düşen bu vazifeleri yerine getirmemiz, yaşanılan acıların tekrarlamaması adına büyük önem taşıdığının altını çizen Onulay tüketicilere şu uyarılarda bulundu,“Her sektörde olduğu gibi emlak sektöründe de tüketici nihai ürüne odaklı.Tüketiciler konut satın alırken ne yazık ki sadece kaliteli dekorasyon malzemelerinin kullanımına hassasiyet göstermektedir. Görsel ve fonksiyonel birtakım unsurlardan önce sorgulanması gereken unsurlar öncelikle yapının güvenliği olup; yapı müteahhidinin ve beton üreticisi firmanın kurumsal kimliği, iş ahlakı, yeterli ve yetkin personel bulundurma durumu, üretim standartları,kalite parametreleri bu kapsamda dikkate alınmalıdır. Depreme dayanıklılıkla ilgili dikkat edilecek diğer unsurlar ise demir donatının uygunluğu, doğru proje, doğru uygulama ve doğru denetleme mekanizmalarıdır. Bu noktada tüketicinin sorumluluk sahibi olması gerektiğini söylemekle birlikte, yeterli bir kamuoyu oluşturmadan tüketicinin bilinçlenmesi yeterli değildir. Bualanda kamuoyunun oluşturulmasında hepimize görev düşmektedir.Bursa Beton olarak biz yapıların depreme karşı dayanıklılığı konusunda beton kalitesinin önemini vurgulayan bilinçlendirme çalışmalarıyla konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz. Çünkü; Yaşamına değer veren bilinçli tüketicilerin kalitesiz hazır beton kullanımını engelleyeceğine inanıyoruz.
“DEPREME DAYANIKLI BETON NASIL OLMALI”
Depreme dayanıklı binaların yapımında istenilen kalitede betonun üretilmesi için ne yapılmalı sorusuna açıklık getiren Onulay, kaliteli betonun olmazsa olmazlarını şöyle anlattı, “Günümüzün en yaygın yapı malzemesi konumundaki betonun tasarımı ve uygulaması yapılırken, belirli kuralların göz önünde bulundurulması ve kalite/yeterlilik şartının aranması gerekmektedir. Ülkemizin ekonomik ve sosyal yapısı dikkate alındığında en uygun taşıyıcı sistem olan beton ve demirin birlikte kullanıldığı betonarme sistemlerde, korozyon başta olmak üzere, donma-çözülme, ıslanma-kuruma ve aşınma gibi yıpratıcı etkiler, betonun ve demirin tahribatında büyük rol oynamaktadır. Gelişmiş ülkelerde betonarme yapılar dizayn edilirken hedeflenen hizmet ömürlerinin en az 100–150 yıl olduğu düşünüldüğünde, betondan beklenen performans değerleri doğrultusunda hedeflenen sürelere ulaşmanın, ancak bu etkilere karşı alınacak ciddi önlemlerle mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. Kaliteli bir imalatın en önemli unsurlarından birisi de eğitimli personel ve iş erbabının mesleki niteliklerinin geliştirilmesidir. Betonun üretim kalitesi kadar, şantiyede kalıba gereğince yerleştirilmesi ve döküm sonrası bakımı da çok önemlidir; bu yüzden şantiyelerde çalışan ustalar, kalfalar, mesleki konularda muhakkak eğitilmeli, inşaatlarda mesleki eğitim sertifikası bulunmayan, bilgisiz, deneyimsiz usta, kalfa ve işçiler çalıştırılmamalıdır. Pratikteki her şeyin %100 oranında teoriye uyması beklenmemekle beraber, asgari standartların şantiyelerde yerleşmiş olması kesinlikle gereklidir. “
"HAKSIZ REKABETİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”
Beton sektöründeki haksız rekabetin önüne geçmek için denetimlerin önemine dikkat çeken Onulay, konuşmasını şu sözlerle noktaladı, “Kaliteli hazır beton üretimi için hazır beton sektöründe haksız rekabetin önlenmesi ve rekabet koşullarının sağlanması, hazır beton üreticilerinin kesintisiz denetlenmesi gerekmektedir. Mevcut koşullarda kalite ve müşteri memnuniyetine yapılan yatırımlar ve yüksek kalite maliyetleri bir dezavantaj olarak üreticinin karşısına çıkmaktadır.Standartlara uygun ekipman ve üretimiyle, her türlü yasal ve etik yükümlülüğünü eksiksiz yerine getiren, standarda uygun, çalışma ruhsatı olan firmaların haksız rekabetin azaltılması ve kalite seviyesinin yükseltilmesi için ayırt edilmesi gerekmektedir. Müteahhitler tercih edecekleri beton firmalarında ; hazır beton üreticisinin denetim kurumları tarafından sunulan denetim raporlarını ve kalite belgelerini göz önünde bulundurmaları gerekir.’’