DERİN, NARİN, SERİN, ŞİRİN VE ENGİN OL GÖNÜL

DERİN, NARİN, SERİN, ŞİRİN VE ENGİN OL GÖNÜL

DİN, İNSANLARA MUTLULUK VERİR Mİ?

Helal kazancına haramı katma,

Dostluğu pazarda bir pula satma,

Büyük sözünü de yabana atma,

Ummanlardan daha derin ol gönül.

     Kuloğlu kullara olma ha bende,

     İncitme insanı incinme sen de,

     Erenler yanında dost meclisinde,

     Gül yaprağından da narin ol gönül.

            İyilerle dost ol, kötüyle gezme,

            Bir karıncayı da bilerek ezme,

            Öfke seline de kapılma, kızma,

            Esen yelden daha serin ol gönül.

                     Gönül’e elbise dikilmez bezden,

                     Gönül dostlarına varalım tezden,

                      Dinlemek sendense söylemek bizden,

                      Sevgi diyarında şirin ol gönül.

                                Kargaya sorma ha gülün rengini,

                                 Arayıp bulmalı kendi dengini,

                                 Dünyada olmalı gönül zengini,

                                  Kendini beğenme engin ol gönül.

                                                                   Orhan Orgarun

DİN, İNSANLARA MUTLULUK VERİR Mİ?

                Din, insanlara mutluluk verir mi? Peki ya dinden yoksun ama “EĞLENCE”si bol bir hayat ne verir onlara?

                Bu soruları irdeleyen son zamanlarda bir kitap çıktı Amerika’da. Biri Berkeley diğeri Harvard’dan iki felsefecinin (Hubert Dreyfus ve Sean Dorrance) kaleme aldığı kitabın adı “Ail Things Shining: Reading the Western Classics to find Meanig in a Secular Age” Türkçe’ye “Işıldayan Her Şey: Din dışı bir dünyada Anlam Bulmak İçin Batı Klasiklerini Okumak” diye çevirebiliriz.

                Kitabın şöhretini parlatan da New York Times gazetesinin bu gibi kültürel meseleleri iyi yakalayan köşe yazarı David Brooks oldu. Ben de açıkçası, Brooks’un köşesinden öğrendim. Söz konusu iki düşünürü ve tezlerini.

                Dreyfus ve Dorrance, bizde “KARANLIK ÇAĞ” diye habire kötülenen Ortaçağ’ın önemli bir artısını tespit ederek giriyor konuya. Diyorlar ki, o dönemde insanlar “TANRI TARAFINDAN YARATILMIŞ VE KADERİ O’NUN TARAFINDAN BELİRLENMİŞ VARLIKLAR OLARAK HAYATI TECRÜBE EDİYORDU” Bu ise, hayata güçlü bir mana, tevekkül ve iyimserlik katıyordu.

                Fakat modern çağla birlikte inanç zayıflamaya başladı. Tümüyle ortadan kalkmadıysa da, “HERKESİN BENİMSEDİĞİ BİR ÖN KABUL OLMAKTAN ÇIKTI.”

                Bu ise iki felsefeciye göre, Batı toplumlarında “YAYGIN BİR MUTSUZLUK” yarattı. Hayatın Allah tarafından belirlenmiş bir anlam ve amacı olmadığı fikri, bir “KARARSIZLIK VE HUZURSUZLUK” hâli doğurdu.

                Buna karşı Batılı toplumlar yeni mutluluk arayışlarına giriştiler. Evvelce, daha önceden dinin sağladığı “MUTLAK HAKİKATE BAĞLANMA” duygusunu mutlak doğruluk iddiasındaki totaliter ideolojilerde aradılar. Weimar Cumhuriyetinin süper-seküler kültüründen yükselen Nazizim, bunun en iyi örneğiydi. Haç gitmiş, yerine gamalı haç gelmişti.

                Ancak böyle “SEKÜLER DİN”ler, II. Dünya Savaşı sonrasında gözden düştü. Batılı seküler insan da, Nihilizmden kaçışı daha spontane şeylerde bulmaya başladı: Spor müsabakaları ve rock konserleri gibi.

                Dreyfus ve Dorranse, bu gibi yoğun heyecanların, bir “ALIP GÖTÜRME” etkisi yarattığını anlatıyor. Yani, bir stadyumda veya konser salonunda kendilerinden geçen bireyler, birkaç saatliğine de olsa, kendilerinden daha büyük bir varlığa ve amaca bağlanma hissini tadıyorlar.

                Kitap, bu gibi örnekleri inceleyerek ve yenilerini önererek “ANLAMSIZ HAYATLARA NASIL ANLAM KATARIZ?” sorusuna cevap arıyor.

                Bu iki düşünüre göre daha “MUHAFAZAKAR” kaçan David Brooks ise, dinin aslında pek çok insan için hâlâ geçerli bir “KURTULUŞ” yolu olduğunu hatırlatmış.

                Ben de, Brooks’a yakın durarak, şu kadarını söyleyeyim: Batı’da başlayan “ANLAM KRİZİ” kuşkusuz bizim topluma da sıçramış bir durumda. Ama süreci epey geriden takip ediyoruz. O yüzden de bizdeki “SEKÜLER DİN” (Kemalizm), hâlâ epey revaçta.

                Öte yandan “Spontane mutluluk takviyeleri” sağlıyan modern icatlar da hayatımıza girmiş hâlde. Ancak yeni yeni tanıştığımız bu “OYUNCAK VE EĞLENCE”lerin aslında pek bir derde deva olmadığına dair Batı’da oluşan sezgiler, bizde henüz zayıf.

                Bir başka deyişle, pahalı bir “JİP” sürünce başının göğe ereceğini sanan milyonlarca adam var bu memlekette. Ya da o “JİP”in sağ koltuğuna kurulunca mutluluğu yakalayacağını sanan bir o kadar kadın…

                Oysa mesele dönüp dolaşıp başka bir şeye geliyor: Necip Fazıl’ın hoş ifadesiyle, ”BATI ADAMININ… bir buçuk asırdır, bunca keşfine ve oyuncağına rağmen bulamadığını… Türk’ün de yine bir buçuk asırdır işte bu Batı adamında bulduğunu sandığı şey’e…

                O “MÜBAREK OLUŞ SIRRI”na…

                Kur’ân Ne Diyor?

                “… Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.” (29. Ankebût Sûresi, Âyet/ 66)

 



Anahtar Kelimeler: DERİN NARİN SERİN ŞİRİN ENGİN GÖNÜL
  • Cuma 21.4 ° / 10.8 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 16.5 ° / 1 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 7.6 ° / 0.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı