Konsey´in üyesi olan Türkiye´de de farklı etkinliklerle bu önemli gün kutlanıyor. Bu yılki kutlamalara Türkiye´nin kontrolündeki Suriye´nin Afrin bölgesinden yapılan zeytinyağı ithalatı damgasını vurdu.
Afrin, Türkiye´nin kontrolünde olduğu için ?ithalat? demenin yanlış oluğunu söyleyenler olsa da, ülke toprağı olmadığı için ithalat diyebiliriz.
Akhisar,Ayvalık,İzmir ve daha bir çok zeytin üretim merkezinde düzenlenen etkinliklerde Türkiye´nin zeytin ve zeytinyağı üretiminde, tüketiminde, ihracatında neler yapması gerektiği, geleceğe ilişkin stratejilerin belirlemesi konuşulurken, Afrin´den devlet desteği ile ithal edilen zeytinyağının sektörün moralini nasıl bozduğuna hepimiz tanık oluyoruz.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye Büyük Millet Meclisi´nde konunun gündeme gelmesi üzerine, Afrin´den Türkiye´ye getirilen zeytinyağı miktarının sadece 600 ton olduğunu, 200 bin ton rekoltenin olduğu bir yerde bunun piyasayı etkilediğini konuşmanın ayıp ve komik olduğunu söyledi.
Afrin´den yapılan ithalatı konuşmanın ayıp ve komik olduğunu iddia eden Pakdemirli´nin zeytinyağı konusundaki sözleri gerçekten endişe verici. İki ay önce İzmir´de, Ege Zeytincilik Araştırma Enstitüsü´nde 2018 yılı zeytin ve zeytinyağı rekoltesinin açıklarken: ?Zaman zaman Yunan adalarına gidiyorum. Hediyelik eşya almıyorum. Girit yağı alıyorum. Kahvaltıda yiyorum ve mutlu oluyorum? demişti.
Geçen Cuma günü Bekir Pakdemirli yine İzmir´deydi. Ege Ekonomik Forumu´nda ?son yıllarda istatistiklere bakmadım ama Türkiye, zeytinyağının yüzde 80´nini dökme olarak ihraç ediyor.? dedi. İzmir´de tarım üzerine konuşacak bir bakanın bölgenin en önemli ürünlerinden zeytin ve zeytinyağı hakkında istatistiklere bakması gerekmez mi? Üstelik toplantıdan kısa süre önce Ege İhracatçılar Birliği´ndeydi. Talimat verse bürokratları anında verileri kendisine verirdi.
Bakan Pakdemirli´nin bakmadığını söylediği istatistikler şöyle;Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birlikleri verilerine göre, 1 Kasım 2017-31 Ekim 2018 dönemini kapsayan 2017-2018 sezonunda Türkiye toplam 66 bin 119 ton zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdi. Bunun 35 bin 848 tonu dökme olarak, 21 bin 725 tonu kutulu ihraç edildi. Varilli olarak ise 8 bin 536 ton ihracat gerçekleştirildi.
Aynı toplantıda Türkiye´nin her üründe kendine yeterli olma zorunluluğu bulunmadığını bazı ürünlerin ithal edilebileceğini söyledikten sonra ?Buğday mı üretelim, zeytin mi? Bir tercih yapabilmeliyiz? diyerek ithalata dikkat çekti.
Üretimden çok ithalat konuşuluyor
Tarımda üretimden çok ithalatın konuşulduğu, ?ithalatla terbiye etme? politikasının hüküm sürdüğü, enflasyonu düşürmenin tek aracı olarak ithalatın görüldüğü, gündeme getirilen hemen her projenin altında ithalatın çıktığı bir ülkede piyasanın etkilenmesi için 600 ton zeytinyağı ithalatına bile gerek yoktur. ?İthalat yapılacak? sözü bile piyasayı altüst etmeye yeter. Üretici ithalat yapılacak diye telaşla elindeki ürünü düşük fiyattan da olsa satmaya çalışır.
Afrin´den yapılan zeytinyağı ithalatına çiftçi kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatifleri´ nin aracılık yapması ayrıca düşündürücüdür. Afrin yağı almak isteyen Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği´ne başvuruyor. Parasını yatırıyor ve kendisine yağ tahsis ediliyor. Bakan Pakdemirli 600 ton dese de bugüne kadar tam olarak ne kadar yağ geldiği bilinmiyor.
Afrin´den 200 ton zeytinyağı alan İzmir merkezli bir firmanın yetkilisiyle konuştum. Şunları söyledi: ?Suriye zeytinyağı üretiminde önemli bir ülke. Savaştan önce üretimde Türkiye ile yarışır durumdaydı. Avrupa ülkeleri buradan ciddi yağ alıyordu. Bugün biz oradan yağ almasak, bu yağ ya terör gruplarının eline geçecek veya başkaları alacak. Aldığımız yağı iç piyasaya vermiyoruz. İhraç ediyoruz.?
Yağ ithalatına ihtiyaç var mı?
Türkiye´nin Suriye´den veya başka bir ülkeden zeytinyağı ithal etmesine gerek var mı? Şu anda yok. Türkiye´nin elinde hem iç piyasaya hem de ihracata yetecek kadar zeytinyağı var. Üstelik fiyatı da geçen yıla göre daha düşük. Yani sızma zeytinyağının litresi 14-15 liradan alıcı bulurken, yüksek asitli yağlar 9-10 liradan satılıyor.
Öğrendiğimiz kadarıyla Suriye´den resmi olarak ülkeye giren zeytinyağından çok daha fazlası kaçak olarak giriyor. Bu ülkeden Türkiye´ye 50 bin ton civarında zeytinyağı geleceği endişesi var. Bu abartılı bir rakam olabilir.Fakat, ister resmi isterse kaçak olarak ülkeye giren her bir litre zeytinyağı Türkiye´deki üreticiyi olumsuz etkiler. Fiyatın düşmesine neden olur. Piyasayı olumsuz etkiler.
Son 15 yılda zeytin ağacı varlığını yüzde 65 artırarak sofralık zeytinde dünya üretiminin yüzde 16´sını,zeytinyağının yüzde 8´ini üreten Türkiye, Afrin´den gelecek zeytinyağına muhtaç değil.
Zeytine prim vererek tarihe geçebilir
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli her fırsatta kendisinin de tarımın içinden geldiğini söyler. Zeytin ve zeytinyağı konusunda somut bir adım atmak istiyorsa sektörün tamamı sözbirliği etti ve neredeyse 10 yıldır dane zeytine prim verilmesini istiyor. Dane zeytine prim vererek tarihe geçebilir.Artan yüksek girdi maliyetlerine rağmen iki yıldır adeta yerinde sayan zeytin ve zeytinyağı fiyatının artması için üreticiye,ihracatçıya destek sağlayabilir.
Depoda olması zorunlu soğanı baskınlarla ele geçirmek yerine, üreticiden litresi 14-15 liradan alınan zeytinyağının market zincirlerinde tüketiciye 40-50 liradan satılmasını önlemek için baskın yaparak hesap sorabilir.
Türkiye´deki zeytin ağaçlarının ancak yüzde 30´u sulanabiliyor. Daha fazla zeytin ağacının sulanmasını sağlayarak verimliliği,kaliteli üretimi, artırabilir.
Özetle, zeytin ve zeytinyağı konusunda yapılacak çok iş var. Türkiye hedeflediği gibi İspanya´dan sonra zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünya ikincisi olabilir. Fakat Afrin´den yağ ithal ederek değil, marka yaratarak hem içerde hem dışarıda ülke çiftçisinin ürettiği zeytin ve zeytinyağı tüketimini artırarak bunu başarabilir. (Ali Ekber Yıldırım-DÜNYA)