Tarih: 01.09.2019 15:09

Eğitim Sen´den 1 Eylül açıklaması

Facebook Twitter Linked-in

1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Bandırma Eğitim Sen temsilciliği adına Mustafa Kacotaş tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Barışı kazanmak, eşitliği ve demokrasiyi kazanmanın ön koşuludur."dendi

1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ

Nazi Almanya´ sının 1 Eylül 1939´da Polonya´ya saldırısı ile başlayan II. Paylaşım Savaşı 1945 yılında sona erdiğinde arkasında 50 milyonu aşkın ölü, evini barkını, işini kaybetmiş yüz milyonlarca insan, altyapısı tamamen çökmüş ülkeler bırakmıştı. Kara Avrupa´sının sınırlarını kısa sürede aşarak Asya, Afrika kıtalarına, Atlantik ve Pasifik okyanuslarına yayılan  II. Dünya Savaşının temel nedeni emperyalizmin doğasından kaynaklanan yayılmacı  saldırganlığıdır.    

Barış özleminin, özellikle son yıllarda Ortadoğu merkezli savaşın ve emperyalist işgallerin, Türkiye içinde ve dışında çatışmaların artmasıyla birlikte daha da artığı bir dönemden geçiyoruz.

Emekçilerin başta iş güvencesi olmak üzere, mevcut olan birçok kazanılmış hakkının ortadan kaldırılması için çalışanlar, bir taraftan işçi ve emekçilerin sofrasındaki ekmeği daha da küçültmek için peş peşe adımlar atarken, diğer taraftan içeride ve dışarıda benimsediği savaş politikaları ile bizleri ve ülkemizi sonu görünmeyen bir karanlığın içine doğru bütün gücüyle itiyor.

Türkiye´de savaştan, silahlanmadan rant uman kesimler, barışı savunmak yerine sürekli çatışma ve savaş çığırtkanlığı yapıyor. Yıllardır şiddet ve baskı politikalarında ısrar edenlerin, ?yurtta barış, dünyada barış? için mücadele etmek yerine, ?içeride savaş, dışarıda savaş? politikasının benimsenmesinin bedelini,halkımız,özellikle emekçiler ödüyor.

Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir. Savaş, cinayet demektir. Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir. Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçültürken zenginlerin kasalarının dolması, gelir adaletsizliğinin derinleşmesi demektir.

Devletin görevi çocukları ve gençleri ölüme göndermek değil, onları her ne pahasına olursa olsun yaşatmaktır. Demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir devlet, içeride ve dışarıda barışçıl bir siyaset izlemelidir.

Ülkedeki ve dünyadaki tüm emek ve demokrasi güçleri  açısından barış mücadelesini, tüm diğer alanlarda yürütülen mücadelelerden ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Demokrasi, yalnızca siyasi ve ekonomik hak ve çıkarlarımızın gelişmesi değildir. Emek mücadelesinin güçlenmesi, sorunlarımızın kalıcı olarak çözülmesi, kadınlar üzerindeki her türlü baskının engellemesi, çalışma yaşamında, eğitimde, sağlıkta, tüm ekonomik ve sosyal sorunlara yönelik halkçı çözümlerin yaratılması için yürütülen  mücadele, savaş ve şiddet politikalarına karşı yürütülen mücadeleden ayrı olamaz ,

 Kardeşliğin ve demokrasinin hayat bulmadığı ülkelerde, emekçilerin var olan haklarını koruması ve yeni haklar kazanması söz konusu olamaz.

Savaşların, işgallerin yoğunlaştığı,Dünyanın birçok yerinde farklı milliyetlerden ve mezheplerden halkların birbirine karşı kışkırtılmaya çalışıldığı bugünlerde bizlere düşen görev, bugünümüzü ve geleceğimizi yakından ilgilendiren bu gelişmelere seyirci kalmak değil, emek, barış ve demokrasi mücadelesini güçlendirmek, baskılara ve zorba yönetim anlayışına karşı çıkmak olmalıdır.

Dünyada ve ülkemizdeki emek ve demokrasi güçleri  olarak savaşa karşı demokrasi ve barış için birleşmek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Çünkü demokrasiyi kazanmak, sorunların  barışçıl ve eşit haklar temelinde çözüme kavuşması, tüm inançların özgürce yaşanabilmesi, emekçilerin hak arayışlarının önündeki tüm engellerin kaldırılması, ?gündüzleri işsiz gezilmeyen, geceleri aç yatılmayan? bir Türkiye yaratılması demektir.

Türkiye´nin içine itildiği şiddet sarmalından bir an önce çıkabilmesi için savaş çığırtkanlarına karşı barış mücadelesini güçlendirmenin önemi ortadadır. Çünkü barışı kazanmak, eşitliği ve demokrasiyi kazanmanın ön koşuludur.

 Bugün silahların susması ve şiddetin sona ermesi, savaştan beklentileri olan barış düşmanları ve silah tüccarları dışında toplumun tüm kesimlerinin ortak beklentisidir.

Başta ABD olmak üzere AB´yi oluşturan kimi emperyalist devletler insanlığa yeni yıkımlar, yeni acılar yaşatmak pahasına  savaş kışkırtıcılığı yapmaktadırlar. Emperyalizmin doymak bilmez sömürü hırsı yeni savaşların kapısını aralamaktadır.Bu durum yani savaş hali sadece silah tüccarlarının iştahını kabartmaktadı

Kimliği, kültürü, dili, dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun, üzerinde eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşayacağımız, demokratikleşmeye yönelik çözümlerin benimsendiği, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Türkiye istiyoruz.

Bu topraklarda gerçek bir barışı tesis etmek, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin yeniden inşası ile mümkündür. 1 Eylül Dünya Barış Gününde, Türkiye Cumhuriyeti?nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk`ün, "Yurtta barış, dünyada barış" ilkesini bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Bizler, barış içinde bir Dünya ve Türkiye`nin mümkün olduğuna inanıyoruz. Mücadele ruhumuzun bizlere kattığı güvenle bu inanca sahip çıkıyoruz. Artık kimsenin ölmediği, bombalardan ve silahlardan temizlenmiş bir ülke, bir dünya istiyoruz.

Bilginin ve teknolojinin hızla yaygınlaştığı, özgürlükçü demokrasinin giderek önem kazandığı dünyamızda, insanların huzur, güven ve mutluluk içinde yaşamasının temel koşulunun, barış ve dostluk ortamının sürekliliğini sağlamak" olduğunu düşünüyoruz.

Silahların ve savaşın konuştuğu yerde ne barış, ne demokrasi, ne ekmek, ne de özgürlükten söz edilebilir. Bu nedenle, herkesi savaşa ve ölümlere karşı sesimizi yükseltmeye, demokrasi ve barış için birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyor, Türkiye ve dünya halklarının 1 Eylül Dünya Barış Günü´nü kutluyoruz.        

MUSTAFA KOCATAŞ, EĞİTİM SEN




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —