Tarafsız, özgür, ilkeli ve basın meslek ilkelerine sahip çıkan bir medyanın; toplumun kalkınmasında ve gelişmesinde çok önemli rolü vardır. Bu nedenle demokratik bir ülkenin vazgeçilmez unsurlarından biri olan basın ve basın özgürlüğü, toplumlarda demokrasi kültürünün yerleşmesinde önemli bir güçtür. Siyasal iktidarların anayasal bir zorunluluk olarak ele alması gerektiğine inandığımız basın özgürlüğü, bugün ne acıdır ki sindirme politikalarının etkisinde kalmıştır.
2018 yılı itibarı ile 206 gazeteci tutukludur ne yazık ki bu sayıyla ülkemiz basın özgürlüğü alanında en kötü 40 ülke arasındadır. Mevcut iktidar döneminde Türkiye, basına uygulanan sansür ve baskılarla en çok gerileyen ülke olmakla beraber ?özgür olmayan? ülkeler kategorisinde yer almaktadır. Bu üzücü durum ivedilikle son bulmalı temelsiz, peşin hüküm veren siyasi sansür kaldırılmalıdır. Çünkü basın hürriyeti diğer hürriyetlerin emniyet kemeridir. Basın hürriyeti ortadan kalkarsa vicdan, eğitim, konuşma hürriyetleri de ortadan kalkar.
Unutulmamalıdır ki istiklal savaşında Yunan işgal orduları İzmir´e çıktığında işgale karşı ilk kurşunu sıkan ve bir ulusun uyanmasını sağlayan, genç gazeteci Hasan Tahsindir. Büyük Atatürk´ün dediği gibi ?Basın bir milletin umumi sesidir?. Bu yüzden medyanın güçlü ve özgür olması gerekmektedir. Medyanın güçlü olması, ifade özgürlüğünün temini ve kamuoyunun taleplerinin doğru yansıtılması anlamında büyük önem arz etmektedir.
Bu vesileyle tüm basın yayın organlarımıza ve gazetecilerimize demokrasiye verdikleri destekten, özverili ve cesur yayınlarından dolayı teşekkür ediyorum. Gazetecilik mesleğine gönül vermiş tüm çalışan, çalıştırılmayan ve hapisteki gazetecilerimizin bu özel gününü en içten duygularımla kutluyorum ve yaşadıkları sıkıntıların sona erdiği aydınlık bir gelecek diliyorum.