GÜMÇED Bandırma Şube Başkanı Gültekin Mutlu, 5 Haziran “Dünya Çevre Günü” dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
Gültekin, açıklamasında şu düşüncelere yer verdi:
“Kapitalist-emperyalist sistem dünyayı hızla yok oluşa sürüklüyor. Bu sistemin temsilcisi olan ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ülkelerindeki büyük holdingler, tekeller, tröstler aşırı kar dürtüsüyle yer altı ve yer üstü kaynaklarını hızla ve sorumsuzca tüketiyor. Bu tüketiş ekosistemin bozulmasına, büyük doğa ve çevre felaketlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Bu ülkelerin atmosfereverdiği “sera gazının” artması sonucu yaşanan” iklim değişikliği” bir dizi olumsuz sonuçlar doğuruyor. Sera gazı etkisiyle sıcaklık artıyor, buzullar eriyor. 1979’dan bu yana Kuzey Kutbundaki buzulların yüzde yirmisi erimiş durumdadır. Deniz suyunun yükselmesi nedeniyle başta Hollanda, Venedik olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin su altında kalma tehlikesi belirmiştir.
Düzensiz ve dengesiz yağışlar bir yandan sel felaketlerine yol açarken öte yandan da su kaynaklarının azalmasına neden olmuştur. Bu aşırı yağışlar toprağın verimli tabakasını da yok ediyor.
Küresel ısınma sonucu ortaya çıkanaşırı sıcaklık kuraklığı ve çölleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Bu kuraklık tarımsal üretimin düşmesine yol açmış, insanların gıdaya erişimini zorlaştırmıştır. Bugün dünyada gıdaya erişemeyen insan sayısı2,5 milyara yakındır. Açlıkla savaşan insan sayısı 768 milyonu geçmiştir. 36 milyon insan açlıktan ölmektedir.
Ülkemizde de tarımsal üretim sürekli düşüş göstermektedir.Tarımsal üretimimiz son yirmi yılda yüzde on azalmış, nüfusumuz ise yüzde yirmi artmıştır. Ekili arazi büyüklüğü 23 milyon hektardan 19 milyon hektara düşmüştür. Bu düşüşte tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesi, tarım arazilerinin imara ve sanayiye açılması da etkili olmuştur. Ancak çiftçinin sürekli zarar etmesi onu üretimden uzaklaştırmış, son on iki yılda çiftçi sayısı yüzde kırksekiz azalmıştır. Ekilemeyen arazi büyüklüğü yaklaşık 4 milyar hektardır. Azalış yüzde on sekizdir.
Yukarıda sıraladığımız nedenlerden yüzünden tarımsal üretim azalmış, talep ise artmıştır.Bunun yanında mazot, gübre, elektrik, iş gücü gibi girdi maliyetlerinin fiyatı artmış, bunlara koşut da tarımsal ürün fiyatlarının artışı durdurulamamıştır.Bu durum gıdaya erişimi zorlaştırmıştır.
İklim değişikliğine yol açan “küresel ısınmanın” önüne geçebilmek için yapılması gereken ilk şey “Paris İklim Anlaşmasına” imza atmış 200 ülkenin yükümlülüklerini yerine getirmesidir. Bu yükümlülük gereği, sera gazı artımına neden olan fosil yakıt yerine yenilebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına öncelik verilmelidir.Aksi durumda bu ısınmanın önüne geçmek olası değildir.
Bu ısınmaya koşut, ormanlık alanların azalması,çarpık kentleşme, madencilik faaliyetleri, evsel atıklar, tarımda aşırı gübre ve ilaç kullanımı sonucu denizlerimiz ve göllerimiz ve akarsularımız da kirleniyor, yok oluyor. Marmara Denizi bu ısınmadan kaynaklı kirliliği kaldıramıyor. Manyas Kuş Gölü can çekişiyor. Derelerimizde yaşam bitmiş durumda.
Bu durumun bir an önce önüne geçebilmek için ilgililerin ve yetkililerinaldığı ve açıkladığı eylem planları acilen yaşama geçirilmelidir. Çünkü başka Manyas Kuş Gölü, Gönen Çayı yok.
Eylem planlarındaki hedeflere ulaşabilmekiçin ormanlık alanlar korunmalı, yeşil alanlar çoğaltılmalıdır.
Göllerimiz, akarsularımız, denizlerimizdeki kirliliği durdurabilmek için sanayi kuruluşlarına arıtma tesisi yaptırılmalı, var olan arıtma tesislerinin çalıştırılması sağlanmalıdır. Buna uymayan sanayi kuruluşlarına ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
Tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar iyi denetlenmeli, aşırı gübre kullanımının önüne geçilmelidir.
Göllerimizin kurumasına ve çölleşmesine yol açan nehirler üzerine hidroelektrik santralleri yapımından vazgeçilmelidir.
Yine su kaynaklarının azalmasına ve tükenmesine yol açan, toprağın verimsizleşmesine neden olan yanlış sulamanın önüne geçilmelidir.
Tarım alanları imara ve sanayiye açılmamalıdır.
Sürdürülebilir bir yaşamı temel alan ve çevreyi koruyan yeni kentsel planlar yapılmalıdır.
GÜMÇED olarak çevreyi koruma konusundaki kararlı tutumumuzun bundan sonra da süreceğinin bilinmesini istiyor, başka bir Bandırma, başka bir ülke ve dünya olmadığının bilinciyle hareket eden, ekosistemi korumaya çalışan ve bu uğurda emek harcayan herkese teşekkür ediyoruz.”