Mehmet oğlu Seyit, 1889 yılında Havran ilçesine bağlı Manastır Köyünde (Önce Çamlık sonra Kocaseyit Köyü ismini alan) dünyaya geldi.
HAVRANLI SEYİT ONBAŞIYI UNUTTURAMAZLAR``
Mehmet oğlu Seyit, 1889 yılında Havran ilçesine bağlı Manastır Köyünde (Önce Çamlık sonra Kocaseyit Köyü ismini alan) dünyaya geldi.
Seyit, gençliğe ilk adımını attığında Osmanlı İmparatorluğunun parça parça olduğu yıllardır ve 1909 yılında askere gider ve 1912 de başlayan Balkan Savaşlarına katılır ve sonra Çanakkale'de topçu eri olarak dağıtımı yapılarak Çanakkale Savaşlarına katılır.
Edremit'in Kuvayı Milliye Kahramanı Edremit Kaymakamı Yedek Subay olan Şehit Hamdibey ile ayni yıllarda Balkan Savaşlarına katılır.
Çanakkale Geçilmez yazısını Niğdeli Ali Çavuş ve Havran'lı Er Koca Seyit bir tarih yazıp, 18 Mart 1918 de attığı üç mermi ile l. nci Dünya Savaşına son verdirdi.
Onbaşı rütbesini alıp terhis olup evine onbaşı rütbesiyle dönen Seyit Onbaşı 15 Mayıs 1919 da İzmir işgal edilince evinde ve köyünde duramaz tekrar gönüllü olarak tekrar askere gider ve Vatan tehlikede, düşman yurdumda iken ben burada duramam' deyip orduya katılır. Artık Havranlı Onbaşı Kocaseyit her vatansever gibi Kuvayı Milliyeci olup Atatürk'ün kurduğu ulusal orduda görev alır.
26 Ağustos 1922 yılında Büyük Taarruzda Yunanlılara karşı savaşır ve vücudunda iki kurşun yarası alarak askeri hastaneye kaldırılır Büyük Zaferi hastanede yatağında öğrenir ve yinede İzmir'e girer ve İzmir'den sonra evine döner.
Yaraları iyileşince köyüne dönen Kocaseyit evlenir ve 5 çocuğu olur.
1939 Aralık ayında Koca Seyit, zaruriye (Pünomoni) hastalığından kurtulamayarak 50 yaşında hayata gözlerini kapatır.
Bu gün dedelerinin ismini taşıdığı Kocaseyit Köyünde Çanakkale Kahramanı gazi Kocaseyit'in 300 torunu yaşamaktadır.
Atatürk, yurt gezilerinin birinde 1923 yılında Balıkesir'in Havran ilçesine uğrar. Ziyaretinde 19. Tümen Komutanı iken emrinde bulunan Çanakkale Kahramanı Kocaseyit'i çok iyi tanımaktadır, çünkü attığı top mermisinin bir Cihan Savaşını sona erdirdiği ve vatanı emperyalist güçlerden kurtardığı için alnından öptüğü Onbaşısı rütbesini verdiği Kocaseyit ile tekrar görüşmek ister. Havran Terzioğulları Konağında Kocaseyit ile tekrar görüşür. Yani kimsenin bilmediği ve tanımadığı bir kahramanı bir kahraman Atatürk, bulur ve Çanakkale Kahramanı gazi Kocaseyit'i Türk toplumuna emanet eder. Şimdi soruyorum 95 yıldan buyana bu gerçek neden saklandı? Neden ülkemdeki kahramanlar bir bir karalanır, yok edilirken biz kime inanacağız? Bu yapılanlar ne kadar doğrudur? Bu konuyu emekli askerler değil gerçek belgelerin bulunduğu Genelkurmay'ın bir açıklama yapması gerekmez mi? Şartlar ne olursa olsun biz Atatürk, Kubilay gibi Havranlı Onbaşı Kocaseyit'i anmaya devam edeceğiz.