Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Balıkesir Milletvekili Av. Namık Havutça Petrol-İş Sendikası Bandırma Şubesi'ni ziyaret ederek, hükümetin, özelleştirmenin önünü açtığını öne sürdükleri bor madenleri konusunda sendikaya bağlı işçilerle görüştüler.
Toplantının açış konuşmasını yapan Petrol-İş Sendikası Bandırma Şube Başkanı İsmail Kayan, 5 Mart 2012 tarihinde, 2840 sayılı yasaya ek olarak çıkarılmak istenen yasayla bor madenlerinin işletilmesinin üçüncü kişilere devredilmek istenmesinin, özelleştirmenin önünün açılması anlamına geldiğini vurgularken, Bu yasa maddesini derhal geri çekin. Ekmeğimizi paylaşırız ama kimseye vermeyiz dedi.
CHP Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ise konuşmasında, ülkemizde bugüne dek gerçekleşen darbelerin öncelikle sendikalı işçileri vurduğunu belirtirken, 1980 yılında ülkemizde 5 milyon 800 bin sendikalı işçi varken, bugün sendikalı işçi sayısının 560 bin olduğuna dikkati çekti. Dünyadaki bor madeni rezervlerinin yüzde 72'sinin Türkiye'de bulunduğunun altını çizen Havutça, şu değerlendirmede bulundu:
Bor, şu anda Türkiye için petrolden bile daha büyük önem taşımaktadır. Bu maden, Türkiye'yi uçuracak kadar önemlidir ve ülkemizin geleceğidir. Bu nedenle minareyi çalarken, kılıfını hazırlamak bir yana caminin kendisi çalınmak isteniyor. Bu son derece önemli madenin, çok uluslu büyük şirketler tarafından ele geçirilmesinin yolu açılmak isteniyor. Bu, tarihi bir soygundur. Hükümet, borun özelleştirilmesinin kapılarını açmaya çalışıyor. Yapılmak istenen bu değişikliklerle bor madeninin üretimi ve zenginleştirilmesi faaliyeti, ürünün mülkiyeti devlette kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü kişilere gördürülebilecektir. İşte bundan sonrası, geriye kalan bor madenleri ile borun ham veya işlenen ürünlerinin satışı anlamına gelmektedir. Bu değişiklik gerçekleşirse, devlet tarafından yapılan maden çıkarma, işleme ve diğer üretimler özel sektöre devredilebilecek, mevcut işleme tesisleri ihaleye çıkarılabilecektir.
Havutça``Stratejik madenlerimiz hakkında yapılmak istenen değişikler kamuoyunu rahatsız etmektedir.`` Bor rezervlerimiz Türkiye ve dünya için önemi büyük bir hızla artan stratejik kaynaklarımızdır. Yani geleceğimiz için önemi büyüktür. Türkiye dünyadaki bilinen bor madenlerini %72 sine sahip olmakla bu konuda çok özel bir stratejik konumdadır.
2840 sayılı Bor tuzları, Trona ve asfaltif madenleri ile nükleer enerji hammaddelerini işletilmesini, linyit ve demir sahalarının bazılarının iadesini düzenleyen kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı' taslağı da bu kapsamdadır.
BOR RAKAMLARI Son on yıl içerisindeki tüm olumsuz koşullara rağmen bor işletmeleri halen karlılıklarını korumakta ve ülkemize son derece önemli döviz girdileri sağlamaktadır. Dünya bor rezervlerinin yüzde 73`ünü elinde bulunduran Eti Maden`e bağlı bor işletmelerinin hemen hepsi karlı kuruluşlardır. Dünya bor talebinin yaklaşık % 40`ını Eti Maden, % 27`sini RT Borax, % 33`ünü de diğer üreticiler karşılamaktadır.
Eti Maden`in bor satışları yıllık 2 milyon ton civarında gerçekleşmekte ve ülke ekonomisine yıllık yaklaşık 850 milyon dolarlık bir girdi elde edilmektedir.
Eti Maden'in dünyadaki tüketiminden aldığı pay 11 yılda %29'dan %47'ye yükselmiş.
Brüt karı ise aynı süre içinde 135 milyon dolardan 508 milyon dolara yükselmiştir.
4 Yıl içinde ise 702 milyon dolara yükselmesi beklenmektedir.
Bor ürünleri giderek Türkiye'nin en karlı ve en yüksek ihracat alanı haline gelmektedir.
Halen Eti Maden' Türkiye'nin en karlı altıncı kuruluşu arasındadır. Şu anda ülkemizin en karlı ikinci kuruluşu düzeyine çıkmıştır.
Eti Maden'in 10 yıllık bor kimyasalları üretim hedefi 5,5Milyon Ton; satış geri hedefi ise 2,5 Milyar Dolardır.
Eti Maden bu yükseliş trendi ile Türkiye de en verimli, en karlı, en çok ihracat yapabilen en başarılı kuruluşların başında olacaktır.
NE YAPILMAK İSTENİYOR? BORUN ÖZELLEŞTİRİLMESİNİN KAPILARI AÇILIYOR
Borun özelleştirilmesi ve işlenmesi dünyanın cazip bulduğu konular arasına girmiştir. İş de; Bu şartlarda bor ve diğer bazı madenlerimizin mülkiyetini üretip işletilmesini düzenleyen kanunda değişikler yapılmak istenmektedir.
Yapılmak istenen bu değişiklerle bor madenin üretimi ve zenginleştirilmesi faaliyeti ürünün mülkiyeti devlette kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilecektir.
İşte bu adım sonrası, geriye kalan bor madenleri ile borun ham veya işlenen ürünlerin satışı konusudur.
Yukarıdaki değişiklik gerçekleşir ise; Devlet tarafından yapılan maden çıkartma, İşleme ve diğer üretimler özel sektöre devredilebilecek, mevcut işleme tesisleri ihaleye çıkarıla bilecektir. Dolayısıyla Eti Maden de çalışan 3827 işçi ve sözleşmeli memurun ve ailelerin şüpheli hale gelebilecektir.
BOR İŞÇİLERİNİ NASIL ETKİLEYECEK?
Türkiye'nin bu zenginliğinin, kamu eliyle işletilmesinin sürdürülmesi kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, bu zenginliğimizin kamu eliyle yürütülürken uygulanan taşeron ve sözleşmeli istihdamdan vazgeçilerek, sosyal güvencesi olan kadrolu kamu görevlileri ve işçilerle yapılması bu rezervlerimizin ve işletmelerimizin milli bir politika olarak değerlendirilmesi açısından da yaşamsal bir önem arz etmektedir.
Gündemimizdeki kanun tasarısı 2840 sayılı kanunun delinmesi anlamına gelmektedir. Yasada değişiklik taleplerinin Borun tümüyle özelleştirme yolunu açmasından endişe etmekteyiz. Hükümeti; tüm Eti Maden işçi ve sözleşmeli memurların çalışma güvencesini tehdit eden kararları alma yoluna gitmemesi konusunda uyarıyoruz. Yasada değişiklik girişimleri tüm Eti Maden camiasında çalışan işçileri ve ailelerini huzursuz etmektedir. Yapılmak istenenlerin açıklamalarını büyük bir endişe içinde beklemektedirler.
YAPILACAK DÜZENLEME SINIRLARI BELLİ OLMAYAN SOYUT BELİRSİZ KEYFİ UYGULAMALARA NEDEN OLACAK BİR DÜZENLEMEDİR. ANAYASAYAMIZIN 2. MADDESİNE AYKIRIDIR.
2840 sayılı Kanunun 2. maddesine eklenecek:
"Bu madenlerin üretimi zenginleştirilmesi, teknik, ticari ve ekonomik sebeplerle ürünün mülkiyeti teşekkülde kalmak üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilirler. Ancak üçüncü şahıslara gördürülecek işlerin ihale süresinin üç yıldan fazla olması durumunda konuya ilişkin talepler Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanır."
fıkra yeterli açıklığa sahip değildir. Nitekim; taslak genel gerekçede birinci fıkrada "üretim ve zenginleştirmede hizmet alımı" ifadesini 2. fıkrada "Teşekküller dinamik bir yapıda üretim yapabilecek ve yaptırabileceklerdir" ifadesine terk etmekte, diğer yandan madde gerekçesinde bu ifade "bor, uranyum ve toryum madenlerinin üretim ve zenginleştirme aşamasında günün teknolojisine uygun üretim yöntemlerinin hızlı ve etkin olarak uygulanabilmesini sağlamak ve veya üretim maliyetlerini düşürebilmek için bir kısım işleri hizmet alımı yoluyla gerçekleştirebilmesine olanak tanınmaktadır" biçimine dönüşmektedir.
Bir kısım işler nelerdir? Üretim ve zenginleştirmenin sınırları nedir? Üretim kavramı ile anlatılmak istenen tüvenan cevher üretimi midir? Yoksa üretim kavramı, rafmasyon sonucu elde edilen diğer üretimleri de kapsamakta mıdır? Keza zenginleştirme işlemi cevherin tenorunu yükseltmeyi amaçlayan bir konsantrasyon ameliyesinden mi ibarettir. Yoksa rafmasyonda zenginleştirme kavramı içinde sayılacaktır? Diğer yandan, ihale yoluyla gördürülecek işler kapsamına teşekkülce kurulan fabrikaların işletilmesi girecek midir? Bu Soruları daha arttırmak mümkündür.
Görüleceği üzere 2840 sayılı Kanunun 2. maddesine eklenecek fıkra çok ciddi belirsizlikler içermektedir.
Anayasa`nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devletinin temel ilkelerinden biride "belirlilik" ilkesidir. Aynı zamanda belirlilik ilkesi hukuk düzeninin tümüne ait temel bir ilkedir. Bu ilkeye göre. yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir.
Diğer yandan belirlilik ilkesi yürütmenin yasayla bağlılığı ilkesiyle bağlıdır. Yasa yeterli somut veriler içermeyip hukuku uygulayan yürütme organına her türlü yorum olanağı tanıması durumunda yürütmenin yasayla bağlılığı ilkesini içi boş bir söyleme dönüştürecektir.
Bu çerçevede: Düzenleme nesnel değildir.
idarenin (Eti Maden İsletmeleri Genel Müdürlüğünün) keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermediği gibi keyfi uygulamalara açıkça izin vermektedir.
Özelleştirme işlemini Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürü ve Yönetim Kuruluna vermektedir.
İdareye uygulamaya dönük olarak her türlü yorum olanağı sağlamaktadır.
Yasal düzenlemeye karşı güven duygusunu zedelemektedir.
Anayasamızın 2. maddesine aykırıdır.
YAPILACAK DÜZENLEME ANAYASANIN 168. MADDESİNE AYKIRIDIR Anayasamızın "Tabiî servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi" başlıklı 168. maddesi; "Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir" şeklindedir.
Anılan maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere;
Yapılacak yasal düzenlemeyle; Açık bir izin verilmiş olması ve
İzin verilen gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esaslarının ve müeyyidelerinin kanunda (Maden Kanunu) gösterilmesi anayasal bir zorunluluktur.
Yapılmak istenen yasal düzenleme bu haliyle Anayasamızın 168. maddesinin ön gördüğü koşulları taşımamaktadır.
2840 sayılı kanununun 2. maddesine eklenmek istenen fıkranın Anayasamızın168. maddesinde yer alan düzenleme karşısında; Anayasaya aykırılığının daha da derin ve yapısal bir karakter kazandığı görülmektedir. Nitekim Anayasamızın 168. maddesi tabiî servetler ve kaynaklarla ilgili beş unsurdan oluşmaktadır. Bunlar; Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Tabiî servetler ve kaynakların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir.
Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır.
Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.