Böyle bir iddianamenin net ve anlaşılır olamayacağına işaret eden İlkiz, şu değerlendirmede bulundu:
“İddianamenin 4 bin sayfa olması, adil yargılanma hakkının ihlali demektir. Böyle bir iddianame net ve anlaşılır olamaz. İnsanlar, haklarındaki iddialar bakımından yargıya ulaşamaz. Asıl mesele budur: Adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılması. İddianamede bazı yerler kırmızı yazılmış. Kişilerin yaptığı eylemlere göre bir değerlendirme yapılmış. İddianamede ‘İmamoğlu suç örgütü’ yaratılmış, rüşvet ve irtikâp gibi mali suçlar 10 yıl geriye götürülmüş. Bu durum, insanların 2014’ten itibaren örgüt kurma gibi kavramlarla ilişkilendirildiği anlamına geliyor. İnsanlar, kendilerini savunmak için adil ve etkin bir yargı ister. Bu nedenle ortak emir, bir yargıç önüne çıkarılmalıdır. Herkes, ‘Bu mahkeme yıllarca sürer’ diyor. Evet, yıllarca sürebilir. Bu hakkın kullanılmasını önlemek, 4 bin sayfalık iddianame yazmak demektir.”
Medyada mahkeme kurulamayacağına dikkat çeken İlkiz, şunları söyledi:
“Medya yoluyla insanlar yargılanamaz. Bunu mahkemede anlatacağız. Savcı olarak basın açıklaması yapma hakkınız yoktur. Sadece medya bilgilendirmesi yapabilirsiniz. İddianame, insan onurunu gözeten, tarafsız ve doğru belge olmalıdır. Ben, bu iddianamenin öyle olmadığı görüşündeyim. Devlet, vatandaşına tuzak kurmuş. Bu davanın doğal yeri Çağlayan’daki 40. Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Salonun küçük olması beni ilgilendirmiyor. Bu iddianamede, CHP’nin 38. Genel Kurulu’na ait fotoğrafların kırmızı dairelerle işaretlenerek yer alması hukuka aykırıdır. Daha başka iddianamelerin de geleceği söyleniyor. Geçen süreçten dolayı bunu biliyoruz. Karşımıza çıkan iddianame, bir suç örgütünün yapısını anlatmanın ötesinde, rejim değişikliğinin işaretlerini veren bir metindir.”