Tarih: 18.09.2020 01:03

İSLÂM, DİNLERİN EN MÜKEMMELİ VE EN SONUNCUSUDUR…

Facebook Twitter Linked-in

                Dinin lugat anlamı: Emir ve yasaklara itaat etmek ceza ve karşılık, usûl, âdet, yol.. gibi manalardır.

                Dinin ıstılah (terim) anlamı: Akıl sahibi insanları, kendi hür iradeleriyle iyiye doğruya ve güzele ulaştıran ilahî bir kanundur. Din, yüce Allah’ın varlığını, emir ve yasaklarını ibadet ve muamdatla ilgili ilkeleri kapsayan ilahî kuralların bütünü olup, insan fıtratına aykırı bir şey ihtiva etmez. İnsanlara, Allah’ın varlığını nasıl kavrayacaklarını öğretir. Bu sebeple ilahî bir nizâm olan din, insanları akıl ve iradeleriyle dünya ve âhiret hayatında kurtuluşa götüren yegâne yol demektir.

                Din, bazılarının söylediği gibi, vicdanî bir kanaatten ibaret değildir. Dinin asıl gayesi, insanı ruh ve ahlâk yönünden olgunluğa eriştirmektir. İyi ile kötüyü birbirinden ayırt eder. İyiye ulaşmasının yollarını gösterir, insana yaratılışındaki gayeyi, yaratana ve yaratıklarına karşı yükümlü bulunduğu görevleri bildirir. İnsanın dünya ve âhirette mutlu olmasını sağlar.

                İslâm, dinlerin en mükemmeli ve en sonuncusudur. Kur’ân-ı Kerîm, Allah yolunda geçerli dinin İslâm olduğunu, onun dışındaki din arayanların âhirette hüsrana uğrayacaklarını bildirmektedir.

Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmuştur. “ALLAH KATINDA DİN, ŞÜPHESİZ İSLÂMİYETTİR.” (3. Âl-i İmrân Sûresi, Âyet/ 19).

                Diğer bir âyette ise;

“BUGÜN SİZE DİNİNİZİ İKMAL ETTİM, ÜZERİNİZE NİMETLERİMİ TAMAMLADIM VE SİZİN İÇİN DİN OLARAK İSLÂM’I SEÇTİM” (el- Mâide Sûresi, Âyet/ 3) buyrulmuştur.

                İslâm Nedir? “Kur’ân” Nedir..

                İlk insan Adem (a.s.)’den beri gelen bütün peygamberlerin hepsi aynı gerçeği yani (İslâm’ı) tebliğ etmişlerdir. Allah indinde din tekdir, O da İslâm’dır.

                İnsanlık tarihinin gelişmesine uygun olarak gönderilen peygamberlerin tebliğ ettikleri dinde inancın temel esaslarını ortaya koyuyoruz:

1.) Allah’a 2.) Meleklere, 3.) Kitaplara, 4.) Peygamberlere, 5.) Âhiret Gününe (öldükten sonra dirileceğimize) 6.) Hayır ve Şerrin Allah’tan olduğuna inanıyoruz.

                Son Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Ve onun getirmiş olduğu Kur’ân-ı Azimüş-Şan bütün insanlığa saadetin yolu Cenab-ı Hakkın Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gönderildiği ve onun vasıtasıyla insanlara tebliğ ettiği Kur’ân’dadır.

                O Kur’ân-ı iyice anlayabilmemiz için Cenab-ı Hak Kitabından başka, ayrıca kendinin sevdiği elçisi yani Son Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i de “BİZE EN GÜZEL BİR ÖRNEK OLARAK GÖNDERMİŞTİR.”

                Zaten yol göstermede en mükemmel şekil kitap ve örnek ile yani (SÜNNET) olabilirdi. Böyle de yapılmıştır.

                İslâm Ve Akıl..

                Kur’ân-ı Kerîm’de körü körüne taklit reddedilmiştir!

                “Onlara, Allah’ın indirdiklerine uyun denildiği zaman onlar, “HAYIR! BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ YOLA UYARIZ, DEDİLER, YA ATALARI HİÇ BİR ŞEYİ AKIL EDEMEMİŞ VE DOĞRU YOLU BULAMAMIŞ İSELER…” (2. Bakara Sûresi, Âyet/ 170).

                Halbuki akıllarını kullanmasını bilenler, taklit ettikleri şeyin, Allah’ın âyetlerine uygun olup olmadığını araştırabilen ve âyet’le de işaret edildiği gibi kendilerine “ ya atalarımız da akıl edip Allah’ın indirdikleri ile amel etmemiş ve doğru yolu bulamamışlarsa; biz de onları taklit etmekle, onların sapık yoluna girmiş olmaz mıyız?” sorusunu sorabilenlerdir.

                İnsanlar, akıllarını kullanarak doğruyu yanlıştan ayırt etmelidirler. Çünkü taklit bazı zamanlar insanları doğru yoldan saptırır.

                Bir yolu takip etmek için; onun eski veya yeni oluşunun ya da büyüklerimizin yolu olup olmamasının önemi olmadığını bilmeliyiz. Takip edilen şey; Allah’ın emrine uygun, İslâm’ın özüne ters düşmeyen şey olsun yeterlidir!

                İslâm’a Göre Akıllı Kimse..

                “Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerîfler’inde şöyle buyuruyor:

                “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişide, nefsinin heva ve heveslerine uyan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran kimsedir.”

                Bu hadis-i şerîfi açıklayıcı mahiyette Hz. Ömer (r.a.) efendimizde şöyle buyurur.

                “Hesaba çekilmeden önce, kendi kendinizi hesaba çekin. Büyük duruşma günü için hazırlık yapın. Ahiret günü hesap, ancak dünya da nefsini hesaba çekmiş olanlar için hafif ve kolaydır.”

                Meymün b. Mihran hazretleride:

                “Kul, yediği ve giydiği nerededir diye iş ortağını gözetleyip durduğu gibi kendi öz nefsini denetlemedikçe asla takvaya eremez” buyurmak suretiyle nefis muhasebesinin ne kadar önemli olduğunu belirtiyor. Yine bu konuda Hz. Ömer’in (r.a.) “BU GÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN?” sözü ne kadar manidardır.

                Müjdeler olsun dünyada hesabını iyi yapıp ebedi saadete nail olanlara.

                İslâm’daki Ahenkli Denge..

                “Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz…” (3. En’âm Sûresi, Âyet/ 152).

                “Biz hiç kimseyi gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizdeki hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onları söyleyenler haksızlığa uğratılmazlar.” (23. Mü’minûn Sûresi, Âyet/ 62).

                Yukarıdaki iki âyet’te ve daha birçok âyet’te belirtildiği gibi, İslâm’da kolaylık esastır. Yüce dinimizde, diğer bazı inançlarda var olan mahrumiyet yoktur. Dinimiz meşrû ve temiz olmak şartıyla imanlı olanları hiçbir zevkten mahrum etmemiştir. Dünya ve ahiret hayatı arasında dengeli bir yol izlenmesi istenmiştir. Yüce Allah kullarının kendilerini sadece ibadete adayarak, vücutlarına ve çevreye eziyet etmelerini istemez. Madde ve manâ dünyaları arasında itidâli bir yol izlemelerini ister. Farz olan ibadetlerde dahi öylesine kolaylıklar vardır ki, bunlar bize Yüce Allah’ın merhametinin ve bağışlayıcılığının bir ifadesidir.

                Güzel dinimizde zorluk, zorlama, mahrumiyet ve ayrılık yoktur. Herşey öylesine ahenkli bir denge içindedir ki, işte bu da son ve en mükemmel dinin en büyük özelliğidir.

                İslâm’a Karşı Savaş Açanlar..

                Dünyanın birçok ülkeleri İslâm’a karşı savaş açarken şu araçlardan yararlanmayı ön plana almışlar, hem de hiçbir dönemde de ihmal etmemişlerdir.

                a) Gayri ahlâki ve gayri millî gözüken sahte tiyatrolar,

                b) Müstehcen sinemalar,

                c) Medeniyet adına yutturulan zehirler,

                d) Moda ile demoda arasında koşturmalar, duyguları harekete geçirmeler,

                e) Oyun kağıtları ve kumara açılan kapılar,

                f) Maneviyatı ve dini temelinden yıkmaya yönelen dergiler, gazeteler, kitaplar ve benzeri neşriyat,

                g) Dini, din adamının eğlence konusu edinmeler…

                Kur’ân Ne Diyor?

                Allâh’ü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): Ay’a gelince, biz ona menzil miktarlar tayin ettik. Nihayet o, eski hurma salkımının eğri çöpü gibi bir hâle dönmüştür. Ne Güneş’in Ay’a erişip çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez. Hepsi de (ayrı ayrı) birer felekte yüzerler.” (36. Yâsîn Sûresi, Âyetler/ 39-40).




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —