Bandırma Kadın Dayanışma Derneği, kadınlara yönelik şiddet olaylarının artması nedeniyle açıklama yaptı.
Açıklamada şöyle denildi:
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre ülkemizde, Eylül/202’te 34 cinayet, 20 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Ekim ayının ilk haftasında olanlar ise akıl alır gibi değil. Haber kanallarında son 48 saatte olanlar başlığıyla yer alanların her biri kan dondurucu. Bu kan dondurucu haberlerde katledilenlerin tamamı kadın. Birtakım erkekler, kadınları katlediyor. Diğer birtakım erkekler de seyrediyor. Umurlarında bile değil. Destek olduğumuz kadınlar için başvurduğumuz yöneticilerimiz hangi alt yapıyla taleplerimizi önemsemiyor, umursamıyor. Tabii ki biliyoruz. Onlara rağmen toplumu ‘iyileştirmek’ için çalışacağız. Seyrettikleri her şey bir gün onları da içlerine alıp, aynı mağduriyeti yaşatacaktır. Böyle biline. Biz kadınlar farkındayız. İnsanlık tarihsel süreç içinde dönemsel olarak birçok salgın hastalıkla mücadele etmiştir. Bir etki, hiç öngörülmeyen tepkilere yol açmış, salgınlara neden olmuştur. Bakteriyel salgınlarla, antibiyotikle, viral salgınlarla, antiviralle baş edebilmiş, bağışıklık kazanmışız. Günümüzde ise insanlık, maalesef ağır bir nöronal(sinirsel) şiddet ise genellikle bir ‘erkek’ hastalığıdır. Çünkü şiddet kelimesi ’erkeklik’ ile özdeşleşmiştir.
Toplumun tamamına yakını depresyon, tükenmişlik sendromu, hiperaktivite, dikkat eksikliği, kişilik bozukluğu, kaygı bozukluğu gibi ruhsal hastalıklarla baş etmeye çalışıyor. Neden bu vaka patlaması? Hangi yöneticimiz bunun nedenlerini merak edip araştırmaya niyet etmiş ki çözüm üretebilsin. Bazı psikiyatrlar, açıklamalarında, kliniğe giden hastalarına, ‘Sahte bile olsa kahkaha atın, beyinde gerçekmiş gibi algılanıyor’ der. Peki, bilgisayar başında saatlerce şiddet içerikli oyun oynayan erkek çocukları, buradaki cinayetleri nasıl algılar? Saygıdan, sevgiden yoksun, insanî iletişim kurmakta zorlanan bireyler nasıl yetişti? Toplum olarak tüm olguları yeniden değerlendirip, akışı değiştirmeliyiz. Yöneticilerimizden bunu talep etmeliyiz. Yöneticilerimizin içinde elbette ‘Zenginleşmeyle iktidar sahibi olma hastalığının pençesinde boğuşmayan, bunu fark edecek zamanı olan, ‘Bir kadın daha ölmüş’ haberine omuz silkip, yaşamına devam etmeyi düşünmeyen’ vardır, değil mi? Biz, onları göreve davet ediyor, ‘Birlikte daha güçlüyüz, bize destek olun, yol açın’ diyoruz.”