Balkanlar, yüreğimizde kapanmayan bir yara. Hâlâ kanıyor... İki ay önce Bulgaristan’daki Belediyeler, altı yüz yıllık Türk köy adlarını değiştirmeye başladılar.
Sadece Bulgaristan’da değil; tüm Rumeli-Balkan devletlerinde yaşayan Türkler ve Türk varlıkları -kitabına uydurularak- öteleniyor; örseleniyor. Oysa Osmanlı, Balkanlarda hak ve adaletin temsilcisiydi. Buyurun size bir belge:
1932’de Yakup Kadri Karaosmanoğlu önderliğinde kurulan Kadro Dergisi, Sovyetlerin ideolojisine yakın yazarlarla dolunca, dergi 1935’te kapatılır.
Dergi kapatılma aşamasındayken Atatürk, Yakup Kadri Bey’i Arnavutluk’a elçi olarak atar. Yakup Kadri Bey daha sonra yazdığı Zoraki Diplomat adlı eserinde Arnavutluk’ta geçen ilginç bir olaydan söz eder...
Başkent Tiran’a vardığında -Kral Zog’un annesi öldüğü için- yasta olan Kral’a ’İtimatnâme’sini 15 gün sonra ancak sunabileceğini öğrenir. Bu boş zamanı değerlendirmek için Türk Bayraklı elçilik arabasıyla, Tiran yakınlarındaki köyleri gezmek için yola çıkar.
Ne var ki; uğradığı her köyde, köylüler arabasını saygı seliyle kuşatır... Kuşatır çünkü, arabadaki bayrağı gören köylüler; Türklerin, bir başka deyişle ‘adalet’in Arnavutluk’u tekrar yönetmeye başladığını sanarak, “Şu komşum benim tarlamın sınırına tecavüz etti”, “Şu karşı köy bize yol vermiyor” gibi pek çok sorunlarını -çözmesi için- Yakup Kadri Bey’e adeta yalvarırlar...
İşte biz Balkanlar’ı böyle yönettik! Kimse aksini iddia edemez!
Sevgili okurlarım, 26 Aralık 2013’te Ankara Atatürk Araştırma ve Eğitim Hastanesi Konferans Salonu’nda “Balkan Savaşları ve Rumeli’de Bıraktıklarımız” konulu bir Panel düzenlendi.
Prof. Dr. İ. Hamit Hancı’nın yönettiği panele Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol, Prof. Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil, Opr. Dr. Mehmet Erkan Balkan katıldı.
Prof. Dr. Hancı’nın açış konuşmasından sonra Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol “Türk Kimliği” konusunu sundu. Sayın Kahramanyol, Balkanlardaki Türk kültürünü; Türklerin yaşantılarını, giysilerini en ince ayrıntısına kadar anlattı. Bizlere görkemli bir Balkan ’bilgi şöleni’sundu. (İliştiri: Bu sunumdan öylesine etkilendim ki; konferansın ’hizmetkârlarından olan’bir Hanımefendi’den konuşma metnini istedim.
Sağ olsun gönderdiler. Bu metni isteyen okuyucularıma e.postayla iletebilirim.) Kahramanyol’dan sonra Prof. Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil, Balkanlar’da TİKA’nın, gerçekten verimli hizmetlerini slaytlarla ve tüm ayrıntılarıyla anlattı. En ilginç bilgi “Koca Balkanlar’da, 16 bin yapıdan sadece 4 bin yapının kaldığını” belirtmesiydi.
Son konuşmacı olan Opr. Dr. Mehmet Erkan Balkan, Balkan Savaşları sırasındaki sağlık hizmetlerini sundu. Diğer sunumlar gibi bu da çok güzel bir anlatımdı. Bilmediğimiz pek çok şeyi öğrendik. Ben Sayın Balkan sayesinde Safiye Hüseyin Elbi’nin ilk Türk Hemşiresi olduğunu öğrenmiş oldum.
Panel, dinleyici sorularına verilen yanıtlarla son buldu. Böyle bir panele kucak açtığı için Atatürk Hastanesi’ni Başhekimi’ni kutluyorum.
Panel sırasında -kitap kurdu da olan- bir okuyucum, 10. yüzyılda yazılmış, “Hudûdül’l-Âlem” kitabını verdi. 1893’te bulunan kitap, önce Rusya’da basılır. Sonra da V. Minorky İngilizce’ye çevirir... 1917’de İngiltere’ye kaçmadan önce Çarlık Rusyası’ndayken, Petersburg Bilimler Akademisi’nde Türkler aleyhine çalıştığı için Minorsky’i sevmem.
Ama 1954 yılında Türkiye’ye geldiğinde, rahmetli ablamız Müjgân Cunbur’a “Ömrümü Kürtçe’ye verdim. Ama bir tane Kürtçe kelime bulamadım” demesi de, bilim insanına yakışan bir itirafıdır. Bu konuyu uygun bir zamanda sizlere anlatacağım.
Esen kalın efendim.