Tarih: 20.05.2019 02:59

KÂFİR KİME DERLER?

Facebook Twitter Linked-in

Aziz ve muhterem Müslümanlar!

                Bugünkü konumuz ?KÂFİR? kime denir ve bunların vasıfları nelerdir. Bundan bahsedeceğiz.

                Konuşlarımızda bazen bilerek, bazen de bilmeyerek pek çok kullandığımız kelimelerden birisi de ?Kâfir? kelimesidir. Allâh´ın varlığını birliğini, kudretini kabûl etmeyip, inkâr eden kimseye ?KÂFİR? denildiğini hepimiz biliriz. Bundan başka, bir kimse kalkıp da (Allâh korusun);

                - Ben Allâh´a inanıyorum, peygamberlere de inanıyorum. Fakat öldükten sonra dirileceğime inanmıyorum. Veyâhut; Kur´ân-ı Kerîm´i ilâhî bir kitap olarak kâbul ediyorum. Fakat, bazı Âyetler mantığıma uymuyor, gibi sözlerin sahipleri de, yine kâfirdir. Kur´ân-ı Kerîm´de beyan olunan haramlara, helâldir; helâllere de, haramdır diyenler, yine dinden çıkmış olurlar. Bir kimse kalkıp;

İÇKİ, KUMAR, FÂiZ HARAM değildir. Veyâhut; Az içki, az fâiz almak haram değildir. Derse bu kimse de dinden yine çıkmış olur.

                Etrafımıza baktığımız zaman, üzülerek îtiraf edelim ki, bugünkü cemiyetimizde, bu gibi insanların çokluğu dikkatlerimizi çekmektedir. Nüfus kağıdında ?DÎNİ: İSLÂM? yazılı, Müslümanların sulbünden (Birinin sulbünden gelme. Onun çocuğu olma.) gelip, Müslüman anadan doğanlar, bilhassa bu noktaya çok dikkat etmelidir. Yukarıda işâret ettiğiniz vechile (Tarzda, suretle. Böyle.), bu gibi insanlar; küfür bataklığına bilmeyerek işte böyle düşmektedirler.

                Aziz Müslümanlar!

                Demek oluyor ki; Allâh´ı inkâr edenler, O´nun haram kıldığı şeyleri helâl, helâl kıldığı şeyleri de haram sayanlara ?KÂFİR? denilmektedir. Aşağıdaki Âyet-i Kerîmeler,  Allâh´ı (cc) inkâr eden o kimselerden şöyle bahsediyor:

                ?Muhakkak ki kûfredenleri inzar etsen de etmesen de (korkutsan da korkutmasan da) onlar için onlar için müsavidir. Onlar imâna gelmezler.?

                ?Allâh onların kalplerine de, kulaklarına da mühür basmıştır. Onların gözleri üzerinde de bir perde vardır. (işte) en büyük azap onlardadır.? (2. Bakara Sûresi, Âyet. 6-7).

Kısaca mânâsını arzetmiş olduğumuz bu iki Âyet-i Celîle, doğrudan doğruya veyâhut dolaylı yollardan Allâh´ı inkâr eden kişilerin özelliklerini bizlere açık olarak beyan etmektedir. Îman etmeyenlerin muhakkak kâfir olduklarına işâretle, bunlara vaaz ve nasîhatin de fayda vermediği ve veremeyeceği birinci Âyet-ı Celîle de izah edilmektedir.

                Dünya nüfusunun dörtte üçünün küfür bataklığında bulunması, bunun açık bir delîlidir.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin, azılı kâfir olan Ebû Cehil´e küfründen dönmesi için otuz yedi defa gittiği rivâyet edilir. Bilindiği gibi, vaaz ve nasîhat etmek, Cenneti müjdelemek, cehennemle tehdit etmek ona ve onun gibilerine tesir etmemiştir. O ve onun gibiler, küfürlerine inat ederek, cehennemi boylamışlardır.

                Okuduğumuz ikinci Âyet-i Celîle, Ebû Cehil türünden insanların imân etmedikleri, gözlerinin, kulaklarının ve kalplerinin mühürlenmesine bağlamaktadır. Onların kalpleri, gözleri ve kulakları acaba nasıl mühürlenmiştir? Bu sorunun cevabını bir misâlle anlatmaya çalışalım;

                Bir bina vardır. Bu binaya grip çıkan insanları, yine kapıda duran bir insan kontrol eder. Bu insan binaya kendi mensuplarından başka hiç kimseyi almaz. Yâni, bu bina bâzı kimselere açık, bâzı kimselere de kapalıdır. İşte Cenâb-ı Hak tarafından mühürlenen kalpler tıpkı buna benzer. Misâlimizdeki binanın yerine kalbi, kapıda duran adamın yerinede aklı koyalım. Akıl, eğer îmanın emrinde ise; O kalp, îmâna açık, küfre kapalıdır. Eğer akıl, nefsin emrinde ise; o zaman, o kalp, îmâna kapalı, küfre açıktır. Yâni mühürlüdür. Hakîkatı görmeyen, kâinat kitâbındaki zerreleri, küreleri görüp de imâna vesîle olmayan gözler açık da olsa kördür. HAK SÖZ´leri duyup da duymaz (candan gelen kulaklar, elbette sağırdır. İşte, gözlerin, kulakların ve kalplerin ilâhî tebliğe mühürlü olması bu demektir. Muhterem Müslümanlar!

                Kalplerin, gözlerin ve kulakların gerçekleri ve hakîkatları mühürlenmesine sebep olan insanoğlu mudur acaba? İtikadımızca bu soruya vereceğimiz cevap; kısaca elbette ?EVET? olacaktır.

Çünkü Cenâb-ı Hak, insanoğluna akıl vermiştir. İnsanoğlu, bu akıl sayesinde nelerin iyi ve nelerin kötü olduğunu ayırma imkânına sâhiptir. Cenâb-ı Hak, insanı bu aklıyla başbaşa bırakmayarak iyiliklerin ve kötülüklerin nelerden ibaret olduğunu, hangi yolun nerede başlayıp ve ne sonuca vardığını Peygamberler ve Peygambere gönderdiği kitapları ile açıkça bildirmiştir. Demek oluyor ki; kalplerin mühürlenmesine insanoğlu bizzat kendisi sebep oluyor.

                O halde aziz Mü´minler!

                Müslüman babanın sulbünden, gelip, Müslüman anadan Müslüman olarak doğmamız. Bizler için büyük bir ni´mettir. Bu ni´metin nûrunu söndürecek; helâlı haram, haramı helâl sayabilecek durum ve tutumlardan kat´iyyetle sakınalım.

                Allâh korusun, işlediğimiz küçük günahların olabileceğini aklımızdan asla çıkarmayalım.

İbâdet ve tâate îtiyat ile alışır. Bunun sonu selâmettir. Kötülüğe de yine îtiyat ile alışılır. Bu kötü itiyatlar kâlpte yerleşen (Allâh korusun) îmân Nûr´unu söndürür. İşte, îmân nûrundan mahrum olan bir kalbi taşıyan kimseye de, KÂFİR denir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —