Bandırma sınırları içinde bulunan Kuş Cenneti, halen en zengin kuş popülasyonu dönemini yaşıyor. Kuş Cenneti, göçmen kuşların da gelmesiyle nisan ve mayıs aylarında en çok kuş sayısına ulaşıyor.
KUŞ CENNETİ MİLLÎ PARKI
Kuş Cenneti Millî Parkı’nın ülkemizdeki millî parklar içinde özel bir yeri vardır. Kuş Cenneti’nin “Millî Park” olarak ayrılmasının tek nedeni, barındırdığı kuş topluluklarıdır. Millî parklarımız içinde en küçük alana sahip Kuş Cenneti Millî Parkı, Kuş Gölü’nün(Manyas Gölü) kuzeydoğusunda ve Bandırma ilçesi sınırları arasında yer almaktadır. Bandırma’ya 18 kilometre uzaklıkta olup, yüzölçümü 64 hektardır.
EN ESKİ MİLLÎ PARK
Kuş Cenneti, geçmişi 2.500 yıl öncesine dek uzanan en eski millî parktır. Çeşitli kaynaklara göre M.Ö.547-333’ten beri varlığı bilinmektedir.
Romalılar döneminde, “PARADEİSOS” ismiyle anılan, krala ait park ve av sahası olarak bilinen bu yöre, sık ormanlarla kaplı ve binlerce kuşun yaşadığı bir yerdi. Bu parkın bilimsel kimliğe kavuşması ise 1 Nisan 1938’de, göl faunasını tanımak, öğrencilerine bilimsel gözlem yapabilecek bir yer seçmek için buraya gelen İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Üniversitesi Direktörü Prof. Dr. Curt Kosswig ve eşi Leonore Kosswig’in çalışmaları ile gerçekleşti. Curt Kosswig ve eşi, “Sığırcıatik” köyünün batısındaki söğüt korusunda yuvalanan kuş topluluklarını görüp, çok etkilenerek buraya “Kuş Cenneti” ismini verdiler. Cennet, doğayı sevenler arasında tüm dünyada tanınarak, gerçekleşen incelemelerle değeri daha iyi anlaşıldı. 1952 yılında İstanbul Üniversitesi Hidrobiyoloji Enstitüsü’nün bir istasyonu burada kuruldu.
MİLLÎ PARK İLAN EDİLİYOR
Kuş Cenneti, daha etkin bir korumanın sağlanabilmesi için 27 Temmuz 1959’da, Bakanlar Kurulu tarafından “Millî Park” ilan edilip, orman rejimine alınarak Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde “Millî Park” statüsüne kavuşturuldu. Kuş Gölü’nün(Manyas Gölü) tamamını kapsayan 25.000 hektarlık alan ise 1977 yılında “Yaban Hayatı Koruma Sahası” ilan edildi. 1981 yılında ise millî park yöresi “1. derece doğal sit alanı” konumuna dönüştürüldü.
A SINIFI DİPLOMA
Kuş Cenneti Millî Parkı, 15 Mart 1976’da, Avrupa Konseyi tarafından, sulak alanlara verilen A sınıfı diploma ile ödüllendirildi. Bu diploma, daha sonra da beşer yıllık periyotlarla yenilendi.
RAMSAR SÖZLEŞMESİ
Türkiye, 1994 yılında RAMSAR SÖZLEŞMESİ’ ne(Özellikle su kuşları yaşama ortamı olarak uluslararası öneme sahip sulak alanların korunması) taraf oldu. Türkiye dahil, 106 ülkenin, toplam 67,5 milyon hektar alana sahip 896 sulak alan, bu sözleşme listesi içinde yer aldı. Ülkemizin, ilk ve daha sonraki aşamalarda, RAMSAR Sözleşmesi’ne alınan sulak alanları Sultan Sazlığı, Göksu Deltası, Seyfe Gölü, Kuş Gölü(Manyas Gölü), Burdur Gölü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü, Akyatan Lagünü ve Gediz Deltası’ndan oluşuyor.
KUŞ GÖLÜ’NDEKİ RİTMİK HAREKET
Kuş Cenneti’nde, doğanın canlı ve cansız varlıklarının kendi aralarındaki ilişkileri olağanüstü bir özellik gösterir.
Su, toprak, iklim koşulları, otlar, sazlar, ağaçlar, balıklar, kuşlar hepsi birbirleriyle uyum ve bütünlük içindedir. Sular, ilkbaharda yükselerek kıyıları kaplar, yaz aylarında ise geri çekilir. Her yıl tekrarlanan bu ritmik olay, Kuş Cenneti’nin yaşam kaynağıdır. Eğer sular yaz ve sonbahar mevsimlerinde kıyılardan çekilmeseydi, göl kenarındaki ağaçlar, kökleri hava alamayacağı için yaşayamazlardı. Tam tersine ilkbaharda sular yükselerek ağaçların altını kaplamasaydı, kuşlar burada yuva yapamazlardı.
Suların ritmik hareketi buradaki ağaçları ve kuşları etkilediği gibi daha birçok canlıya da uygun yaşam ortamı hazırlar. Binlerce kuşun gübresi ile zenginleşen topraklarda yaz aylarında sık ve yüksek otlar yetişir. Böyle bir ortam, milyonlarca küçük canlının gelişmesine olanak sağlar. Suların yükseldiği dönemde, bu küçük organizmalar sulara geçer ve gölde yaşayan balıklara besin kaynağı oluşturur. Kuş Cenneti Millî Parkı, bundan dolayı kuşlar kadar balıklar için de çok önemli bir yerdir. Gölün balıklarının önemli bir bölümü buraya yumurta bırakır.
Kuş Cenneti, bilim, eğitim ve kültür yaşamımıza sürekli katkılar sağlayan eşi bulunmaz bir laboratuvar konumundadır.
ÇOK ZENGİN KUŞ POPÜLASYONU
Kuş Cenneti’nde, kış mevsimi sonunda suların yükselmesi sonucu göl kıyısındaki söğüt ağaçları, sazlıklar, otlar içinde kalır. O dönemde soğuk ayları güney ülkelerinde geçiren göçmen kuşlar, küçük gruplar durumunda gelmeye başlar. İlk gelenler karabatak, gri balıkçıl ve kaşıkçı kuşları olur. Bu kuşlar, eski yuvalarını onardıktan sonra kuluçkaya yatarlar. Ördek, kaz ve su tavukları, sazlık bölümlere yerleşir. Mart ayı sonunda küçük beyaz balıkçıl, gece balıkçıl, erguvani balıkçıl, çeltikçi ve pelikanlar da gelmiş olurlar. Sonbahar başlarında büyük pelikan sürüleri de gölün değişik bölgelerinde görülmeye başlar. Birkaç bini bir arada gezerken çoğunlukla Kuş Cenneti’nin batı kıyılarında dinlenirler.
Kuş toplulukları, Kuş Gölü’nün ve Kuş Cenneti Millî Parkı’nın en belirgin özelliğidir. Cennete gelen kuşları, bulunuş nedenlerine göre, “kuluçka yapanlar” ve “göç sırasında uğrayanlar” olarak iki grupta toplamak mümkündür. Kuluçka yapanlar, genellikle mart-temmuz ayları arasındaki dönemde Kuş Cenneti’nde bulunurlar. Göç sırasında uğrayanlar ise gerek tür sayısı gerekse miktar açısından kuluçkaya yatanlardan çok daha fazladır. Kuş Cenneti, tüm kuşlar açısından dinlenme ve barınma yeridir. Göç yapan kuşlar için de göç yolları üstündeki “doğal bir otel” konumundadır.
Kuş Cenneti’nde 1975 yılının haziran ayına kadar 239 kuş türünün bulunduğu belirlendi. Bu sayı son olarak toplam 255 kuş türü olarak saptandı. Bu türlerin 66’sı her yıl Kuş Cenneti Millî Parkı’nda düzenli olarak kuluçka yaparken, 22 sür ise bazı yıllar kuluçka topluluğuna katılıyor. Bir yılda Kuş Cenneti’ne gelen kuşların yaklaşık 3 milyon olduğu tahmin ediliyor.
FLORA DA ÇOK ZENGİN
Kuş Gölü kıyılarında, özellikle yaz aylarında suların çekildiği yerler, zengin biti topluluğu ile dikkati çeker. Göl kıyılarında bitki topluluğunun en gür olduğu yer, Kuş Cenneti’dir. Kuş Cenneti Millî Parkı’ndaki flora çalışmaları sonucunda 118 tohumlu biti türünün varlığı saptanmıştır. Başlıca ağaç türü ise “Ak Söğüt”tür. Diğer türlerden “ılgın”, gölün güney ve doğu kıyılarında yer alır. Sazlıklar, kamış, “ayak otu” ve “hasır otu” gibi türler, gölün tüm kıyılarında yaygındır.
Kuş Gölü’nde yıllar önce 20 tür balığın varlığı bilinir. Bu balıkların başlıcaları sazan, turna, yayın, tatlı su kefalı ve filisedir. Ayrıca o yıllarda karabalık, kızılgöz, acı balık ve kızılkanat da kuşların besinini oluşturmuştur. Yine aynı yıllarda gölde Kerevit’in yanı sıra yılanlar, kaplumbağalar ve yumuşakçalar da yer almıştır. Ancak Kuş Gölü’nde son yıllarda gerek kirlilik ve gerekse aşırı, bilinçsiz avlanma nedeniyle balık türleri önemli ölçüde azalmıştır. ÖNDER BALIKÇI