Tarih: 18.10.2012 09:42
Madra dağı çalıştayı sonuç bildirgesi yayınlandı
Madra Dağı Ulusal Çalıştayı Sonuç Bildirgesi Doğal varlıklar ülkelerinin çok önemli zenginlikleri olup, başta insan olmak üzere, tüm canlılar için vazgeçilmez nitelikler taşır. Ülkemizin, hatta bölgemizin en güzel coğrafyasında yer alan Madra Dağı bunun çok önemli bir örneğidir. Çünkü Madra Dağı barındırdığı tarihsel, toplumsal, kültürel, ekolojik ve ekonomik değerleri nedeniyle yurdumuzun çok önemli yaşam kaynaklarının başında gelmektedir. Ve bu coğrafyada yaşayan, yaklaşık 300.000 insanın, bitkilerin, yaban hayatının ve özellikle su kaynaklarının yaşam sigortasıdır. Ancak ne ki; Madra Dağının yukarıda adı geçen yaşamsal önemdeki toplumsal ve kültürel zenginlikleri yeterince kavranamamış ve bu nedenle üzerinde yapılması gereken bilimsel çalışmalara ağırlık verilmemiştir. Başka bir yaklaşımla Madara Dağının ekolojik, ekonomik, arkeolojik, tarihsel ve kültürel zenginliklerinin niteliği ve niceliği ile bu zenginliklere zarar veren süreçler ve nedenler, tüm boyutları ile ortaya konmamış ve kamuoyu bu bağlamda bilgilendirilmemiştir. Kaldı ki 1.692.200 dönüm geniş bir alana yayılmış, Madra Dağı ormanları; en başta yangın, tarla açma, betonlaşma, rüzgar devriği, böcek tahribatı ile yakın çevresi olan, Aliağa ve Foçada kurulmuş ve bacalarından zehir saçan ağır sanayinin neden olduğu kirlilik baskısı altındadır. Bu olumsuzlukların yanı sıra son yıllarda, bu baskı ve talana, madencilik adı altında sürdürülen altın işletmeciliği ve taşocakları faaliyetleri de Dağın ve yakın çevresindeki canlı yaşamını tehdit etmektedir. Çünkü yapılan araştırmalar ülkemizde uygulanan altın işletmeciliği teknolojisi ve taşocakları faaliyetlerinin, yaşamın tüm süreçlerini olumsuz yönde, doğrudan etkilediği sonucuna varılmıştır.
Bu tehlikenin bilincinde olan Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği, Madra Dağının bilinmeyen değerlerini ortaya çıkarmak, onun zenginliklerini korumak ve geliştirmek konusunda bir politika belirlemek ve halkımızı bu konularda bilgilendirmek üzere bir ÇALIŞTAY düzenlemiştir. Balıkesir ili, Ayvalık ilçesi İnönü Kültür Merkezinde 12-14 Ekim 2012 tarihlerinde düzenlenen bu toplantıdaki 10 ayrı oturumda; Madra Dağının Yer Bilimsel Özellikleri, Bitki Örtüsü, Ekolojisi, Doğal Zenginlikleri, Arkeolojik Kaynakları, Kültürü, Çevre Sorunları, Madencilik Faaliyetleri, Sivil İnisiyatiflerin Yaptığı Çevre Mücadelesi gibi başlıklar altında sunulan ve üzerinde tüm katılımcılar ile yapılan tartışmalardan sonra, Madra Dağı Çevresinde yer alan İlçe ve Belde Belediye Başkanlarının katıldığı Madra Dağında Çevre Sorunları ve Yerel Yönetimler, konulu son oturum paneli gerçekleştirilmiştir. Çalıştay sonucunda, Çalıştay da bildiri sunan bilim adamları ve katılımcılar tarafından öne çıkarılan sorunlar ve bunların çözümüne ilişkin önerilerimiz, aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. *Madra Dağı Hakkında Veri Tabanı oluşturulmalıdır. Çalıştay da yapılan sunumlar sırasında bazı konularda, Madra Dağının bilim dünyasınca göz ardı edildiği ortaya çıkmıştır. Sözgelimi, en az kardeşi Kazdağları kadar zengin biyolojik çeşitliliğe sahip Madra Dağında yaşayan bitki ve hayvan türlerinin tespit edilmediği görülmüştür. Çevresinde, ülkemizin çok değerli bilim yuvaları olan üniversitelere, bu denli yakın olmasına karşın, Madra Dağının floristik analizinin hala yapılmamış olması çok düşündürücüdür. Bu eksiklik diğer bilim dallarında da hissedilmiştir. Bu nedenle Madra Dağı nın tarih, kültür, arkeolojik değerleri ile flora ve fauna tespitlerinin ve envanterinin öncelikle yapılması ve dağ hakkında veri tabanı oluşturulması, zorunluluk arz etmektedir.
*Madra Dağı Bütüncül Korunmaya Alınmalıdır. Madra Dağında var olan statik koruma anlayışı tamamen değiştirilmelidir. Madra Dağı ve yakın çevresinde kalan alan 3.125.750 dönüm olup, bunun 1.692.200 dönümlük kısmı ormanlık alandır. Dolayısı ile salt ormanlar değil, bu coğrafyada yer alan tarım alanları ve çok özgün yapıya sahip olan yayla alanları için de koruma statüleri oluşturulmalıdır. Ancak ne ki, bu denli geniş bir coğrafyada sadece Ayvalık İlçesi sınırları içinde kalan 179.500 dönümlük bir alan Ayvalık Adaları Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır. Oysa çok zengin biyolojik çeşitliliğe sahip diğer alanlar da özellikleri göz önüne alınarak, kendilerine özgün koruma statülerine kavuşturulmalıdır. Örneğin; a-Madra Dağı sınırları içinde sonsuz özelliklere ve güzelliklere sahip Kozak Havzası bulunmaktadır.386.910 dönüm büyüklüğündeki bu havzanın 295.720 dönümü ormanlar, geri kalanı ise her tür meyvenin üretildiği tarım alanları ile kaplıdır. Bu ormanların 186.910 dönümünü, dünyanın en güzel ve en verimli fıstık çamı ormanları oluşturmaktadır. Ama ülkemizdeki fıstık çamı ormanlarının %20 sini barındıran Kozak Havzası, fıstık çamı ihracatımızın % 80 ini gerçekleştirmektedir. Kozak Yaylası, bu rakamsal veriler ile bile, bir koruma statüsüne kavuşturulması gerekliliğini hak etmektedir. Kaldı ki Kozak Yaylasındaki fıstık çamı ormanlarının geleceği risk altındadır. Havzadaki fıstık üretimi çok yakınında bulunan ağır ve kirli sanayi nedeniyle kan kaybetmektedir. Bunun yanı sıra yaylada bulunan 23 adet taş ocağı, 16 adet taş kırma tesisi ve ormanları traşlayarak yok eden bir altın madeni ve sırada faaliyete geçmesi beklenen diğer maden işletmelerinin yaratacağı yıkımlar, çok yakın bir gelecekte havzadaki fıstık çamı ormanlarının tümünün yok olmasına ve bu havzada yer alan 17 adet köyde yaşayan 9500 insanımızın geçim kaynaklarının tükenmesine yol açacaktır. Bu nedenle Kozak Havzasının tümünün KOZAK FISTIK ÇAMI TABİAT PARKI olarak ilan edilmesi ve havzaya zarar veren tüm faaliyetlerin acilen durdurulması gerekmektedir. b- Madra Dağının özellikle batısı ve güneyinde çok güzel görüntüler sergileyen kayaların oluşturduğu jeomorfolojik bir yapı vardır. Bilim çevrelerinde Granit Tor Topoğrafyası olarak adlandırılan bu oluşumlar dünyanın birçok ülkesinde koruma altına alınmaktadır. Korunması gereken bir jeolojik miras olan bu alanlar, ne acıdır ki, işletilen onlarca taş ocakları nedeniyle talan edilmektedir. Gelecek kuşaklarımızın da bu değerlerimizi görebilmesi ve onları sahiplenmesi için bu alanların yoğun olduğu bölge, ülkemizde bilinmeyen ama dünyada hızla yaygınlaşan, yeni bir koruma statüsü olan JEOPARK olarak ilan edilmeli ve koruma altına alınmalıdır. c-Yukarıda söylendiği gibi 1995 yılında Ayvalık ilçesinin batısında 179.500 genişliğinde bir alan Ayvalık Adaları Tabiat Parkı olarak ilan edilmiştir. Yarım adalar ile birlikte, 19 adet adadan oluşan ülkemizin en büyük tabiat parkı olan bu parkın sınırları içinde birçok manastır, kilise ve doğal koyları barındırmaktadır. Bunların yanı sıra 5 tanesi endemik toplam 752 tür bitkiden oluşan biyolojik çeşitlilik eşsiz nitelikte bir peyzaj oluşturmaktadır. Ama bu denli kaynak değerlere sahip tabiat parkı, ilan edildiği günden bu yana sorunlarla boğuşmaktadır. Cazibe merkezi oluşturduğu için betonlaşma tehditi ile karşı karşıya kalan parkın sınırları ve kullanım alanları değiştirilmek istenmektedir. Bu amaçla parkın 2004 yılında yapılmış Uzun Devreli Gelişme Planı 2009 yılında revize edilmiş, yerel dinamiklerin durumu yargıya taşımaları sonucu revize edilen plan hakkında yürütmeyi durdurma kararı alınmıştır. Ancak bu karar yokmuş gibi hareket edilerek 2009 yılı planlamasını öngören uygulamalara devam edilmektedir. Bu yasa tanımazlıktır ve her konuda olduğu gibi Ayvalık Adaları Tabiat Parkı hakkında alınan yargı kararları mutlaka yaşama geçirilmelidir. d-Son günlerde Ayvalık Adaları Tabiat Parkında doğal yaşamı olumsuz etkileyebileceği gibi, parkın peyzajına yakışmayan, Uzun Devreli Gelişim Planı ilkelerine de aykırı, görsel kirlilik yaratacak yeni bir tehdit oluşmuştur. Cundada rüzgar enerji santrali (RES) kurulmak istenmektedir. Daha önce bu bağlamda daha önceki başvuruları reddedilen şirketin yeni başvurusuna geçtiğimiz hafta, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca OLUR verildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bizler yenilenebilir enerjiye karşı değiliz ama yer seçimi yanlıştır. Çünkü bu santral Ayvalıkın, Ayvalık Adaları Tabiat Parkının özellikle Cunda Adasının doğal, tarihi ve kültürel yapısını bozacaktır. Dolayısı ile bu projeden derhal vazgeçilmelidir. Saymaya çalıştığımız yeni koruma statülerinin oluşturulması ve var olan koruma statülerinin kişi veya kuruluşların değil, kamu yararı doğrultusunda, uygulanabilmesi için bağlayıcı bir yasal düzenlemeye gereksinim vardır. Özetle; Yeryüzünün çok önemli bir ekosistemler topluluğu olan Madra Dağının tüm değerleri ile korunması ve gelecek kuşaklara devredilebilmesi için Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı örneğinde olduğu gibi, Madra Dağı için de özel bir yasa çıkartılmalıdır.
* Madra Dağı Kırsalında Kitlesel Turizm Uygulanmamalıdır Madra Dağı yukarıda saydığımız özellikleri nedeniyle, bir turizm cenneti olarak ta kabul edilmektedir. Bunun için Madra Dağının ormanları, korunan alanları, tarım alanları, yaylaları, zengin biyolojik çeşitliliği, özellikle fıstık çamları hakkında, koruma-kullanma dengesi gözetilerek bir turizm politikası oluşturulmalıdır. Bu bağlamda; tarım, köy, çiftlik, yayla, doğa sporları, yaban hayatın gözlenmesi ile botanik turizmi adı altında turizm çeşitliliği geliştirilmeli ve pansiyonculuğun desteklenerek yöre insanları ile uyumlaşacak doğa ve kültür turizminin Madra Dağında yaşama geçirilmesi, geliştirilmesi ve desteklemesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra Madra Dağı ve yakın çevresinde, özellikle sahil bandında, turizmin istikrarsızlığının ve giderek artan talep daralmasının önlenmesi için, bölgenin doğal, tarihsel, kültürel ve arkeolojik değerleri ile entegre edilmiş yeni bir turizm politikası geliştirilmeli, bölgedeki tesislerin standardı ile kalifiye personelin sayısı ve hizmet kalitesi arttırılmalı, bu bağlamda kamu-özel kuruluşlar arasındaki işbirliği yetersizliği mutlaka giderilmelidir. * Kazdağlarında sivil insiyatifin kararlarına saygı gösterilmelidir. Her ne kadar, henüz ,yeni koruma statüleri oluşturulmamış ise de Madra Dağı, dünyanın gelecek kuşaklara bırakacağı en değerli doğa ve kültür mirası dır. Yöre halkı bu mirasa ülkeyi yönetenlerin anlayamayacağı kadar sahip çıkmaktadır. Çünkü bu coğrafyada,150 orman köyünde yaşayan yaklaşık 52.000 orman köylüsü ile çevresinde yaşayan 300.000 insan topluluğu, Madra Dağının doğal, kültürel, çevresel ve sosyoekonomik katkısını ve yaşamsal değerlerini önemsemektedirler. Bu nedenle; Madra Dağının geleceği konusunda, köy tüzel kişilikleri, Sivil toplum örgütleri ve çevreci kuruluşların görüşleri mutlaka göz önüne alınmalıdır. Ayrıca, Madra Dağının geleceğini risk altına alacak her tür planlama, yatırım ve uygulamalarda Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliğinin, kesinlikle onayını alınması ve bu durumun bu uygulamaları yaşama geçirecek kurum ve kuruluşlar tarafından göz önüne alınması gerekmektedir. Ayrıca Kazdağı ve Madra Dağının uygulamalarda ve karar süreçlerinde daha etkili olabilmesi için, sınırları Madra Dağı içinde bulunan, ancak henüz birliğimize üye olmamış, İzmir İlinin Bergama ve Dikili ilçeleri ile, Manisanın Soma belediyelerinin de, en kısa zamanda, Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliğine üye olmaları gerekmektedir. * Kazdağlarının aleyhine olan yasal düzenlemeler izlenmelidir. Geçtiğimiz aylarda doğal varsıllıklarımızın geleceği ile ilgili olarak orman niteliği kaybettirilmiş arazilerinin( 2/B ) satışı, Yabancılara Toprak Satışı ve kısa adı Kentsel Dönüşüm Yasası olarak adlandırılan 3 ayrı yasa ardı sıra yürürlüğe girmiştir. Üstelik son duyumlarımıza göre korku ile beklediğimiz Tabiatı Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Yasası da yaşama geçmek üzeredir. Adı geçen yasalar ile en başta sit alanlarımız olmak üzere koruma altındaki tüm sahaların rantsal yatırımlara açılmasına neden olacaktır. Yukarıda saydığımız bu düzenlemeler müstemleke ülkelerinde bile uygulanamayacak, her haliyle, anayasamız bir tarafa AB müktesebatına bile aykırıdır ve ülkemizdeki tüm doğal zenginliklerimizin elden çıkarılmalarına neden olabilecektir. Bu düzenlemelerin uygulanmaması ve anayasa mahkemesince iptal edilmesi için en başta siyasi partiler ve yargı nezdinde, başta birliğimiz olmak üzere tüm kişi ve kuruluşların girişimde bulunmaları gerekmektedir. * Madra Dağında Madencilik ve Taş Ocağı faaliyetleri acilen durdurulmalıdır. Şu anda Madra Dağında madencilik ve Taş ocağı işletme faaliyetleri tüm hızıyla sürdürülmektedir. Elinde arama ve işletme ruhsatı olan ve henüz çalışmalara başlamayan şirketlerin sayısı buna dahil değildir. Bunun yanı sıra Madra Dağı ve yakın çevresinde kurulu ve kurulacak, atmosfere sürekli zehir salan ağır sanayi tesisleri, bu coğrafyadaki tüm canlıların yaşamını yok etme aşamasındadır. Bu nedenle havamızı, topraklarımızı, ormanlarımızı, su kaynaklarımızı, tarihi ve kültürel zenginliklerimizi yok edecek, başta altın olmak üzere, madencilik ve taş ocağı işletme faaliyetlerinin bu bölgede yaşayan tüm canlıların yok olmasına neden olacağı için derhal durdurulması zorunluluk arzetmektedir. *Madencilik Lobisine Karşı Uluslar arası işbirliğine gidilmelidir. Anadolumuz madencilerin talanı karşısında tüm yaşamsal değerlerini yitirirken, komşu ülkelerde de maden lobisi çalışmalarını hızlandırmıştır. Sözgelimi Yunanistanda Kanadalı Eldorado(Türk iştirakçisi TÜPRAG) ve Avustralyalı Glory Resources şirketleri altın çıkarma işlemine başlamışlardır. Romanyada altın madenlerinin % 50 sinin sahibi olan Esmeralda ( 2000 yılında Tuna Nehrini zehirleyen şirket) çalışmalarını hızla sürdürmektedir. Bu şirket de ülkemizde faaliyet gösteren TÜPRAG, Cominco ve Anglo Tur şirketleriyle ortaktır. Keza Bulgaristanda Kandalı Resources ve Dundy Balkan Mineral şirketleri, Türkiye ve Yunanistan sınırlarına çok yakın bölgelerde altın arama ve işletme faaliyetlerine başlamışlardır. Sadece ülkemizi değil yakın bölgemizi de etkileyecek olan bu madencilik faaliyetleri ve onların lobisi ile ortaklaşa mücadele etmek başta AB olmak üzere uluslararası toplumu harekete geçirmek açısından önemlidir. Nitekim çalıştayımıza Yunanistandan katılan ve bildiri sunan komşularımızın önerisi ve dileği, bizim bu mücadelede öncülük yapmamız konusunda oluşmuştur. Bu öneri ve dilek, bize göre de yerinde bir yaklaşımdır. Kaldı ki Birliğimiz bu mücadele birlikteliğini sahiplenecek niteliğe sahiptir. Saygılarımızla Kaz Dağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —