Marmara depreminin 13. yıl dönümü

Marmara depreminin 13. yıl dönümü

17 Ağustos 1999`da meydana gelen Marmara depreminin 13. yıl dönümü dolayısıyla Gölcük`te düzenlenen törenle depremde hayatlarını kaybedenler anıldı






17 Ağustos 1999`da meydana gelen Marmara depreminin 13. yıl dönümü dolayısıyla Kocaeli`nin Gölcük ilçesinde düzenlenen törende depremde hayatlarını kaybedenler anıldı.
Gölcük`teki Kavaklı sahilinde düzenlenen törende konuşan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, aradan geçen 13 yılda önemli gelişmeler yaşandığını belirterek, ``13 yıl önce 7 yaşında olan bir evladımız bu gün 20 yaşında bir gençtir. Gölcük ve ülkemizin istikbalinin bu gençlerde olduğunu düşünüyorum`` dedi.
Gençlerin çok daha bilinçli şekilde ülkeyi afet bilinci içinde gelecek nesillere taşıyacağına inandığını ifade eden Barbarasoğlu, 13 yıl içinde afetin, depremin ne olduğunun öğrenildiğini, depremin, afetin farkına varıldığını kaydetti.
Barbarosoğlu, toplum olarak önemli bir yol kat ettiklerini, bilimsel olarak önemli gelişmeler sağladıklarını anlatarak, Türkiye`de bu gün 500 deprem istasyonunun bulunduğunu ve ülkesindeki sismik hareketi en iyi izleyen ülkelerden biri olduklarını ifade etti.
Depremleri artık çok hızlı bir şekilde ve doğru olarak belirlediklerini dile getiren Barbarosoğlu, teknolojik olarak dünyadaki en gelişmiş ülkelerle birlikte önemli yol kat ettiklerini söyledi
Prof. Dr. Barbarosoğlu, 13 yıl önceki kanun ve mevzuatların ülkeyi 21. yüzyıla taşıyamadığını, bu gün mevzuatı güçlendirme ve bina yönetmeliklerini yenilediklerini vurgulayarak, ``Artık yasal olarak bir dönüşüme hazırız. Mevzuat ve kanunlar açısından önemli gelişme sağladık. Sivil toplum kuruluşları olarak da önemli mesafe aldık. 1999 depreminde arama kurtarma becerimiz çok sınırlıydı. Van depreminde de gördüğümüz gibi sivil toplum, kamunun önüne geçmek üzeredir. Bugün şunu göğsümüzü gere gere ifade edebiliriz ki, 13 yılda Türkiye afet yönetimi açısından çağ atlamıştır`` diye konuştu.



"SIRA BİZDE"

Kat edilmesi gereken hala çok yolun olduğuna işaret eden Barbarosoğlu, şunları söyledi:
``Bu gece hepimiz uykuya dalmadan önce, deprem şehitleri için birer Fatiha okuduktan sonra, içinde yaşadığımız konutun depreme dayanıklı olup olmadığını kendimize soralım, bunu düşünelim. Özellikle kadınlara sesleniyorum. Anne olarak çocuklarımıza karşı sorumluluklarımız var. Yaşadığımız ev çocuklarımız için güvenli midir? Yasal olarak kentsel dönüşümle ilgili tüm çalışmalar tamamlandı, bu anlamda hükümetimize şükran borçluyuz. Ama kentsel dönüşüm bu işin başlangıcıdır, bu işin sonucu kültürel dönüşümdür. Bu işin sorumluluğu bizlerde, vatandaşlardadır. Devlet üzerine düşeni yapmış, sıra bize gelmiştir.``
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi Müdürü Jeofizik Yüksek Mühendisi Dr. Doğan Kalafat da depremle mücadelede iki temel olgunun bulunduğuna dikkati çekerek, bunlardan birincisinin afet bilinci yüksek toplum haline gelebilmek, diğerinin ise depreme dayanıklı binada oturmak olduğunu kaydetti.
Bu iki olgu oluşmadan depremle mücadele edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Kalafat, Türkiye`deki depremlerde can kayıplarının yüzde 95`inin yapısal tehlikelerden kaynaklandığını, binaların depreme dayanıklı yapılmadığı sürece de can kayıplarının olacağını söyledi.
Kalafat, kentsel dönüşümün özellikle deprem riski yüksek şehirlerde uygulanması gerektiğini belirterek, ``Deprem bilinci yüksek bir toplum haline gelmemiz ve depreme dayanıklı binalarda oturmamız gerekli. Bu yönden de kentsel dönüşüm önemli, toplum olarak bu fırsatı değerlendirmemiz gerekmektedir`` dedi.
AK Parti Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker de Türk milletinin 17 Ağustos`a kadar depremin ne olduğunu bilmediğini dile getirerek, 17 Ağustos tarihinin bir milat olarak depremi öğrettiğini ifade etti.
Geçmişte planlama açısından bir bilinç olmadığına değinen Şeker, planlama yapılmasına rağmen fay hatları üzerinin imara, konuta, sanayiye açıldığına vurgu yaptı.



MİMAR VE MÜHENDİS ODALARI ELEŞTİRİLDİ

Şeker, gelişi güzel inşaatların yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:
``O gün, mimar ve mühendislerimiz işini gereğince sağlam ve sağlıklı şekilde yapmadı. O günlerde dışarıda kalfalıktan yetişen insanların çizdiği bina, projelerinin altına imza atan mimar ve mühendislerimiz vardı. Bunların hepsi Kocaeli`de 20 bin insanın hayatına mal oldu. Mimar ve mühendisler, afet riski altındaki alanların dönüşüm yasasına karşı Ankara`da eylem yapıyorlar. Bu odalarımıza soruyorum. Ey mimar ve mühendis odalarımız, 1999 depreminde Kocaeli, Düzce, Bolu, Yalova, Sakarya ve İstanbul`da, en son yaşadığımız Van depreminde yıkılan binaların büyük çoğunluğu ruhsatlı. Projesi bir mühendis tarafından çizilmiş ve başka bir mühendis tarafından kontrol edilmiş binalar. Oda olarak üyeniz olan bu kişilerden depremde binası yıkılan kaç üye hakkında işlem yaptınız, disiplin kuruluna sevk ettiniz? Bu kadar insanın ölümüne sebep olan kaç üyenizi sorguladınız? Kütahya`da, İnşaat Mühendisleri Odası, binası yıkılmayan inşaat mühendisine ödül verip, tebrik ediyor. Böyle bir şey olabilir mi?``
Şeker, vatandaşların, yürürlüğe giren Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Yasası`na sahip çıkması, devletin uzattığı şefkat elini tutması gerektiğine işaret etti.
Marmara depreminin ardından sağlam gibi gözüken binaların pek çoğunun sağlam olmadığını savunan Şeker, Kocaeli`deki binaların Marmara depreminde ciddi anlamda hırpalandığını ve bunların ayakta olmasının onların sağlam olduğu anlamına gelmeyeceğini söyledi.
CHP Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ise depremin yalnızca 17 Ağustos`ta hatırlandığını, bunun yetmeyeceğinin örneğini Van`da yaşadıklarını ifade etti.
``Van`da, Türkiye`de sivil toplum örgütlerinin böyle bir olaya en hızlı nasıl müdahale ettiğini ve başarılı bir çalışma yaptığını da yaşadık`` diyen Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
``Tedbir almak durumundayız, unutmamalıyız. Her gün acılar yaşıyoruz ama unutuyoruz. 17 Ağustosta böyle oldu, 3 gün sonra Türkiye unuttu ama Gölcük unutmadı. Kentte daha önce 700 dediğimiz, bugün 3 bin 700`ün üzerinde dediğimiz sayıda konut yıkılması gerekiyor. Yıkılması gerekiyor ama 3 bin 700 konutta yaşayan ailenin ne yapacağı konusunda bir fikrimiz var mı? Yok. Her gün depremi yaşayacakmışız gibi hazırlanmamız gerekiyor.``

DENİZİN ALTINA ÇELENK BIRAKILDI

Konuşmaların ardından sahilde aralarında 2 engellinin de bulunduğu dalgıçlar, İzmit Körfezi`ne dalarak, üzerinde ``Asla unutmayacağız`` yazılı çelenk bıraktı. Dalgıçlar daha sonra sudan çıkardıkları ``Asla unutmayacağız, ruhunuz şad olsun`` yazılı pankartı açarak kıyıya çıktı.
Bu sırada protokol üyelerinin deprem şehitleri anısına gökyüzüne dilek balonlarını bıraktığı etkinlikler, Kur`an-ı Kerim okunması ve tasavvuf müziği konseriyle devam etti.
Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, Gölcük Engelliler Derneği Başkanı Emine Cebeci, Gölcük Arama Kurtarma Timi (GESOTİM) Başkanı Necmi Kocaman ve bazı engelliler ile Gölcüklüler, 17 Ağustos Marmara depreminin meydana geldiği saat olan 03.02`de sahildeki deprem anıtı önünde saygı duruşunda bulunarak anıta çelenk koyduktan sonra denize karanfil bıraktı.