Tarih: 23.10.2020 01:32

MÜSLÜMANLIK MEDENİYETTİR…

Facebook Twitter Linked-in

Müslüman Millet..

                Allah (celle celâluhû), Kur’ân-ı Kerîm’de bizlere şöyle sesleniyor:

“Ey iman edenler! Mûminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin” (4. Nisâ Sûresi, Âyet/ 144).

Peygamber Efendimiz de (sallallahu aleyhi vesellem), “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır” buyuruyorlar.

Biz hangi kavme benzemek istiyoruz?

İnsanı ebedî ahiret mutluluğuna çağıran İslâm kavmine mi, yoksa değersiz dünya zevkleriyle kendi mensuplarını karmaşa ve yıkıma, ebedî azaba çağıran kavimlere mi? O kavimlerin değerlerinde, örf ve adetlerinde bizim için hangi mutluluk, hangi huzur olabilir.

                Halbuki, “Allah katında geçerli tek din İslâm’dır” (3. Âl-i İmrân Sûresi, Âyet/ 9).

İslâmiyet geldikten sonra diğer bütün dinler geçerliliğini yitirmiştir. Yani o ilaçların tarihi artık geçmiştir. Tedavi etmez, zarar verir. İnsanlığın huzur ve mutluluğu için İslâm dışında hiçbir çare yoktur.

Bizim inancımız, başkalarına uymayı yüzünü ebediyete dönmüş Müminlere asla yakıştırmaz. Hele her türünden çirkinlik ve gayri meşrulukla özdeşleşmiş sözde yapılan kutlamalarını kesinlikle reddeder.

                Müslümanlık  Medeniyettir..

                Allahü Teâlâ, rahmân sıfatı ile, iyi şeyleri, kahhâr sıfatı ile kötü şeyleri yaratmaktadır. Dünyada iyi, faydalı şeylerle, kötü, zararlı şeyler karışıktır. Allahü Teâlâ, çok merhametli olduğu için, insanda, iyi işleri kötülerinden ayıran bir kuvvet yarattı. Bu kuvvete (akıl) denir. Akıl da bu ayırma işini tam yapamayacağı için, Allahü Teâlâ, kullarına çok acıyarak, bu ayırma işini yaptı. İyi ve kötü işleri ayırarak bunları Peygamberleri vasıtası ile kullarına bildirdi ve iyi işlerin yapılmasını emir ve kötülerin yapılmasını yasak etti. Allahü Teâlanın bu emir ve yasaklarına (DİN) denildi.

                Eflâtun gibi eski Yunan filozoflarının ve benzerlerinin bozuk yazıları Îsevîliğe ve Mûsevîliğe karıştı. Bu iki din, ilâhî olmaktan çıkıp, müşriklerin dinleri hâlini alarak zararlı oldu. Hz. Muhammed Aleyhisselâmın bildirdiği dine (İSLÂMİYET) denir.

                Abdüllah bin Sebe ve benzerlerinin bozuk fikirleri de İslâmiyete karıştırılmak istendi ise de, Ehl-i Sünnet Âlimleri buna mâni oldular. Eshâb-ı kirâm ve Ehl-i Sünnet Âlimlerinin bulunduğu yerlerde yaşayanların akılları, iyiyi kötüden ayırma işini çok iyi yaparak rahat ettiler. Ortaçağda İslâm Medeniyetini kurdular. Bu akıllara (Akl-ı Selîm) denir.

Îmanları aynı olan Ehl-i Sünnet Müslümanlar, ibadetlerinde başka mezheplere ayrıldılar. Ehl-i Sünnetin dört mezhebi böyledir.

Hz. Muhammed Aleyhisselâma inanıp da, başka bir Peygambere inanmayan kimse, buna da inanmamış olur. Çünkü, Hz. Muhammed Aleyhisselâma inanmak için, Peygamberlerin hepsine inanmak lâzımdır. Müslümanlık, medeniyete sebep olmaktadır. Medeniyet, jet ve elektronik âletler yapmak değil, bunları zulûm yapmak için kullanmayıp, insanlara hizmet için kullanmaktır.

Avrupa’da, Amerika’da bazı fen adamları, dinlerinden uzaklaşınca, başarılı oldu. Müslüman ismini taşıyan bazı ahmaklar, İslâmiyetten uzaklaşınca başarısız oluyor. Bunun sebebini çok iyi bir şekilde anlamalıdır. (Seâdet-i Ebediyye 1248).

                Müslümanın İlk Vazifesi..

                Her Müslümanın ilk vazifesi; îman edilmesi lâzım olan bilgileri, yani Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan doğru itikâdı öğrenip bunlara inanması lâzımdır.

                İslâm âlimlerinin buyurdukları üzere; yeni Müslüman olan bir kimsenin veya bâliğ olan (bülûğa eren, ergenlik çağına gelen âkil) bir Müslüman evlâdının, evvela; “KELİME-İ ŞEHÂDET”i söylemesi ve bunun mânâsını öğrenip kalbden inanması lâzımdır.

                Sonra Ehl-i Sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan fıkıh bilgilerini, yani İslâmın beş şartını, helâl ve haram olan şeyleri öğrenmesi, bunlara inanması ve uygun yaşaması lâzımdır. (Bunları öğrenmek ve uymak lâzım olduğuna inanmayan, ehemmiyet vermeyen “MÜRTED” olur. Yani Müslüman olduktan sonra, tekrar kâfir olur.)

                Dört mezhebin itikâdları birbirinin aynıdır. Dört mezhepten birinin îman ve fıkıh bilgilerine tâbi olan (uyan) bir Müslüman’a “EHL-İ SÜNNET” veya “SÛNNΔ denir. Dört mezhepten birinde olmayan kimsenin îmanı bozulur. Yâ “BİDAT SÂHİBİ” yani sapık Müslüman olur. Yahut “MÜRTED” olur. Bunun her ikisi de, tevbe etmeden ölürse, muhakkak Cehenneme girecek, ateşte yanacaktır.

                Müslümânlardan, doğru yoldan ayrılanlara, “BİDAT SÂHİBİ” denir. Doğru yol, Resûlullah Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ve O’nun dört halîfesinin (aleyhimürrıdvân) yoludur.

                Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlardır ki:

                “Benden sonra Müslümanlar arasında çok ayrılık olacaktır. O zamanlarda yaşayanlar benim yoluma ve Hulefâ-i râşidin’in (aleyhimür-rıdvân) yoluna yapışmışlar. Sonradan meydâna çıkan (Bidatlerden, moda olan) şeylerden kaçınsınlar. Çünkü, dinde yenilik (reform) yapmak dalâlettir, doğru yoldun çıkmaktır. (Benden sonra, dinde yapılacak değişikliklerin hepsi DİNSİZLİKTİR…)” 

(Prof. Dr. Ramazan Ayvallı - Türkiye Gazetesi).

                Gerçek Müslümanın Özellikleri..

                * Sevdiğini Allah (celle celâluhû) için sever. Elinden dilinden başkaları zarar görmez.

                * Emanete hıyanet etmez, sözünde sadıktır.

                * Anne babasına ve çevresindeki insanlara karşı şefkatlidir.

                * Hile yapmaz, aldatmaz, yalan söylemez. Herkesin iyiliğini ister.

                * Ağzından kötü söz çıkmaz.

                * Elinde olanı başkasına vermekte tereddüt etmez, evine geleni hoşnut bir şekilde uğurlar, güler yüzlüdür, temiz giyinir, uyumlu hareket eder. İffet ve onuruna çok dikkat eder.

                * Bir kere düştüğü hataya tekrar düşmez adaletlidir, kolaylaştırıcıdır, müjdeleyicidir.

                Müslüman Temiz Olur..

                Müslümanlar temizliğe dikkat eder. Camilere, evlere ayakkabı ile girmez. Halılar, döşemeler, tozsuz ve temiz olur. Müslümanların; bedenleri, çamaşırları, yemekleri, çevresi hep temiz olur. Onun için, mikrop ve hastalık bulunmaz. İslâmiyete uyan kimse, hastalık çekmez. Din cahilleri, İslâmiyete temizlik yönünden hiç saldıramıyor. Fransızların dünya da övdükleri ve övündükleri meşhur Versay Sarayı’nda bir hamam bile yoktu.

                Tâbiînden gençler gelip, Eshâb-ı kirâma sordular:

                - Allahü Teâlâ sizi çok seviyor, Kur’ân-ı Kerîmde de sizi övüyor. Bunun sebebi nedir?

                Onlar da, gelen gençlere şöyle cevap verdiler:

                - Evet bizi çok seviyor. Çünkü biz, temizliğe çok dikkat ederiz.

                Allahü Teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde çeşitli yerlerde; “TEMİZ OLANLARI SEVERİM!” buyuruyor.

                Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de buyuruyorlar ki:

                “TEMİZLİK ÎMANIN YARISIDIR.”

                “Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.” Konfüçyüs

                “Zaman değerlidir; ama doğruluk daha değerlidir.” Disraeli

                Kur’ân Ne Diyor?

                “Şeytan sana bir vesvese geldiğinde Allah’a sığın. Çünkü O her şeyi işiten, her şeyi bilendir.” (7. Arâf Sûresi, Âyet/ 200)

                Allahım! Bizi dinine al! Bizleri felâketlerinden ve azâbından koruduğun kullarından eyle!..




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —