Köşe yazarı Recai Çevik ile bugünkü söyleşimizde, ?soru sormak? üstüne konuşacağız. Sorular ile toplum arasındaki bağı irdeleyeceğiz, sizler için?
*Soru sormak neden önemli, sayın Çevik?
-Bırakın, ben sorayım size, bazı sorular. İşte, ilk sorum: Bir sürü aptal?Binlerce?Yok yok, milyonlarca. AVM´lere saldırıyorlar. Giysi üstüne giysi, eşya üstüne eşya, yiyecek mi, sanki fil sürüsü. Sonra mı, haydi hepsi çöpe! Bir tüketim hastalığı! Bu acayip hastalığa tutulmuş yoksul, zavallı milyonlar, aptal sürüsü! Neden dersin bu aptallık?
*Zor mudur, soru sormak?
-Soru sormak çok zor iştir, üstat! Ne sorduğunu, neden sorduğunu, niçin sorduğunu, ne zaman soracağını bileceksin. Bilmezsen, hep yenilirsin hayatta. İnsanlar, sormuyor. Çocuğu okulda başarısız, sınavlarda başarısız, üniversite sınavında şanssız, iş bulmada panik hâlinde? Neden?
*Toplumumuz ne durumda?
-Düşünsene üstat! Milyonlarca insan, sinemaya gitmiyor, tiyatroyu hiç görmemiş, resital mi, o da ne, sergi mi, nerede var, evinde kütüphane yok ki, kaç eve gazete-dergi giriyor dersin?Çıplak, zavallı, ilkel, çağ dışı bir toplum. Bu toplumda her gün ne yaşanır dersin? Neden, DEĞİŞİM adına adımlar atılmıyor?
*İslâm ülkelerinde ?kaderci?lik mi egemen sizce?
-İslâm ülkelerinde ne burjuva demokrasisi, ne de sosyalist düzen olur. Biri sanayi toplumunun ürünü, diğeri kapitalizm üstü bir yönetim şekli. İki devlet-toplum düzeni İslâm ülkelerinde olası mı? DİN ve MÜLKİYET kavramı varken, ne sosyalizm, ne de onun üst aşaması komünizmden söz edilebilir. Devlet, hukuk, yasalar, silahlı güçler?Kim, niçin oluşturmuş bu güçleri? Nereden ve neden oluşmuş bu güçler? Neden dersiniz?
*Alın yazısı mıdır, bu?
-Arada bir, bir öykü anlatılır. Nasıl zengin oldu? Nehir söyleşisi gibi. Bu milyonda bir öykü, milyonlarca yoksulu zengin olma düşüyle besler. Bu düşü kim, neden yazar yoksulun alın yazısına?
*Hep soru soruyorsunuz, sayın Çevik?
-Ben, sorarım, yanıtını vermem. Yanıtını aramak, bulmak, okurun işi. Bana ne! Hadi, bir soru daha soralım. Bu toplumun geleceği için DİNDAR ve KİNDAR bir gençlik mi yetiştirmemiz gerekiyor, yoksa? BİLİMSEL BİLGİYLE DONATILMIŞ, SEVGİ ve SAYGI ile büyüyen bir gençlik mi gerekli? Sürüye sorulur.
*Suskun bir toplumuz, değil mi?
-Soma´da, Ermenek´te, Ergani´de ölen ölene. Türkiye´nin her yeri, her yanı talan, saldırı, yağma altında. Doğa bile bu saldırılara doğal afeti ile yanıt veriyor. Sen, neden susuyorsun be adam?
*Söyleşimizin başında, tüketim çılgınlığımızdan söz ettiniz. Ya üretim?
-Üretim, üretim, üretim?Sanayi ve tarımsal üretim. İkisi de o kadar çok önemli ki. Patates, domates, fasulye üreten makine yapılmadı henüz. Meyve hâlâ ağaçlarda yetişiyor. Sütü, inekler veriyor. Toprak, hâlâ kutsaldır. Nasıl oluyor da, toprak, bu kadar üretimsiz kılınıyor, insanlar, toprağı terk ediyorlar? Neden?
*Ya, çevre ve doğamız?
-Bırakın başka denizlerimizi! Burnumuzun dibindeki MARMARA Denizi´nde yaşamı bitirdik. Veba mikrobu gibiyiz. Gittiğimiz/girdiğimiz yeri öldürüyoruz. Neden dersin?
