Saadet Partisi Genişletilmiş İl Divanında buluştu

Saadet Partisi Genişletilmiş İl Divanında buluştu

SAADET PARTİSİ İL BAŞKANI ÖMER TAŞKIN YAŞANABİLİR TÜRKİYE'YE DUYULAN İHTİYAÇ ARTMIŞTIR”

    SAADET PARTİSİ İl teşkilatının Haziran ayı genişletilmiş il divanı yapıldı.

    İl yönetimi, il hanım kolları, il gençlik kolları üyeleriyle ilçe yöneticilerinin katıldığı toplantının açılışında; 

    “Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya için gece gündüz çalışan dava kardeşlerim. Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, toplantımızın, ülkemiz, milletimiz, İslam Âlemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” diyerek sözlerine başlayan İl Başkanı Ömer TAŞKIN devamla; 

     Değerli kardeşlerim; Türkiye’nin siyaseten ve ahlaken tıkandığı, kısır kavgaların esiri edildiği, çözümsüzlüğe sürüklendiği, iç ve dış tehlikelerin sabır ve sınırlarımızı zorladığı bir ortamda İl Divanımızı gerçekleştiriyoruz.

     Bu münasebetle gündemimize geçmeden önce ülkemizin karşı karşıya bulunduğu temel sorunlardan bazılarına bir bakış yapmakta fayda umuyorum. Şöyle ki;

    Gerçekten hem içerideki gidişat ve hem de dışarıdaki gelişmeler sebebiyle tarihi bir dönemeçteyiz.

    İçeride kutuplaşma ve gerginlik, dışarıda ise bize de sirayeti muhtemel kan ve gözyaşı hâkimdir. 

    ÇÖZÜM MÜ, ÇÖZÜLME Mİ?

    Doğu ve Güneydoğu’muzda son aylarda olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Bölgede artan sıcaklık yavaş yavaş bütün ülkeyi endişeye sevk ediyor. Bölgeden gelen her haber, çözüm sürecinin çözümsüzlüğe doğru gittiğini gösteriyor. Karayolları günlerce kapalı kalabiliyor… Yollar her an kesilebiliyor… Çocuklar dağa kaçırılıyor. Analar ağlamasın, ocaklara ateş düşmesin diye üç yıl önce çıkılan çözüm yolu gün be gün çıkmaza giriyor. Bir kere daha yıllarımız ve umutlarımız heba oluyor. Yazık değil mi? 

     BAYRAK İNDİ, SORUMLUSU YOK!..

     Diyarbakır/Lice’de bir askeri garnizonda Bayrağımız gönderden indiriliyor, sivil irade de, askeri irade de sus-pus. Peki bunun sorumlusu kim? Bu olay nasıl gelişmiş olursa olsun, siyasi iktidarında, onun emrindekilerin de yakasına yapışmış ve temizlenmesi kabil olmayan kara bir lekedir. Bu olayı şiddetle lanetliyoruz.

     KONSOLOSLUĞUMUZ İŞGAL EDİLDİ…

     Birkaç gün önce Lice’de inen Türk Bayrağının ardından, şimdide Musul’daki Konsolosluğumuz işgal edildi. 40 Özel Harekat Polisi tarafından korunduğu halde, Konsolos dahil görevliler rehin alındı. Aynı günlerde 32 Türk tır şoförü de aynı yerde rehin alınmıştı. Olayın üzerinden beş gün geçti ve Hükümet edenlerin zirve üstüne zirve yapmalarına rağmen, vatandaşlarımızın kurtarılmaları ve milletimizin itibarının korunması istikametinde bir gelişme görülmüyor. Olay, adeta zirveden sadece izleniyor.

     2003 yılında ABD’nin IRAK’ı işgaline destek vermek suretiyle tutuşturulan ateş, belli ki şimdilerde bölgesel olarak yayılmaya ve bizi de yakmaya başlamıştır. Hükümet edenlere o zaman seslendik dinlemediler. Şimdi yine sesleniyoruz: Batı ile işbirliğini bırakınız, milli ve şahsiyetli bir dış politika uygulayınız ki, milletimiz ateşe sürüklenmekten kurtulsun. 

     SİSİ’YE KUTLAMA MESAJI !..

     Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah GÜL, Mısır’da Mursi’nin koltuğunu silah zoruyla gasp edip, düzmece bir senaryo ile kendini Cumhurbaşkanı seçtiren SİSİ’ye kutlama mesajı gönderdi. Böylece, ihtilaldan sonra MASLAHATGÜZAR seviyesine indirilen iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler, Cumhurbaşkanlığı seviyesine yükseltilmiş oldu.

     Mısır’da Müslüman Kardeşler teşkilatı mensuplarına uygulanan zulümlere destek olarak addedilebilecek bu mesajı siyasi ve vicdani açıdan tarihi bir hata olarak not ediyoruz. Ayrıca, mesajın ABD başkanı OBAMA’nın mesajının hemen ardından gönderilmesine de dikkat çekmek istiyoruz.

     Değerli arkadaşlarım, Türkiye son dönemde çok fazla gerilmiş, çok fazla kutuplaşmıştır. Bu gerilim daha fazla sürdürülemez, sürdürülmemelidir. Türkiye bir an evvel normalleşmelidir.

     Birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, bu milletin evlatları arasına yeni fitne tohumları ekmeye kimsenin hakkı yoktur.

     Ama endişemiz o ki, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri de yeni bir kutuplaşmanın nedeni olacaktır.

    Bu sebepledir ki hem iktidarı hem muhalefeti defalarca uyardık. “Kendinize gelin” dedik. “Milleti bölmeyin, kamplaştırmayın” dedik. “Tavrınıza, üslubunuza, söyleminize dikkat edin” dedik.

    Ama maalesef dinletemedik. Tam 12 yıldır bütün seçimler hep suni gerginlikler, kısır kavgalar, içi boş polemiklerle yürütüldü.

    Hep aynı horoz dövüşü sahneye konuldu.

    Kendi hanelerine siyasi rant devşirebilmek için, milletin evlatlarını birbirine düşürmekten çekinmediler.

    Milletin gerçek gündemi yerine, suni gündemlerle vakit geçirdiler.

    MİLLETİN GERÇEK GÜNDEMİ:

    Oysa bu milletin gerçek gündemi açlıktır, işsizliktir, hayat pahalılığıdır.

    Bu ülkenin gerçek gündemi taşeron işçilerdir. Çağdaş kölelerdir.

    Bu ülkenin gerçek gündemi, ürünü para etmediği için şehrin varoşlarına göç etmek zorunda kalan çiftçilerdir.

    Bu ülkenin gerçek gündemi, kahve köşelerine mahkûm edilen üniversite mezunu işsiz gençlerdir.

    Bu ülkenin gerçek gündemi, kredi kartı borcunu ödeyemediğinden, arkadaşının can verdiği madende çalışabilmek için sırada bekleyen çaresizlerdir.

    Bu arada yeri gelmişken huzurlarınızda soruyorum?

    Tam 301 insanımızı kaybettiğimiz,  tarihin en büyük dramlarından Soma faciası ne oldu?

    Artık televizyonlarda tek bir haber görüyor musunuz?

    İktidarın yandaş gazetelerinde tek bir satır okuyor musunuz?

    Yandaş televizyonlarında tek bir tartışma programına rastlıyor musunuz?

    İktidarından, ana muhalefetinden, tek bir açıklama duyuyor musunuz? Hayır.

    Daha o şehitlerin üzerindeki toprak kurumadan unutuldu.

    Televizyonu, gazetesi, iktidarı, muhalefeti, bakanı, bürokratı, sendikacısı, herkes sustu.

    Ama buradan söylüyorum, siz sussanız tarih susmayacak.

    Tarih sussa hakikat susmayacak.

    Bizden kurtulsanız vicdan azabından kurtulamayacaksınız.

    Vicdan azabından kurtulsanız, Allahın gazabından kurtulamayacaksınız.

    Eğer o 301 yiğidin canı, bilmem hangi sanatçının kıyafeti kadar gündem olamıyorsa, orada vicdan çökmüştür.

    Eğer Soma’daki kömür madenleri, İstanbul’daki plazalar kadar gündem olmuyorsa, orada ahlak çökmüştür.

    Bir lokma helal ekmeğin peşinde koşarken can verenler, survivor dizisinde bileğini incitenler kadar vicdanları kanatmıyorsa, orada insanlık çökmüştür.

    İşte bu açıdan Milli Görüş, bu toprakların vicdanıdır, bu milletin ta kendisidir

    Milli Görüş, bu ülkenin tek çaresi, tek kurtuluş reçetesidir.

    Bu yüzden Milli Görüşçüler olarak,  her zamankinden daha çok milletin sorunlarını takip etmeye, sahip çıkmaya, milletimizi bilgilendirmeye ve çareyi göstermeye mecburuz. Bundan dolayı daha çok koşturmak, daha çok çabalamak zorundayız.

    Çünkü Milli Görüş’çülerin mücadelesi, “onlar bakan, başbakan oldu biz de olalım mücadelesi değildir”

    Onlar ihale aldılar biz de alalım mücadelesi değildir.

    Onlar yalılara ve yatlara taşındılar, biz de taşınalım mücadelesi değildir.

    Biz hakkın ve hakikatin mücadelesini veriyoruz.

    750 bin liralık saat takan saltanatın değil, 750 liralık maaş için göçük altında can verenlerin mücadelesini veriyoruz.

    Devletin malını yağmalayanların değil, “devlet malıdır, sedye kirlenmesin” deyip “çizmelerini çıkarmaya kalkan” ların mücadelesini veriyoruz.

    Lüks rezidanslarda ihale paylaşanların değil, son nefesini vereceğini bile bile elindeki oksijen maskesini arkadaşına verenlerin mücadelesini veriyoruz.

    Hak yiyenlerin değil, kömür karası bulanmış avuçlarındaki notta, “hakkını helal et oğlum” diyenlerin mücadelesini veriyoruz.

    Eli nasırlı, yüreği hüzünlü çiftçinin mücadelesini veriyoruz.

    Evine ekmek götürmekte zorlanan asgari ücretlinin, açlığa mahkûm edilen emeklinin, iş bulamayan milyonların mücadelesini veriyoruz.

    Köşk çatısı değil, başını sokacak bir çatı bulamadığı için, şehrin karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan kimsesiz biçarelerin mücadelesini veriyoruz.

   O yüzden herkes sussa da, susturulsa da, biz susmayacağız.

   Takatimizin sonuna kadar, en gür seda ile hakkı haykırmaya ve YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE’Yİ kurmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz inşallah. Cenab-ı Allah yâr ve yardımcımız olsun.” şeklinde konuştu. Toplantı sonunda, 30 Mart Mahalli Seçimlerinde başarılı çalışmalarıyla temayüz eden Başkan ve Adaylara teşekkür Plaketi takdim edildi.