İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allâh´tır.
İnfak (Nafaka Verip Geçindirme, Besleme) Duyarlılığı?
Kur´ân´da Allâh´a karşı sorumluluğun bilincinde olan müttaki (Günah ve haramdan sakınan.) mü´minlerin özellikleri arasında zikredilen (2. Bakara Sûresi, 2-3. Âyetleri)´nin İNFAK, Allâh´ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kişinin kendi servetinden harcamada bulunması, ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardımda bulunması demektir.
Kendisi muhtaç olduğu halde başkalarını kendine tercih etmeye de ?ÎSAR? denir.
Kur´ân-ı Kerîm´de övgü ile bahsi geçen bu davranış tarzı ensarın bir vasfı olarak zikredilmiştir. (59. Haşr Sûresi, 9. Âyet).
İnsanın sahip olduğu servetin gerçek sahibi Allâh´tır. O´nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına vermek gerekir. (24. Nûr Sûresi, 33. Âyet).
İnfak ve tasadduk gösterişten uzak, yalnız Allâh´ın rızası için yapılmalı; İnfakta bulunan kimse, infakta bulunduğu kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmalı, malın iyisi ve kalitelisinden vermeli; verirken özellikle gerçek ihtiyaç sahiplerini arayıp bulmalıdır. (2. Bakara Sûresi, 261-274. Âyetleri).
Varlıklı Müslümanların mallarında yoksulların hakları bulunduğunun ifade edilmesi. (51. Zâriyât Sûresi, 19. Âyet; (70. Meâric Sûresi, 24-25. Âyetleri). Zenginlerin, ihtiyaç sahiplerine yardım yapmakla yükümlü olduğunu gösterir.
Hadislerde aile fertleri için yapılan harcamalar İNFAK KAVRAMIYLA İFADE EDİLMİŞ ve bu tür HARCAMALARIN SADAKALARIN EN HAYIRLISI olduğu belirtilmiştir. (Müsned, 5/277; Müslim, Zekât, 38, 39). Kur´ân´da genellikle iyiliklerin sevabı bire on olarak gösterildiği halde Allâh yolunda İNFAKIN SEVABI BİRE YEDİ YÜZ olduğu bildirilmiştir. (2. Bakara Sûresi, 261. Âyet) Bu husus İNFAKIN Allâh katındaki değerini gösterir!
Kesintisiz Hayır İşleme Bilinci?
Toplumdaki fakir ve düşkünlere yardım etmek, iyilik ve hayırda yarışmak, Kur´ân-ı Kerîm´in teşvik ettiği hususların başında gelmektedir. Birçok âyet ve hadiste, geçici olan dünya hayatında kalıcı olanın, bu tür hayır içeren ameller olduğu, bildirilmektedir. Kur´ân´daki: ?SEVDİĞİNİZ ŞEYLERDEN ALLÂH İÇİN HARCAMADIKÇA İYİLİĞE ASLA ERİŞEMEZSİNİZ.? (3. Âl-i İmrân Sûresi, 92. Âyet), ?? Hayırda yarışın? (5. Mâide Sûresi, 48. Âyet)´leri bu gerçeğİ işaret etmektedir.
İşte bu anlamdaki birçok âyette ifade edilen hayırda yarışma tavsiyesi Hz. Peygamberimiz (s.a.v.), tebliğ edilin hadisleri uygulamasıyla, Müslümanlarda kesintisiz hayır işleme bilincini geliştirmiş ve bunun tabii bir sonucu olarak da sürekli sevap kazandıran ameller yapmak Müslümanlar arasında yerleşmiştir. Nitekim Peygamberimiz konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır; ?Ademoğlu öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Üç kimse bundan müstesnadır.
1- Kesintisiz sadaka (SADAKA-İ CÂRİYE) meydana getirenler,
2- Topluma yararlı bir ilim bırakanlar,
3- Kendisine duâ eden hayırlı, çocuk yetiştirenler.? (Müslim, Vasıyye 14).
İşte hadisi şerîfte de belirtildiği gibi sadaka-i câriye; yol, köprü, çeşme, mescid ve okul gibi yerleri yaptıranlar, yapılmasına sebep olanlar, insanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece gerek hayatlarında ve gerekse vefatlarından sonra sevap kazanmaya devam ederler. Bu tür hayır işlerinde öne geçenlerin büyük bir ilahi lütfa kavuşacakları Kur´ân da haber verilmektedir;
?? Allâh´ın izniyle hayır işlerinde öne geçenler vardır. İşte bu büyük bir lütuftur.? (35. Fâtır Sûresi, 32. Âyet).