Halen yaşamını Erdek’te sürdüren Takunyacıoğlu, kitabının önsözünde şunları aktardı:
“Sevgiden ve inançtan doğan öfkenin içinden fırlayan bıçağın ucundaki adamlardık.
Cümlelerdeki yağmurlarla ıslanıp anıldığımız ilkelerle geçmişte bıraktığımız ağır bir gençlik yarasıydı bizimkisi.
Yalnızlık sokağından ağır adımlarla geçerken şiirlerle diktik yüreğimizdeki kurşun hasarlarını.
Kendi aydınlığımızın gölgesinde serinlerken denizin ortasına bir çınar ekip büyüttük.
Yıllarca dimdik duran çınarın yapraklarından korktunuz.
Devrilen dalların hüznünden ürktünüz.
Bir ekmeği bölüşmekten fazlasıydı derdimiz.
Kim bilir, kısacık bir hayatı birlikte tüketmekti.
Umudu ve savaşı paylaştık belki de.
Elbette biliyorduk, yaralar acı bırakacaktı.
Her yanımızda ruhumuza işlenmiş hüzünler kanayacaktı, ağı ağır sızan damlalarıyla…
Ne zordur geçmişimizin öfkesini, ömür boyu yaşamak.
Ne zordur doğduğunuz ırmağın içinde susuzluktan kıvranmamız.
Ne zordur devasa bir şelâlenin altında kupkuru kalmak!”
Süleyman Takunyacıoğlu’nun “Sonbahar Sarhoşluğu” kitabının redaksiyonunu şair Orhun Güç yaptı.