TAŞKIN: Bozuk düzeni değiştireceğiz”

TAŞKIN:  Bozuk düzeni değiştireceğiz”

TAŞKIN; Saadet Partisi yaptığı bu toplantı ile seçimlere tam kadro hazır olduğunu göstermiştir” dedi

Saadet Partisi Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı hafta sonu Ankara’da büyük bir coşku ve heyecan içinde yapıldı.  Milli Görüş kuruluşlarının üst yönetimleri ile il yönetimlerinin iştirak ettiği toplantıda, 7 Haziran seçimlerine yönelik son hazırlıklar ele alındı.

Ankara dönüşü il yönetimini toplayan İl Başkanı Ömer TAŞKIN, konuşmasında; “Saadet Partisi yaptığı bu toplantı ile seçimlere tam kadro hazır olduğunu göstermiştir” dedi.

Ankara izlenimlerini aktaran TAŞKIN’ın konuşmasının önemli bölümleri şu şekilde;

“Değerli arkadaşlarım; Türkiye ve İslam coğrafyası, tarihte hiç görülmediği kadar kritik bir süreçten geçiyor.  Tam bir ateş çemberinin içindeyiz. Hepinizin bildiği gibi en son Yemen karıştı. Irak, Libya, Suriye ve Sudan’ın ardından bir İslam ülkesi daha parçalanmanın eşiğine geldi.

Öte yandan, bütün insanlığın barış içinde yaşamasını temin için var olan Dini’mizin terörle eşdeğer gösterilmesi ve Peygamberimizin aşağılanma gayretleri tarihte hiç görülmemiş tehlikeli bir boyuta ulaştı. 

 

“Çipras AB’ye rest çekerken, biz fasıl açıyoruz!”

 

Peki İslam coğrafyası bu kadar tehlikeli ve bu kadar kritik bir süreçten geçerken, İslam ülkelerine öncülük etmesi gereken Türkiye’yi yönetenler ne yapıyor? Onlarla omuz omuza yürüyüşlere katılarak, hala Avrupa Birliği’nden medet umuyor.

Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta sonu Yunanistan’da seçimler yapıldı. İktidara kim geldi? Avrupa Birliği’nin dayatmalarına rest çeken bir parti geldi.  İlginç olan “nedir” biliyor musunuz? Yunanistan’ın yeni lideri Çipras, Avrupa’ya rest çekerken, bizim Avrupa Birliği Bakanımız, “Getirin istediğiniz faslı açalım. İki ay içinde de o faslı yerine getirelim!” diyerek adeta yalvarıyor.

Bu millet, bu zilleti hak etmiyor. Bu millet tarihin en şerefli milletidir.  Boğazına bir yudum ekmek, ayağına ham çarık bulamadığı günlerde bile Avrupa’ya boyun eğmemiştir.

 

“Milletin Alınteri Bir Avuç Rantiyeciye Akıyor”

 

Sadece dış politika mı? Maalesef, Gelir dağılımındaki adaletsizlikle, Yüzde onları aşan işsizlikle, Rüşvet ve yolsuzlukla, Ahlaki kokuşmuşlukla da Türkiye ekonomisi büyük bir felaketin içine sürüklenmiştir.

Geçen ay İl çapında gerçekleştirdiğimiz ‘Halkla kucaklaşma’ programımızda bir kez daha gördük: Esnaf perişan, çiftçi perişan, emekli perişan, memur perişan… Koskoca bir milletin alınteri, bir avuç rantiyeciye akıyor. Koskoca Türkiye 400-500 aile için ter döküyor, can veriyor. Sadece birkaç rakama bakmak bile milletimizin durumunu anlamak için yeterli: On yıl önce, mahkemelerimizde 9 milyon icra dosyası vardı, bugün 22 milyon icra dosyası var. On yıl önce, vatandaşın bankalara olan borcu 6.5 milyardı! Bugün 330 milyar. On yıl önce, kişi başına düşen borç 3.210 dolar idi. Bugün kişi başına düşen borç 8.520 dolar. On yıl önce son 20 yılın işsizlik ortalaması yüzde 6.5 idi. Bugün yüzde 10.5’tir. Gerçek işsizlik ise yüzde 20’nin üzerinde. Sayısal olarak altı milyon kadar insanımız işsiz. İşsizler ordusunun yaklaşık bir milyonu üniversite mezunu gencimizdir. 330 bin öğretmenimiz tayin bekliyor.

Buna karşılık Devlet Bütçesi’nden her yıl faiz lobisine ortalama 50 milyar TL ödeniyor. 2015 yılı Bütçesinde bu miktar, yani faiz ödeneği 54 milyar TL’dir. Demek ki millet yine rantiye için çalışılacaktır. Öte yandan “IMF’ye olan 23 milyar doları biz ödedik” diye propaganda yapılıyor. Ama aynı dönemde 420 milyar dolar yeni borçlanmayla toplam borcun 600 milyar doların üzerine çıktığı söylenmiyor. On yıl önce, tarımda kendi kendine yeten bir Türkiye vardı. Bugün Arjantin’den mısır, Ukrayna’dan buğday/saman, Şili’den Angus ithal eden bir Türkiye var.

 

“Topyekun üretim seferberliği başlatacağız”

 

Haziran’da yapılacak seçimlerde Saadet Partisi inşallah iktidara gelecek ve İktidara geldiğimizde öyle bir besmele çekeceğiz ki, Türkiye’de yer yerinden oynayacak.  Ülkemiz hızla kalkınacak, milletimiz bolluk ve refaha kavuşacak. Tıpkı, Türkiye’nin bir sente muhtaç olduğu 1970 li yıllarda bütün Anadolu’yu fabrikalarla donattığımız gibi, yeniden bir sanayileşme ve kalkınma hamlesi başlatacağız. Biz kimseyi kıskanmayız. Bu ülke için hizmet edene, şükranlarımızı sunarız, ama biliyoruz ki, milli görüş dışında bu ülkeyi bir bütün halinde kucaklayacak başka bir kadro yoktur. Olsaydı bu zamana kadar ülkemizin sorunları çoktan çözülürdü.

“Saadet Partisi İktidara Gelince Neler Yapacak”

Anadolu Saadet’i bekliyor. Peki Saadet Partisi gelince ne yapacak. Saadet Partisi iktidara gelir gelmez ‘Adil Bir Düzen Kuracaktır’. Gelir dağılımındaki adalet sağlanacaktır. İktidara geldiği gün, emeklinin, işçinin ve memurun mutfağındaki yangını söndürmek için ilk etapta bir maaş ikramiye olarak verilecektir. Asgari ücretten vergi alınmayacaktır. Bu, asgari ücretin % 50 artırılması demektir. Taşeron işçiler kadroya geçirilecek; böylece, sosyal hukuk devleti için bir yüz karası olan çağdaş köleliğe son verilecektir. Sosyal yardımlara istikrarlı biçimde devam edilecektir. Böylece Vatandaşlarımızı sadaka ile kandırma devri kapanacaktır.

Elbette, bu aşamada birileri çıkıp “İyi de parayı nereden bulacaksınız?” diyecektir. 1996 yılında parayı nerelerden buldu isek yine oralardan bulacağız. Bunun hesabı yapılmıştır. Örneğin, buraya kadar saydığımız vaatlerimizin parasal toplamı 2015 Bütçesi’nde faiz lobisi için ayrılan 54 milyarın beşte birinden bile daha azdır.

“Milettin Parasıyla Saray  Değil, Fabrikalar Kuracağız”

Bu ülke zengindir. Ancak kaynakları israf ediliyor. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’de, bir işçi istihdamı için gerekli sermaye ortalama 250.000 TL’dir. AK Saray’ın maliyetinin ise 10 milyar olduğu söyleniyor. Bu durumda 10 milyar Saray’a değil de, yatırıma yöneltilmiş olsaydı 40.000 insanımız iş ve aş sahibi olacaktı.

Kısacası, Saadet iktidarında bin odalı saraylar değil, her birinde en az binlerce gencimizin çalışacağı binlerce fabrika yapacağız. Sanayi hamlemiz belli bir program dâhilinde, ileri teknoloji kullanarak gerçekleştirilecektir. İleri teknoloji mutlaka devreye sokulacaktır. Çünkü en fazla katma değer üreten alan, ileri teknoloji alanıdır. Bir misal verecek olursak: Demirin tonu piyasada 2.000 TL’dir.  Elin adamı, 1 ton demirden ileri teknoloji kullanarak 50’şer gramlık tam 20.000 adet “akıllı telefon” yapmaktadır. Bir akıllı telefon da 3.000 TL olduğuna göre bizim 2.000 TL’den sattığımız bir ton demir bize 60 milyonluk telefon olarak satılmaktadır. Bu basit örnek bile yüksek teknolojinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

“Tutmadık El, Dokunmadık Yürek Bırakmayacağız”

Bu işler inanç işidir. Bu işler azim işidir. Bizim amacımız da, hedefimiz de bellidir; Kısacası: Hukukta adalet, Kazançta bereket, İnsanda fazilet, Temiz toplum, Temiz siyaset, Dünyada Saadet. Ayakkabısı delik Recep amca için üzülmek yetmiyor. Soma’da, Ermenek’te kaybettiğimiz canlar için ağlamak yetmiyor. Çünkü önemli olan ne kadar ağladığımız değil, ne kadar çalıştığımızdır.  Şimdi bunun için önümüzde tarihi bir fırsat var. Sadece 4 ayımız kaldı. Bu 4 aylık süre içinde takatimizin sonuna kadar koşuşturacağız. Kapı kapı dolaşacağız. Tutmadık el, titretmedik yürek bırakmayacağız. Milletimizle el ele verip bu bozuk düzeni, bu soygun düzenini değiştireceğiz." Dedi.