Toplantıda siyasal gündemi değerlendiren Saadet Partisi GİK Üyesi ve Balıkesir sorumlusu Selim Sait TERZİOĞLU;
“Teşkilatımızın fedakâr, cefakâr, kahraman mensupları, hepinizi sevgiyle/saygıyla selamlıyorum. Hava sıcaklığının 40 derecelere vardığı bu günlerde, oruçlu olduğunuz halde ilimizin dört bir yanından koşarak gelip, toplantımıza gösterdiğiniz ilgiden ötürü hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Evveli Rahmet, Ortası Mağfiret, Sonu Cehennem’den kurtuluş olan mübarek Ramazan ayının bizlere, milletimize ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Hususen, GAZZE ve sair İslâm coğrafyasının kan ağladığı bu günlerde, bütün mağdur ve mazlumların felahına vesile olması için Cenab-ı Hakk’a dua ve niyaz ediyorum.
Bildiğiniz gibi Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Kur’an ise hayat rehberimizdir.
Peygamberimiz veda Hacc’ında; “Ashabım, sizlere iki emanet bırakıyorum. Siz onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu/yönünüzü asla şaşırmazsınız, onlardan biri: Allah’ın Kitabı Kur’andır. Diğeri ise: benim sünnetimdir.” buyurarak ticaretimizi de, siyasetimizi de, bütün işlerimizi de buna göre tanzim etmemizi tavsiye etmişler ve Dünya/Ahıret saadetimizin bununla mümkün olabileceğini bildirmişlerdir. O halde hayatımızı bu prensiplere göre tanzim etmeli ve ömrümüzü, Allah’ın razı olacağı işlerde kullanmalıyız.
Bu gün yeryüzünde yaşananlara baktığımızda görüyoruz ki, en sıcak noktası GAZZE başta olmak üzere İslâm coğrafyasında yaşayan insanların çoğu mazlum durumdadır. Her yerde işgal, saldırı, katliam ve soykırımlar yapılıyor ve bütün insanlığı tehdit eder noktaya doğru gidiyor.
Birlik olmayı ve karşı durmayı beceremeyen İslâm ülkelerinin pasifliğinden cesaret alan İsrail, bilinen karakterine uygun davranarak, Mübarek Ramazan ayında bir kere daha sahur ve iftar vaktinde sivil insanların üstüne bomba yağdırıyor, masum bebeleri katlediyor. Bir haftadır devam eden saldırılarda yüzlerce kardeşimiz şehit düşerken, binlercesi de yaralandı. Binlerce ev yerle bir edildi. Ramallah, Kudüs, El Halil, Suriye, Afganistan, Irak, Lübnan, Libya, Mısır, Yemen, Türkistan, Myanmar, Orta Afrika’da yaşananlar gözümüzün önünde. Milyonlarca Müslüman katledildi. Yüzbinlerce İslâm Hanımefendisinin iffeti kirletildi.
Bu mazlumların hakkını kim koruyacak? Onların da insanca yaşama hakkını kim temin edecek? Bu gün bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu huzuru, barışı, adaleti kim tesis edecek?
Bu, Birleşmiş Milletler teşkilatından, Nato’dan, AB’den beklenemez. Çünkü bu günkü Birleşmiş Milletler ve Nota teşkilatı ve Avrupa Birliği İslâm dışı din mensuplarının menfaatlarını/emniyetlerini temin maksadıyla kurulmuştur ve İslâm’ı düşman ilan etmiştir. Aldıkları ve tatbik ettikleri bütün kararları bunun teyididir.
Bu sebeple, İslâm Ülkeleri kendi katillerinden medet ve himmet bekleme zilletinden kurtulmalı ve İslâm Birleşmiş Teşkilatını, İslâm Nato’sunu kurmak için acilen hareke geçmelidirler. Bunun önderliğini ise İslam coğrafyasında önemli yeri olan Türkiye yapmalıdır. Bu önemli konuda, Hükümetten gerekli adımları atmasını bekliyoruz.
Millî Görüş’ün, siyaset sahnesine çıktığı 45 yıldan beri “İslâm Birliği” için gösterdiği çabanın, dünyada yaşanan olaylar karşısında ne kadar da yerinde olduğunun görüldüğü günümüzde, böyle bir birlik sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için gereklidir ve bu görev Müslümanların üzerindedir. Çünkü Yüce Yaratıcı’nın bütün insanlığın hidayet ve saadeti için gönderdiği “İlâhi Reçete”, Kur’an-ı Kerim Müslümanların elindedir. Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber’in Sünneti de Müslümanların elindedir. Bununla beraber dünyanın en zengin maden yatakları, en zengin petrol yatakları, en genç ve dinamik nüfusu İslâm coğrafyasındadır. Müslümanlar Cenab-ı Allah’ın kendilerine bahşettiği imkânları birleştirdiği takdirde muazzam bir güç oluştururlar, insanlığa yön verir-ler/vermelidirler.
Bunun için fazla vakit kalmamıştır, zaman daralmıştır. Bu insanlık dışı olaylar yaşanırken, her gün masum çocuklar dahil yüzlerce Müslüman hayatını kaybederken, vatanından edilirken, iki milyara yakın Müslümanlar olarak sadece seyirci mi kalacağız. Kalamayız. Kalmamalıyız. Çünkü ‘müminler birbirinin kardeşidir ve Müslüman kardeşini yardımsız bırakmaz, onu düşmana teslim etmez.’ buyruğunun muhatabıyız. Zulme sessiz kalmak, ortak olmaktır.
İyi bilinmelidir ki; Müslüman ülkeler olarak ya bu buyruğun gereğini yapacağız ve kurtulacağız veya yok olacağız. Bu sözümüzü çok abartılı bulanlar, Türkiye’ye bir şey olmaz diyenler olabilir. Ama ne yazık ki gidişat bunu gösteriyor. Nihai hedef olan Türkiye çembere alınıyor. Tehlike yaklaşıyor. Buna karşılık Türkiye’yi idare edenler halâ İslâm Birliği’nin sözünü bile etmiyorlar. Bu kadar aşikâr ve yakın olan tehlikeyi ya göremiyorlar, ya da bilmediğimiz bir pişkinlik içindeler.
Bütün dünya Siyonist’lerinin Müslümanlara karşı toplu saldırıya geçmeye hazırlandığı bu günlerde iktidara sesleniyoruz; hiç olmazsa bu günlerde bir adım atın. İçeride ve dışarıda sebep olduğunuz bunca yıkımlara rağmen, tarih sizi ‘İslâm Birliğini’ kurdular diye hayırla yad etsin. Bu büyük fırsatı kaçırmayın.
Esasen hazır bir mekanizma vardır. Bu yönde ilk adım 1997 yılında Millî Görüş’ün efsanevi lideri merhum Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN tarafından atılmış ve toplam nüfusları 300 milyonu bulan 8 İslâm ülkesinin katılımıyla, Siyonizm’in korkulu rüyası D-8’ler kurulmuştur. Yapılması gereken: 12 yıllık devr-i iktidarınızda buzdolabında tuttuğunuz D-8’in hemen canlandırılması ve güçlendirilmesidir. Proje Millî Görüş’e ait diye bundan imtina etmeyin. Gerekirse adını değiştirip kendinize mal edin ama, bu adımı atın. Sizler, rahat mekanlarınızda sivrisineğin vızıltısına bile tahammül edemezken, füzelerin, roketlerin, bombaların ateşi altında bulunan GAZZE’de yaşayanların hali bu adımın acilen atılmasını gerekli kılmaktadır ve İsrail’i durduracak en tesirli hamle bu olacaktır. Çünkü, Siyonizm ancak güçten ve kuvvetten anlar.
Değerli kardeşlerim, açıkça görülüyor ki, 40 yıl sonra anlaşılsa da, Milli Görüş hep haklı çıkmaktadır. Bu da Milli Görüş politikalarına dönülmedikçe, Milli Görüş’ün uyarıları dikkate alınmadıkça, ne ülkemizde ne de İslam dünyasında huzur ve barışın sağlanmasının mümkün olamayacağını göstermektedir. İftihar vesilemiz olan bu gerçeğin bir an evvel kavranmasını ve Mübarek Ramazan ayında yaptığımız ve yapacağımız ibadet ve duaların özümüze dönüşün bir vesilesi olmasını, GAZZE başta olmak üzere tüm dünyadaki mazlumların felâh bulmasını Cenab-ı Hakk’tan diliyorum. Bu temenniler ile aziz milletimizin ve İslam âleminin Ramazan Bayramını şimdiden tebrik ediyorum. Bu Bayramın barış ve huzurun hâkim olduğu bir dünyaya vesile olmasını diliyorum." şeklinde konuştu.
Saadet Partisinin iftarına bazı siyasi parti ve STK’ların temsilcileri de katıldı.