TGC Başkanı Turgay Olcayto: Gazetecilik siyaset için kullanılmamalı
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin KAS ile ortaklaşa düzenlediği 75. Yerel Gazetecilik Semineri'nin kapanış değerlendirmesini yapan TGC Başkanı Olcayto, Özellikle Anadolu'dan pek çok gazeteci siyasete soyunuyor. Ancak siyasete aday olan gazetecilerin sıklıkla kazansalar da kazanamasalar da mesleğe yüz çevirdiklerini görüyoruz. Bu da gazeteciliğin siyaset için kullanılması anlamına geliyor dedi.
ÇANAKKALE- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) ile birlikte düzenlediği 75. Yerel Gazetecilik Semineri Çanakkale'de tamamlandı. Parion Hotel'de düzenlenen seminere; Tekirdağ, Balıkesir, Edirne, Çanakkale ve ilçelerinden çok sayıda gazeteci katıldı. Seminer; akademisyenleri, usta gazetecileri, yerelde çalışan meslektaşlarıyla buluşturarak, mesleki bilgilerin paylaşılabileceği platformun oluşmasını sağladı. 2 gün süren seminerde; haber yazım tekniklerinden gazetecilikte etik ilkelere kadar birbirinden önemli konular düzenlenen 4 oturumda ele alındı. Seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Vekili Vahap Munyar, Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu Üyesi Kamil Masaracı, Hukuk Danışmanı avukat Gökhan Küçük'ün de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
BAĞIMSIZ, BAĞLANTISIZ GAZETECİLİK
Seminer, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto'nun kapanış değerlendirmesi ve sertifika töreniyle sona erdi. Başkan Olcayto, seminere gelen konuşmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek sözlerine başladı. Toplantıda çok önemli mesleki konuların ele alındığını dile getiren Başkan Olcayto, gazeteciler arasındaki dayanışmanın, örgütlenmenin önemine vurgu yaptı.
Başkan Olcayto, şunları söyledi:
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 3760 üyesi olan bağımsız, bağlantısız gazetecilik yapmaya çalışan bir meslek örgütüdür. Bugün Türkiye'de hemen her ilde 3-4 gazetecilik meslek kuruluşu var. Çanakkale'de 12 günlük gazete olmasına rağmen burada 3 tane dernek var. Yine bu duruma katlanılabilir ama yaptıkları icraatlara baktığınızda sürekli siyasetle ilgili olduğunu görüyorsunuz. Pek çok gazeteci özellikle Anadolu'dan siyasete soyunuyor, partilerden aday adayı oluyorlar. Elbette siyasete soyunmak bir hak, kınanacak bir tarafı yok. Ancak siyasete aday olan gazetecilerin sıklıkla kazansalar da kazanamasalar da mesleğe yüz çevirdiklerini görüyoruz. Bu da gazeteciliğin siyaset için kullanılması anlamına geliyor. İngiltere'de siyasete soyunan gazeteci, bir daha gazeteciliğe dönemez. Biz de öyle değil. Mesleğimizdeki bölünmüşlüğü nasıl ortadan kaldırabileceğimizi düşünmeliyiz. Bölünmek yerine mesleğimiz için birleşmeliyiz.
YERELDEN BAŞLAYARAK BİRLEŞMELİYİZ
Yurt dışında sendikaların ne kadar önemli ve itibarlı olduğuna dikkat çeken Başkan Olcayto, sözlerini şöyle sürdürdü:
Dünyanın pek çok ülkesinde basın kartlarını sendikalar veriyor ve sendikanın verdiği basın kartının çok önemli olduğu biliniyor. Bizim de bu duruma gelebilmemizin çıkar yolu yerel basındır. Yerelde olsun yaygın basında olsun gazetecilere büyük görev düşüyor. Yerelin kendi içinde birliğini sağlamamız gerekiyor. Kurulan derneklerin tüzüklerini inceleyin. Gerçekten basınla ilgili kişileri mi alıyorlar? Gazetecilikten başka iş yapıyorlar mı? Onları kontrol edin. Mümkün olduğunda birleşin.
GENEL SEKRETER GÜNEŞ: BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ EKSENİNDE BİRLEŞMELİYİZ
Seminerin birinci oturumun moderatörlüğünü Çağdaş Gazeteciler Derneği Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Aynur Ganiler üstlendi. Oturumda; TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş Gazetecilikte Örgütlenme başlıklı yaptığı konuşmada şunları dile getirdi:
TGC, 1946 yılında kalemini kır; ama satma' diyen Sedat Simavi öncülüğünde kurulmuştur. Kurulduğu günden bugüne dek göreve gelen yönetim kurulları aynı çizgide çalışmalarını sürdürmüştür. TGC'nin en sağdan sola kadar 4 bine yakın üyesi bulunmaktadır. Gazeteciler; hangi siyasi düşüncede olursa olsun basın özgürlüğü ile düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda birlikte mücadele vermeli. Türkiye'de gazetecilik zor günlerden geçiyor. 7 yılda 200 meslektaşımız cezaevine girdi, çıktı. 2010 yılı gazetecilerin örgütlenmesi konusunda çok önemli bir yıl oldu. 2010 yılında 94 meslek örgütü Gazeteciler Özgürlük Platformu çatısı altında bir araya gelerek tutuklanan, yargılanan meslektaşlarımızın yanında oldu. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü açısından Rusya ve Çin'den daha ağır bir sürece tanıklık etti. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, gazetecilerin yol haritasıdır. 3 bine yakın gazetecinin imzasıyla yol almış bir bildirgedir. Bildirgenin 3. maddesinde gazeteciliğin tanımını yapar ve şöyle denir: `Gazeteci; başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslararasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır.` Bu bildirge ve gerçeğin ışığında basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünü savunmalıyız. Bunun için de örgütlenmeliyiz. Dernek ve sendika çatısı altında mücadele etmeliyiz.`
ORHAN ERİNÇ: HABER BİLGİLENDİRMEK İÇİN DEĞİL YÖNLENDİRMEK İÇİN KULLANILIYOR
Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı ve yazar Orhan Erinç, Medya-Siyaset İlişkisi başlıklı konuşmasında şu konulara dikkat çekti:
Gazeteciliğe başladığımda, yaygın basın dediğimiz gazete sayısı 10 idi. Bunların beş tanesinin sahibi iş adamıydı ama o dönemde yazı işleri müdürleri ya da genel yayın yönetmenleri, patronların gazeteyi kullanmak istediğinde Bu bizim mesleğimizle bağdaşmaz' derlerdi. Uğur Mumcu'nun da belirttiği gibi ilişkiler; medya, siyaset, ticaret ilişkisine dönüştü. Gazetecilerden tarafsız davranmaları isteniyor. Bu baştan yanlış bir davranış. Her yayın organı yayınlanırken okurlarına niye yayınlanmakta olduğunu belirtir. Önemli olan yayın organının bağımsızlığıdır. Siyasi partiler ya da iktidarlar medyayı kendi çıkarları ya da gelecekleri için kullanma konusunda dünyada en uzmanlaşmış ülke olarak Türkiye'yi dikkate alıyorlar.
Medyanın görevi halkın bilgilenme hakkını kullanmasına aracılık etmektir. Bizim meslekte, haber kutsal; yorum hürdür. Herkes yorumunu istediği gibi yapabilir. Ona diyeceğimiz olamaz. Herkesin kendince haklı eğitimi, görgüsü, bilgisi vardır. Ama haber nesneldir. Nesnel olduğunu Gelir Vergisi Yasası da kabul etmiştir. Gelir Vergisi'nin 18. maddesi telif hakkını düzenler. Orada röportaj, köşe yazısı gibi fikri içeriği olan üretimler vardır ama haber yoktur. Çünkü haber, bir yerden alınıp bir yere aktarılan bir nesne olarak kabul edilmiştir. Ama ne yazık ki haber, Türkiye'de bilgilendirmek için değil yönlendirmek için kullanılan bir alet haline dönüşmüştür.
NİYAZİ DALYANCI: KLİŞE SÖZLERDEN KAÇININ
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı ise Haber Yazım Kuralları konusunu örneklerle anlattı. Niyazi Dalyancı konuşmasında şunları söyledi ve ekledi:
Medya, gerçeklerle halkın arasında köprüdür. Haber yazarken de bazı altın kuralları unutmamak gerekiyor. Örneğin, habere alıntıyla başlamayın. Haberin özüne giriş paragrafında yer verin. Yorum katmayın. Cümlelerin edilgen değil etken çatılı olmasına dikkat edin. Haberi de soruyu da sözcüklere boğmayın. Klişe sözlerden kaçının. İlgilisi dışında kimsenin anlamayacağı sözcükler kullanmayın. Bir cümledeki bilgiler, başka cümlelerdekilerle çelişmemeli. Amaç okuru bilgilendirmek, kafasını karıştırmak değildir.
GAZETECİLİKTE OBJEKTİF OLMAK MÜMKÜN MÜ?
Seminerin ikinci oturumunda, TGC Bizim Gazete yazarı Kerim Evren, Haberde dil yanlışları; gazeteci, yazar Ragıp Duran , Gazetecilikte Objektif Olmak Mümkün mü?; Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç, Basın Sektöründe Sendikacılık; başlıklı konuşma yaptılar. Oturumun moderatörlüğünü Çanakkale Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burak Gezen üstlendi.
KERİM EVREN: ÖFKE DİLİNDEN UZAK DURUN
TGC Bizim Gazete yazarı Kerim Evren, Haberde dil yanlışları başlıklı sunumunda yerel medyada yapılan dil yanlışlarına değindi. Evren, şunları söyledi:
Ekmeğini diliyle ya da kalemiyle kazanan, bu uğurda hâlen Cumhuriyet tarihinin en ağır baskılarıyla karşı karşıya bulunan biz gazetecilerin donanımlı olmamız, belli ölçülerde de olsa iş güvencesi anlamına gelir. Kültüreldonanımlılığın ilk koşulu ise -bu alanda seçici' davranmak koşuluyla- çok iyi bir okur olmaktan geçer. Türkiye'de en çileli mesleklerden gazeteciliğin gündelik koşuşturmacasından kurtulabildiğimiz ölçüde bol bol okumalı; kültür sanat etkinliklerini izlemeli; işimizi yaparken de elimizin altında sözlük ve yazım kılavuzu bulundurmalıyız. Doğru ve güzel Türkçe kullanmak medya çalışanları için toplumsal ve mesleki sorumluluğun bir gereğidir. Öfke dilinden hep uzak durulmalıdır."
RAGIP DURAN: MUHABİR ALANININ UZMANI OLMALI
Gazeteci, yazar Ragıp Duran, Gazetecilikte Objektif Olmak Mümkün mü? başlıklı konuşmasında şu bilgileri verdi:
Gazetecilik, temas ve mesafe mesleğidir. Bir muhabir hem fiziki olarak hem de manevi olarak bir haberi izlerken nerede durması gerektiğini bilmelidir. Haberle ilgili tüm taraflara kuyumcu terazisi hassaslığında eşit davranmalıyız. Bizim işimiz gerçek, gerçeklerin peşinden koşmaktır. Mümkün olduğu kadar gerçeklere yaklaşmak için uğraşırız. Gazeteci; gerçeğe, mesleğine, okuruna ve medyasına karşı sorumlu olduğunu unutmamalıdır. Muhabiri yönlendirirken dikkat etmemiz gereken kurallar vardır. Herhangi bir muhabiri gönderirken o haberle muhabir arasında organik bir bağ olup olmadığına bakmak lazım. Objektiflik için bu şarttır. 4. kuvvet dediğimiz gazeteciler, yasama, yargı ve yürütme kuvvetlerin mensupları olursa olmaz. Basın, denetleme görevini yerine getiremez. Muhabirin ayrıca konusunun uzmanı olması gerekir. Örneğin bir adliye muhabiriyseniz, bir hakim kadar konuyu bilmeniz gerekir. Haber toplarken amaç gerçeği aktarmak olmalıdır.
UĞUR GÜÇ: BİZ GAZETECİLERİN HAKLARINI GARANTİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞIYORUZ
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç, Basın Sektöründe Sendikacılık konusunda şöyle dedi:
Medyanın bugünkü hale gelmesi iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşama sendikasızlaşma, ikincisi de bu medya kuruluşları devşirildi. Son yıllarda ise medyaya TMSF el koydu. El koyulan medya direkt Başbakanlığa bağlandı. Havuz medyası oluşturuldu. Gazeteciler olarak örgütlenmeye devam ediyoruz. İstanbul dışında Kocaeli, Çanakkale, Eskişehir, Bursa gibi illerde de örgütlenmeyi hedefliyoruz. Biz toplu sözleşmelerle, gazetecilerin haklarını garanti altına almaya çalışıyoruz.
GÜVER: YEREL MEDYA KADIN HABERLERİNE DAHA FAZLA YER VERMELİ
Seminerin 3. oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver üstlendi. Oturumda Recep Yaşar, Nefret söylemi ve medya; gazeteci-sanat tarihçisi-ressam Gürol Sözen, Kent, sanat ve medya konuları hakkında bilgi verdi.
Genel Sayman Güver, Medyada Kadın ve Şiddet başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Güver, sunumunda şunları dile getirdi:
Buffalo Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre, 1960 yılında kadınlar yüzde 44 oranında cinsel obje olarak temsil ediliyorken, 2009 yılında bu oran yüzde 83 oldu. Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre; kadın cinayetlerindeki artış oranı yüzde 1400. Medya, hayatların değişim ve dönüşümünde bir araçtır. Birbirimizden haberdar olmamızı sağlar. Haber sokaktan kopartılıp, masa başında kesilip biçildiğinde felaket, şiddet ya da skandallar evcilleştirilebiliyor. Peki, medyada kadın ne istiyor? Alternatif bir dil geliştirmek istiyoruz. Haber yazarken `eril` dil kullanılmasından vazgeçilmesini istiyoruz. Haber okur-yazarı kadınlar yetiştirmeye çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı haberciliğin yaygınlaşmasını istiyoruz. Kadınların sorunlarını, taleplerini, başarılarını vb. görünür kılmak istiyoruz. Yerel medyanın kadın haberlerine daha çok yer vermesini bekliyoruz. Gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinde ve televizyonda, kadın bedenini kullanmanın, yüzünü gizlemeye çalışan korku içindeki kadınların fotoğraf ve görüntülerini polis kameralarından alınarak kullanılmanın o kişinin fahişe olduğundan mazur gösterilememesini istiyoruz.
Güver, TGC çatısı altında kurulan Kadın Komisyonu hakkında da bilgi verdi. Güver, komisyonun eril dilin değiştirilmesi için bir kılavuz hazırlığı yürüttüğünü, aynı zamanda raporlar hazırlayacağını anlattı.
YAŞAR: NEFRET SÖYLEMİNİN ARACI OLMAMALIYIZ
TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar, Nefret söylemi ve medya başlıklı sunumunda şunları dile getirdi:
Nefret söylemi; yayınlarda, taraflı, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullanmaktır. Özellikle manşetler ve haber başlıklarındaprovokatif, ırkçı ve ayrımcı dil kullanılmasıdır. Bu dil gazetecilik etik ilkeleri ile de bağdaşmıyor. Bu noktada gazetecilere önemli görevler düşüyor. Gazeteciler haber yaparken cinsiyet ayrımcılığına dayalı şiddeti hiçbir biçimde meşru göstermemeli, şiddetin toplumsal düzlemdeki önemini azaltacak sansasyonel kullanımlardan ve mizah malzemesine dönüştürme eğilimlerinden uzak durmalıdır. Mağduru küçük düşürücü durumlarda gösteren fotoğrafların kullanılmasından kaçınılmalıdır. Taciz ve tecavüz gibi cinsel suçların haberleştirilmesinde kullanılan dile özen gösterilmelidir. Saldırganın ifadesinden yararlanılarak hazırlanan metinlerin mağdur ve yakınları açısından yaralayıcı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Failin değil mağdurun teşhir edilmesinden vazgeçilmelidir. İnternet haber sitelerinde mağduru savunmaya, vahşi cinayeti lanetlemeye dönük yorumlar da bile yine kadını hedef alan hakaretlerin yer alması engellenmelidir. Bu haberlerde kullanılan görsel malzeme ile anlatım biçiminin pornografik ve özendirici çağrışımlar yaratmamasına dikkat edilmelidir. Sorumlu bir anlayış benimsenerek şiddete uğrayan ya da risk altında olanlar, çözüm yolları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmelidir. Var olan kuruluş ve yardım hatlarının erişim bilgileri haberde yer almalıdır.
SÖZEN: KENTİN KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİNİ SAYFALARA TAŞIYIN
Gazeteci-sanat tarihçisi-ressam Gürol Sözen, Kent, sanat ve medya konuları hakkında bilgi verdi. Sözen, Anadolu coğrafyası 12 bin yıllık bir uygarlığa sahip. Bu coğrafya içinde Troya Savaşları ve Troya halkının sanatı olağanüstü bir birikime sahip. Kent yapısı, günlük hayat ve ürettikleri eserlerle günümüze bile hükmediyorlar dedi. Bu kadar değerli topraklarda yaşamanın önemine vurgu yapan Sözen, gazetecilere büyük görevler düştüğünü aktardı. Çanakkale'nin tarihi hakkında bilgi veren Sözen, bölgede görev yapan gazetecilere kentin kültürel değerlerini yansıtıcı haberler yapmalarını tavsiye etti.
EKONOMİ GAZETECİLİĞİNİN ÖNÜNDEKİ BÜYÜK ENGEL
Seminerin 4. Oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir üstlendi. Oturumda, Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, Ekonomi Haberciliğinde Değişen Dinamikler; Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Gencel Bek, Eleştirel Medya Okuryazarlığı, TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük, Haber ve Hukuk konuları hakkında sunum yaptı.
Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, Ekonomi Haberciliğinde Değişen Dinamikler başlıklı konuşmasında; 28 Mayıs 2014'te yürürlüğe giren Tüketici Yasası'nın 61. Maddesi'nin 4. Fıkrası'ndaki şu ifadeleri paylaştı:
Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam kabul edilir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü yapılması yasaktır. Maddenin RTÜK Yasası'ndan aynen alınıp Tüketici Kanunu'na eklendiğini belirten Munyar, bu madde gazetelerin özellikle ekonomi sayfalarında, ekonomi gazetelerinde, dergilerde yayın organlarında şirket ve marka adları almasının yol açtığı sorunlara dikkat çekti. Hükümetin 2023 için 2 trilyon dolarlık milli gelir, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi belirlediğini, bunların yanında Türkiye'den 10 dünya markası çıkarma hedefi de koyduğunu hatırlatan Munyar, bu maddenin hükümetin dünya markası hedefine ters düştüğüne de vurgu yaptı.
Munyar, konuşmasında ayrıca muhabirlere şu tavsiyelerde bulundu:
Kentinizde, bölgenizde faaliyet gösteren şirketlere, mümkün olduğunca yayın organlarınızda yer verin, destekleyin. Yaptığınız haberlerle kentin ekonomisine katkınız olabilir. Bölgenizdeki şirketlerin başarısını alkışlamaktan çekinmeyin. Sadece makro haberleri koymayın. Çünkü ulusal basın makro haberlere zaten çok yer veriyor.
BEK: ÇEVREMİZDE OLUP BİTENLERİ MERAK EDİYORUZ
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Gencel Bek, Eleştirel Medya Okuryazarlığı konusu hakkında katılımcılara bilgi verdi. Bek,
İnsanlar en çok çevrelerinde olup bitenleri merak eder. O yüzden önce çevremizde olup bitenleri haberleştirmeliyiz. Haberle ilgili görüşlere eşit yer vermeliyiz. Sözlü tarih çok önemli. Hiçbir yerde kayda düşmemiş kişilerin hikayelerini okuyucularınızla paylaşabilirsiniz. Bölgenizi ilgilendiren haberlerle ilgili bölge halkının ne düşündüğünü sorabilirsiniz. Onlarla yuvarlak masa toplantıları yapabilirsiniz. Çevresel haberlerle ulusal gündemi belirleyebilirsiniz. Bu noktada yerel medyanın çok önemli bir rolü olduğunu unutmamak gerekiyor.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ANAYASAL GÜVENCE ALTINDADIR
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük Haber ve Hukuk konuları hakkında sunum yaptı:
İfade özgürlüğü, demokratik toplumun esaslı temellerinden birini oluşturur. Sadece lehte olduğu kabul edilen, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceleri için değil ama ayrıca devlet ya da nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan çarpıcı gelen/şok eden ya da rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Basın söz konusu olduğunda bu ilkeler özel bir önem kazanır. Bu tür haber ve düşünceleri vermek basın yayın kuruluşları için sadece bir görev değildir. Halkın bu haber ve düşünceleri edinme hakkı vardır. Basın özgürlüğü, anayasal güvence altına alınmıştır. Peki, gazeteci haberlerini yaparken nelere dikkat etmeli? Haberin gerçeğe uygun olması, güncel olması, haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif ) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden, özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa, hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Bir gazeteci haberini verirken; bir kimseyi katillikle, hırsızlıkla, zimmetine para geçirmekle, rüşvet almakla rüşvet vermekle, bir şirketin ticari işlerinde kirli paralar kullanmakla itham ederse bu hukuksal onur ve saygınlığa saldırı olarak değerlendirilebilir.