Uykuya yatmadan önce, sevdiklerinizle öpüşün, vedalaşın.. Yüzyılın felaketi olarak kayıtlara geçen korkunç depremin tarihi, 17 Ağustos 1999 olarak kabul ediliyor ya.. Oysa, o büyük felaket, 16 Ağustos 1999 gününün bitiminden sonra geceyarısını sadece 3 saat 2 dakika geçe meydana gelmişti.. Gün tam o gündü.. O gün tam da böyle bir gündü.. 16 Ağustos 1999 Pazartesi gününe rastlamıştı. Ertesi sabah Salı olacaktı. " Salı sallanır " dı. Sallandı, ama çok, çok, çok şiddetli sallandı.. 1999 yılının Ağustos ayı da çok sıcaktı.. Hani şimdilerde " Gündüz sokağa çıkamıyor, gece yatakta uyuyamıyoruz " diye yakınıyoruz ya, 11 yıl önce de buna benzer bir durum vardı.. Hele 16 Ağustos 1999 Pazartesi günü ve o günün gecesi anlatılır, tarif edilir gibi değildi.. Sokaktaki kediler, köpekler, ağaç dallarındaki, çatılardaki kuşlar bile bir tuhaftı.. Sıcağın ötesinde, yüreğimizde çok derinlerden gelen bir sıkıntı vardı.. Anlayamadığımız kimselere anlatamadığımız, tanımlayamadığımız, ama hissettiğimiz tanımlanamayan bir sıkıntı.. Bir şey olacağını hissediyorduk da, ne olacağını bir türlü kestiremiyorduk.. Gece oldu. Sıcaklık, etkisini hiç azaltmamış, hatta Güneş batınca daha da bunaltıcı bir hale gelmişti.. Gökteki yıldızlar, sanki aşağıya doğru iyice yaklaşmış, her zamankinden daha bir ışıldamıştı.. Yattık, uyuyamayacağımızı, terden sırılsıklam olacağımızı bilerek, ama mecburiyetten yattık.. Belki kimilerimiz, birbirimize kırgın ya da dargındık.. Belki, eşler birbirinin kalbini kırmış, belki çocuklardan biri büyüklerine saygısızlık yapmış, kim bilir, belki birimiz aile büyüklerinden birinin kalbini kırmış, ya da o kabus gibi havanın yüreğimize verdiği sıkıntı ile, içimizden bazıları o gece basit bir nedenle çocuğumuzun kulağını çekip, yanağına bir tokat bile atmıştı.. Belki aslında birbirini çok seven, aşık olan çiftler, o kabus gibi havanın ve insanlar üzerindeki tarifsiz baskının etkisiyle, birbirlerine kötü sözler söylemişti.. 11 yıl önce, tam bu geceydi. 16 Ağustos Pazartesi` yi, 17 Ağustos Salı` ya bağlayan gece.. Sabaha karşı. Saat: 03:02` gibiydi.. Yaşayanlara, " Tamam dünyanın sonu geldi " dedirten, uzmanlara göre, 7,4 büyüklüğünde, 11 şiddetinde.. Bizi adeta bir çamaşır makinasının içindeki çamaşırmışız gibi her yöne doğru çalkalayan, 45 saniye süren o korkunç sallantı başladı.. Yerin altından akıp gelen Dünya` nın en çirkin sesini işittik.. Kolonların içindeki inşaat demirlerinin birbirlerine sürtünmesinden çıkan gıcırtı seslerini duyduk.. İnsanların feryatlarını işittik.. Sonra aniden bir sessizlik oldu.. Sonradan öğrendik ki, Kuzey Anadolu Fayı` nın Sakarya ile Yalova arasında kalan bölümü, arka arkaya tam 4 merkezden kırılmıştı.. 9-10 saniyelik aralıklarla birbirinin içine geçmiş 4 korkunç deprem olmuştu.. Bekleniyordu aslında? Biliniyordu, buralarda böyle bir şeyin olacağı.. Hani derler ya, " eli kulağında " ydı.. Ama konduramıyorduk. Umursamıyorduk.. Çok katlı, çürük çarık, kiminin aman altına araba girsin diye kolonları kesilmiş, kimi üflesen yıkılacak hale gelmiş, kimi dere yatağına, kimi denizden doldurulan alanlar üzerinde yapılmış, kimi deniz kumundan, kimi ucuz çimentodan imal edilmiş, kiminin demiri eksik yapılarda, adeta doğaya kafa tutar gibi yaşamaya devam ediyorduk.. Korkulan oldu. Hem de çok fena oldu. 17 Ağustos 1999 günü sabaha karşı, 16 Ağustos 1999 gününün bitiminden 3 saat 2 dakika sonra oldu.. Hayatta kalıp da kendilerini sokağa atanlarımız, birdenbire o kabus gibi havanın dağıldığını fark ettiler.. Daha yarım saat önce, bunaltan sıcaktan uyumak mümkün değildi ama, şimdi, donla, iç çamaşırla, hatta kimileri çıplak halde kendini sokağa atmış insanlar rahatlamış bir serinliğin tadını tenlerinde hissediyordu.. Hava rahatlamıştı? Kediler, köpekler, birkaç gündür saklandıkları yerlerden yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. Bilemiyorduk ne olduğunu ? Yoksa kıyamet buydu da, biz şimdilik hayatta kalmıştık, birkaç saat sonra yer yarılıp da yerin altına mı girecektik ? İstanbul mu yıkılmıştı? Adapazarı yerin dibine mi batmıştı? Gölcük, Değirmendere, Karamürsel yok mu olmuştu? Rivayetler dolaşıyordu. Herkes, devletin valisi, komutanı, belediye başkanı, muhtarı, herkes sıradan bir insandı. Herkes korkmuştu. Herkes şaşkındı.. Büyük felaketin resmi kayıtlarına göre, deprem bölgesinde toplam 17.480 kişi hayatını kaybetmişti. Depremde ölenlerin çok büyük bölümü ( 9.477 kişi ), Kocaeli` dendi.. Yaşlısı genci çoluğu çocuğu ayırd etmeden deprem dalgalarının yıktığı binalarda yaşayanların çoğu ölmüştü, nineler ölmüştü, dedeler ölmüştü.. Beşikteki bebeler ölmüştü.. Ölenlerin kimi anne, kimi babaydı. Çocuklar, torunlar ölmüştü. Sevgililer, sevilenler; yeğenler, kuzenler enkazın altında kalmıştı. Kimi binalar, daha büyük sarsıntının ilk saniyelerinde kırılıp, çökmüştü. Kimi, tam bir dakika önce nedense, bir adım öne çıkmış, kimi tam bir dakika önce takdir-i ilahinin bir sonucu olarak, az sonra yıkılacak binanın içine adım atmıştı. Denize gitti binaların bir kısmı. Un ufak oldu, çöktü bir kısmı. Sevenler öldü, sevilenler öldü. Belki kızılanlar da vardı içlerinde. Ama felaket o kadar büyüktü ki, birdenbire bütün kızgınlıkları silip, attı, unutturdu. Ölenler de kardeşti o gece, kalanlar da.. Çoğu kişi, vedalaşma imkanı bile bulamamıştı birbiriyle. Çok sevdikleri insanlar, yarın sabah kucaklaşacaklardı belki de. Ama artık ömür bitmişti.. Bağçeşme mezarlığına her çıktığımda, üzerinde " Ölüm tarihi 17 Ağustos 1999 " yazılı mezar taşlarına bakar, isimleri okurum. 6-7 yaşında çocuklar vardır. 17-18 yaşında gençler, 45-55` lik olgun insanlar, 60` ını, 70` ini aşmış yaşlı insanlar. O gece, belki de en sevdikleri insanla kavgalı yatmışlardı. Çünkü, insanın kimyasını bozan bir hava vardı.. 11 yıl önce, tam bu gece.. 16 Ağustos Pazartesi` yi, 17 Ağustos Salı` ya bağlayan gece.. İbrettir, unutmayın? Bu hayat, kavgaya, kalp kırmaya, büyükleri, küçükleri, yaşıtları üzmeye değmez.. Bu gece ve her gece, yatmadan önce, en sevdiklerinizle öpüşün? Yarın hava nasıl olacak bunu bilmek mümkün. Hangi maçı hangi takım kazanacak, ya da referandumdan yüzde kaç Evet çıkacak, bunları tahmin etmek de mümkün.. Ama hayatta yarın ne olacak, bunu kestirmek inanın insanoğlunun elinde değil.. Onun için siz her gece yine de yatmadan önce sevdiklerinizle öpüşüp vedalaşın..