Tarih: 22.05.2019 09:21

YÜCE DİNİMİZ İSLÂM, ÇOK ÖNEMLİ AHLÂKÎ İLKELER KOYMUŞTUR...

Facebook Twitter Linked-in

                İslâm Ahlâkı?

                Mümin insan nezaket sahibidir, kibardır, işlerinde mülayimdir. Sertlikten kaçınır. Böylece birçok müşkülü de kolaylaşır.

                Tevekkül sahibi olmak, doğruluktan sapmamak, tevazu göstermek, tok gözlülük, başkaları hakkında iyi düşüncelere sahip olmak, hayâsızlık yapmamak, anne babayı, akrabayı, eşi dostu gözetmek, çalışkan olmak, kanaat etmek gibi İslâm ahlâkının belirttiği güzel huylarla donanmak gerekir. Bu ahlâka aykırı olan özelliklerimizi irademizle kontrol altına almamız mümkündür.

                Kendimizi kontrol etmek zorundayız. Çünkü ne kadar ibadet etsek de Rabbimiz´in şanına layık olmamız mümkün değildir. O´nun bizim için yaptıklarına karşılık vermeye gücümüz yetmez. Sahip olduklarımızın sebebi O´nun lütfünden başka bir şey değildir.

                Fakat bizi birçok sebeple seveceğini, bizim yanımızda olacağını bildirmiştir. Bu sebeplere sıkı sıkıya sarılmak gerekir. O´nun bizi sevmesine en büyük vesile güzel ahlâkımızdır.

                Allâhu Teâlâ sabredenlerle beraberdir, onları sever. İnsan, isyan etmeyip sabrederse Allâh katında değer kazanır.

                İslâm Sevgi Dinidir?

                Yüce dinimiz İslâm, çok önemli ahlâkî ilkeler koymuştur. Bu önemli ilkelerden birisi de sevgidir. Sevgi duygusu, insanın hemcinsleriyle arasındaki ilişki ve kaynaşmanın en önemli unsuru ve toplumsal hayatın gelişip güçlenmesinin vazgeçilmez şartıdır. Kur´ân-ı Kerîm´de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; ?Mü´minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allâh´a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.? (49. Hucurât Sûresi, 10. Âyet).

                Yüreği sevgi dolu Peygamberimiz (s.a.v.) de: ?İman etmedikçe cennete  giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de kamil Mü´min olamazsınız.? (Müslim, İman, 93) ve ?Mü´minler, birbirlerini sevmede, birbirlerine yakınlıkta, şefkat gösterip birbirlerini koruyup kollamada bir vücut gibidirler. Vücudun herhangi bir yerinde bir rahatsızlık olduğunda; bunu, vücudun tüm uzuvları hisseder.? (Buhari, Edep, 27) buyurarak sevgi ve kardeşliği öğütlemektedir.

                İslâm Dini´nin bu güzel öğütlerinden aldıkları ilham ile; ?Sevgi; acıyı tatlıya, bakırı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür.? diyen Mevlanalar, ?Yaratılanı severiz yaratandan ötürü?, ?Gelin tanış olalım, yad isek birleşelim. Sevelim sevilelim. Dünya kimseye kalmaz.? diyen Yunus Emreler, ?Bir olalım, iri olalım, diri olalım? diyen Hacı Bektaş-ı Velîler hep sevmeye ve sevgiye çağırmışlardır.

                Bir ülkenin bireylerini ve nesillerini bir araya getirip kaynaştıran sevgidir. İnsanı hayata bağlayan zincirin en güçlü halkası ve insanı yaratanına ulaştıracak en sağlam merdiven de yine sevgidir. Unutmayalım ki; toplum sevgisiyle kaynaşır, huzurla yaşar!

                İslâm Kolaylık Dinidir...

İslâm dini, insanlık için dünya ve ahiret saadetini temin etmek üzere gönderilmiştir. Bu yüce dinin, evrensel niteliklerden birisi de kolaylık dini olmasıdır. İnsan gücü nispetinde sorumlu tutan İslâm, insanları zora ve sıkıntıya sokmak için gelmemiştir. O´nun gayesi, insanların iç ve dış dünyalarının saflığını, sadeliğini, berraklığını korumaktır. ?ALLÂH SİZE KOLAYLIK DİLER. ZORLUK DİLEMEZ.? (2. Bakara Sûresi, 185. Âyet), ?Allâh size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez.? (5. Mâide Sûresi, 6. Âyetleri, İslâm dininde kolaylık prensibinin asıl olduğunu vurgulamaktadır.

                Hemen her konuda olduğu gibi Peygamber Efendimiz (sa.v.) dinin kolaylık prensibini hayata geçirmek konusunda da en iyi örnektir. Bir hadisi şeriflerinde: ?Muhakkak ki din kolaylıktır.? (Nesai, İman, 28) buyurmaktadır. Bir başka hadisinde, ?Bu din, kolaylık dinidir. Kimse dini geçmeye çalışmasın, (başaramaz, yine de yapamadığı eksikleri kalır ve) üstünlük dinde kalır.? (Buhari, İman, 29) buyurarak, Allâh´ın beyan etmiş olduğu sınırları aşmamayı Mü´minlere hatırlatmış ve dinin zorluklar dini değil kolaylıklar dini olduğunu dile getirmiştir. Aişe validemiz der ki: ?Resûlullah iki şey arasında muhayyer/serbest bırakıldığında, günah olmadığı sürece mutlaka en kolayını seçerdi. Günah olursa, bundan en uzak insan o, olurdu.? (Müslim, Sahih, Fedail, 20).

                Peygamberimiz (s.a.v.) işlerin kolay olanını tercih ederdi. ?Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.? (Buhari, İlim, 11) hadisi, dinde kolaylaştırmanız tercih edilmesi gereğine işaret etmektedir.

                İslâmiyeti Öğrenmek ve Öğretmek?

                Din-i İslâmın temeli, imanı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allâhü Teâlâ, Peygamberleri? aleyhimüssalevâtü vetteslîmât? bunun için göndermiştir. Gençlere bunlar öğretilmediği zaman, İslâmiyet yıkılır, yok olur. Allâhü Teâlâ, Müslümanlara EMR-İ MARUF yapmayı emrediyor. Yani ?Benim emirlerimizi bildiriniz, öğretiniz!? diyor ve NEHY-İ ANİLMÜNKER emrediyor. Yani; ?Yasak ettiğim haramları bildiriniz ve yapılmasına razı olmayınız!? diyor.

                Hadîs-i Şerîfte buyuruldu ki:

                ?Birbirinize Müslümanlığı öğretiniz! Emr-i marufu bırakır iseniz, Allâhü Teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve duâlarınız kabul etmez!?

                Bütün ibâdetlere verilen sevap, Allah yolunda gazaya verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Gazanın sevabı da, emr-i maruf ve nehy-i anilmünker sevabı yanında, denize nazaran bir damla su gibidir!

                Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyor ki:

                ?Bütün çocuklar Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hıristiyan, Yahudi ve dinsiz yapar.?

                Böylece, Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin gençlikte olduğunu bildiriyor. O hâlde, her Müslümanın birinci vazîfesi, evlâdına İslâmiyeti ve Kur´ân-ı Kerîmi öğretmektir.

                Müslümân, Dinini Bir Hayat Tarzı olarak Benimsemeli?

                İslâm dininde iman, ibadet ve ahlâk birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaz. İman ile ibadetin hedefi, insanı üstün ve ahlâka sahip kılmaktır!

                Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) ahlâkını soranlara Hz. Aişe´nin ?ONUN AHLÂKI KUR´ÂN´DAN İBARETTİ? demesi, Rasul-i Ekrem´in, ahlâk esaslarını tamamlayıp mükemmel hale getirmek için gönderildiğini söylemesi ve Allâhu Teâlâ´nın onu ?Şüphesiz sen ahlâk güzelliğinin yüce bir mertebesindesin? diye övmesi, ahlâkın insan için bir hedef olduğunu göstermektedir.

                Müslüman, dinini bir hayat tarzı olarak benimsemeli ve bütün davranışları dine uygun olmalıdır. Dinin hedefi, onu ahlâkî bakımdan olgunlaştırmaktır.

                Müslüman, kendisinden beklenen olgunluğa erince, bütün yaratılmışlar için iyi ve güzel duygular besleyecek ve şahsiyetine yakışmayan her türlü kötülükten uzaklaşacaktır!

                Midenin sindirdiği yiyecekler, vücutta kuvvet ve enerji şeklinde görüldüğü gibi, onun kalbinin derinliklerine insan imanda kendisini güzel huy şeklinde gösterecektir.

                ?Size bir selâm ile selâm verildiği zaman ona ya daha güzel bir selâm ile veya aynısıyla karşılık verin.? (4. Nisâ Sûresi, 86. Âyet).




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —