DEVAM- Yeni usulde eğitim veren mektep 1886 yılında Bandırma’da en yetkili devlet temsilcisi olan Kaymakam İzzetlü Tahir Efendi tarafından açılmıştı. Okulda Alfabe, Kuran-ı Kerim, Tecvid (Kur’ân-ı Kerim’i usülüne bağlı kalarak okuma ilmi), İlm-i Hal (Din kaidelerini öğretmek üzere yazılmış kitap), Tarih-i Osmanî, Sarf-ı Osmanî, Coğrafya-yı Osmanî, İmlâ, Hesap, Hüsn-i hat, Ma’lûmât-ı Ziraiye (Ziraatle ilgili bilgi), Ahlâkîye’yi havi Kırâat gibi dersler okutuluyordu.
1894-1895 döneminde, 90 öğrencili ve dört sınıflı Bandırma Rüşdiyesi’nde Ahmet Hilmi Efendi’nin yerine Muallim-i evvel (Başöğretmen) Hasan Tahsin Efendi gelmişti. Süleyman Faik Efendi muallim-i sani, Salih Efendi ise bevvab idi. Çok iyi ders okutan bu muallimler sarık takıp, cüppe giyiyorlardı. Bandırma Kaymakamı Şevki Bey de sık sık Bandırma Rüştiyesi’ne gelerek öğrencilere sorular sorarak, bilgi seviyelerini kontrol ederdi.
Bandırma’ya gelenler genellikle hanlarda kalırdı. Civardaki köylerden ya da uzaklardan gelip te işlerini bitiremeyenler ertesi güne kalırsa, bu hanlar onlar için konaklama, hayvanları için de dinlenme mekânı olurdu.
Köylüler kendi köylülerinin kaldığı hana uğrarlar, gece de burada kalırlardı. Hayvanlarını ve arabalarını bu hanlara bırakırlardı. Böylece tanıdık birini bulmak, haberleşmek daha kolay oluyordu. Araba kiralayıp yola çıkmak için hanlara gidilirdi. Sabahın erken saatlerinde evlerinden çıkan arabacıların dönüş zamanı müşterinin gideceği yere ve işine bağlıydı. Dağ köylerinden gelenler, merkep veya atlarla, ova köylerinden gelenler ise at koşumlu arabalarla gelirlerdi.
Ahşap kagir hanların geniş kanatlı tahta kapılarından at, merkep veya katır gibi hayvanlar, ya da at, manda, öküz gibi hayvan koşumlu arabalar girerdi. Arabalar, Arnavut kaldırımı ile kaplı, ortadaki geniş avluya bırakılırdı. Burada ahır, samanlık ve depo olarak kullanılan bölümler vardı. Ahıra bağlanan hayvanlar yemlenirlerdi.
Soğuk havalarda girişin yanındaki dar kahvehanenin tavanına tütün dumanı sis gibi çökerdi. Ahırdaki atlar kişnemeye, dişi gören merkepler boyunlarını öne uzatıp, dudaklarını kaldırarak, iri dişleriyle, koro halinde anırmaya başlayınca burada oturan yolcular sayıp söverlerdi. Ahırın üstünde ise yolcuların kalacağı odalar bulunuyordu. Bu odaların zemini ile odaların önünde bulunan geniş sundurma (revak) rendelenmiş tahtalarla kaplıydı.
Odaların altındaki merkepler ve yataklardaki tahtakuruları yolcuları uyutmamak için ellerinden geleni yapsa da alışkın ve yorgun insanlarla baş edemezlerdi. Böyle hanlardan biraz daha modern ve ahırı olmayan birkaç han daha vardı. Hayvan ve hayvan koşumlu arabalarla gelenler bu hanlara uğramazlardı. DEVAMI VAR