
Bandırma hem bir ordu merkezi, hem de birçok livanın tamamen veya kısmen dünyaya açılan çıkışıydı. 1903 yılında, ecnebi şirketlerin vapurları haftada iki, koyun ve kuzu zamanı ise üç, bazen de beş kere Bandırma’dan İstanbul’a sefer yapıyorlardı.
Haziran geceleri saat yedi sekiz sıralarında Perama’ya (Karşıyaka), Ermeni karyesine (Tatlısu) uğrarlar, açıkta demirleyerek kayıklarla yolcu, yük vs. alıp verirlerdi. Karesi Mutasarrıfı karanlıkta yapılan bu işlerin kazalara sebep olduğunu ve uzun sürdüğünü, seferlerin gündüz saatlerinde yapılmasını istiyordu. Kanabalof firmasının yolcu ve yük taşıyan buharlı Olga vapuru, Galata’dan gece kalkardı. Yol aldıkça konuşmalar azalır, arkasından sakin ve sessiz saatler başlardı.
Kapıdağ kıyılarında gün ağarırken pruvada Muhanya/Michaniona/Çakıl Köyü yükselir, heyecanlı bir hareket başlardı. Aceleyle inenler iner, Bandırma’ya gidecek yolcular binerdi. kayalıkların yakınından geçen Olga, alacakaranlıkta korunaklı bir limanı olan Perama/Karşıyaka’ya gelirdi. Perama’nın iskelesi limanın merkezinde, koyun batısındaki Mitika'nın kumsalına biraz daha yakındı. 3-4 kulaç derinliğe kadar uzanan demir ayakların üstüne inşa edilmişti.
İki yanında bulunan maviye boyanmış tahta basamaklarına küçük tekneler yanaşabiliyordu. Olga vapuru gibi İstanbul’un Galata rıhtımındaki Zahariyas’ın kahvehanesine yakın iskeleden kalkan buharlı gemiler veya büyük yelkenli gemiler ise açıkta demirliyorlardı.
Teknelerle iskeleye çıkan yolcular kubbeli iskele binasının altında çalışan Tahir Efendi’ye iskele müruriyesini ödedikten sonra doğa ile iç içe olan yeşillikler arasındaki ahşap evlerin arasından köye dağılırlardı. İskele memuru Tahir Efendi’nin ömrü burada geçmişti. Herkesi tanıyordu ve Rumca konuşabiliyordu.
19 Nisan 1906, Servet-i Fünun gazetesinde; 1905 yılında İnşaat İdare-i Fenniyesi’nin Bandırma rıhtımının inşaatını tamamladığı, aynı yıl mendireğin de birinci ve ikinci kısımlarının bitirildiği yazılıydı. 1910 yılında burnun güneydoğusundaki Mola adalarından olan ve üzerinde Aziz Andreas Kilisesi’nin kalıntıları olan Aziz Andreas adası (Fener adası) üzerine yapılan deniz feneri, kayalıkları aydınlatarak güvenli yol göstermeye başladı.
Bandırma sürekli olarak genellikle ahşap olarak yapılan bir veya iki katlı evlerle büyüyordu. 93 Harbi’nden önce 1500 haneli olan kasaba, gelen muhacirlerlerle 5000 haneye ulaşmıştı. (devamı var)

