Taylan Özgür KÖŞKER (Güne Özel Hikayeler)


ANTİKA EVİNDE

ANTİKA EVİNDE


            Daha çoğumuz yemeğe, neşeye ve şarkıya saklanan altınlardan daha fazla değer verse idi, dünya daha neşeli olurdu.     

Tolkien

            Bir cumartesi akşamında yine mezatta insanlar bir araya toplanmıştı. 

            Selim Bey, yakasında mikrofonuyla sesleniyordu,

“Arkadaşlar bakır komple, malzeme çok ağır. Evet, gelsin peyler…”

            Biri,

“Beş yüz.” Dedi.

“Evet, beş yüz geldi.” Dedi Selim olanca sesinin gür tonuyla.

            Sonra aldı sözü,

“Altı yüz liradayız. Bakır, çok etli bir ürün... Var mı bu güzelliğe pey veren? Yok. Yoksa çekiyorum. Çekiyorum. Çeeektim.”

            Ardından bir müzik sesi gelmeye başladı.  Bu, eski bir kasetçalardan geliyordu. 

            

Hani ıssız bir yoldan geçerken

Hani bir korku duyar da insan

Hani bir şarkı söyler içinden

İşte öyle bir şey

 

Hani ıssız bir yoldan geçerken

Hani bir korku duyar da insan

Hani bir şarkı söyler içinden

İşte öyle bir şey

 

Hani eski bir resme bakarken

Hani yılları sayar da insan

Hani gözleri dolar ya birden

İşte öyle bir şey

 

Hani eski bir resme bakarken

Hani yılları sayar da insan

Hani gözleri dolar ya birden

İşte öyle bir şey

İşte öyle bir şey…

            Müzik bitince yeniden sözü aldı Selim,

“Evet, arkadaşlar, sade bir kasetçalar. Kondisyonu çok güzel…”

            Salon tıklım tıklımdı. Kadın, erkek, genç, yaşlı hatta çocuklar da vardı. Herkes heyecanla izliyordu. Başka bir dünyadan gelmiş gibiydi burada insanlar. Çoğu burada kendini unutmuş gibiydi. Dertlerini, öfkelerini, kırgınlıklarını, yorgunluklarını bir kenara atmış gibiydiler.

            Kocaman salonun içi antika eşyalarla doluydu. Tümünün de apayrı bir dili vardı bu eşyaların. Sanki konuşacak gibiydiler. Her bir yanda bakır ibrikler, eski antika saatler ya da hiçbir zaman eskimeyen saatler, eski, yeni tablolar, ahşap atlar, ahşap tavşanlar, kartallar, keklikler, çok güzel, ilgi çekici kuklalar…

            Eski radyolar, gramofonlar, bakır, duvar tabakları…

            Burada başka, bambaşka bir dil vardı. O dil konuşuluyordu. İkinci bir dil… O da mezatın diliydi. Antikanın diliydi. Eski, anılarda kalmış eşyaların büyülü diliydi burada konuşulan. Ürün diliydi. Eşyanın destanı vardı burada. 

            Her bir yöreden, her meslekten çeşit çeşit insanlar buraya getirilen tüm eşyalara büyülenmiş gibi bakıyorlardı. Buraya gelmeye alışkın olanlar da yeni ürünlerin heyecanıyla buradaydı. 

            Eski fotoğraf makineleri, tespihler, tuşlu, kocaman telefonlar, lambalar… Bunlara bakınca insan büyüleniyordu elbet. Çok eskilere gitmek büyülenmek mi demekti. Burada eşyanın tabiatı vardı.

“Altı yüz elli geldi. Harika bir ürün… Yedi yüzü de geldi. Satıyorum, satıyorum, saatt ttıımmm…”

            Zil sesi geldi ardından. Uyuyanlar uyandı. Sıkılmış olanlar sıçradı, kendine geldi. Konuşanlar, lafa söze dalanlar konuşmayı kesti. 

“Çok ağır ürünler, etli ürünler…”

“Eski bir terazi…”

  • BIST 100

    9637,76%-0,80
  • DOLAR

    38,01% 0,08
  • EURO

    40,98% -0,06
  • GRAM ALTIN

    3692,48% 0,13
  • Ç. ALTIN

    5959,44% -0,10
  • Çarşamba 22.1 ° / 11.9 ° false
  • Perşembe 23.4 ° / 9.9 ° false
  • Cuma 20 ° / 10.1 ° Orta kuvvetli yağmurlu

Balıkesir

26.03.2025

  • İMSAK 05:31
  • GÜNEŞ 06:56
  • ÖĞLE 13:19
  • İKİNDİ 16:48
  • AKŞAM 19:33
  • YATSI 20:52