Hırsızlığın olmadığı bir dünya mı?
Ne gezer!
Şu insan var ya, kendinde olmayan bir şeyi hep almak, sahiplenmek istemiştir.
Kurnazlıkla, aldatarak, zorla…
Hırsızlığın olmadığı bir dünya mı?
Hiç olmamış ki!
X X X
Ölü yüzlü kadınlar.
Ölü gözler.
Kapkara giyinmiş, başından ayaklarına.
Kafasında konik bir tas, tepesinde de kara bir gözlük.
Güneşsiz, kapkara bir dünya.
Kendisi tutsak kadınlar…
X X X
Duvarda tablolar.
Masadaki su bardağında bir demet kır çiçeği.
Bırak fakirliği.
Asıl fakirlik sanatsız bir hayattır.
X X X
BİR ÜLKENİN KUTSAL’I NE KADAR ÇOKSA,
O ÜLKENİN İNSANLARI O KADAR TUTSAKTIR.
X X X
İşte o gün.
Bağlar bozuldu.
Çotaklar söküldü.
Üzümün bereketi, şarabın sarhoşluğu, likörün sırrı kayboldu.
İşte o gün.
Bu kent fakirleşti.
Çıplak kaldı.
Ve sevginin coşkusu ve muhabbetin sıcaklığı yok oldu.
İşte o gün.
Ben öldüm.
