Zübeyir ÇÖMLEKÇİ


ARTILARI - EKSİLERİ İLE ALMANYA İZLENİMLERİM

ARTILARI - EKSİLERİ İLE ALMANYA İZLENİMLERİM


         ATF nun davetlisi olarak gittiğim Almanya’da üç ay dini, milli, sosyal ve kültürel etkinliklerde bulunduktan sonra yurda döndüm. Daha önce de (1985-1989 yıllarında) 4 yıl 4 ay gibi bir süre resmi görevli olarak bulunmuştum. Almanya’nın genel yapısını (sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi … gibi) yakından biliyordum. Doğal olarak Almanya’nın 35-40 yıl öncesi ile bugününü karşılaştırma fırsatı buldum. Hayal kırıklığına uğradığım bazı durumlar olduğu için makalemin adını; artıları-eksileri ile Almanya izlenimlerim diye koydum.

 

        Tüm kurum ve kuruluşları ile oturmuş ve yürümekte olan devlet sisteminin hem yöneten hem de yönetilenler tarafından benimsenmiş olması en büyük avantaj olmaya devam ediyor. Yasalar tartışılmazdır ve herkes için eşit uygulanır. Bu da kişileri (siyasetçi veya makam-mevki sahibi, yüksek bürokrat gibi) değil, hukuku üstün kılmaktadır. Böylece yasalara herkes bilerek ve isteyerek uymaktadır. İsteyerek uymayanları da yasal yollarla (ağır cezai yaptırımlarla) uydurmaktadırlar.

 

        Mesela bazı eyaletlerde çevre temizlik vergisi gibi itfaiye vergisi de alınmaktadır. Başka eyaletlerde yok bizde niye var? Gibi bir mantıkla kimse olaya itiraz etmemektedir. Evinizin bulunduğu cadde ve sokağa göre aracınızı park edebileceğiniz yer bellidir. Onun dışındaki her yere sadece parayla park yapabilirsiniz. Ücretsiz park eden 10 katı ceza ödemek zorundadır. Bütün cadde ve sokaklar otomatik park makinaları ile doludur. Çok sık da radarlarla trafik cezası kesilmektedir. Metro, tramvay ve otobüs gibi toplu taşıma araçlarında da durum aynıdır. Kontrol anında biletsiz veya geçersiz biletle yakalanan kişinin 10 katı ceza ödemesi kaçınılmazdır.

         Doğaya ve tarihe saygı anlayışı bozulmadan devam etmektedir. O kadar ki, ağaçların kesilmemesi ve tabiattaki canlı türlerinin yok olmaması için getirilecek hizmetin planı değiştirilmektedir. Otobanlarda yaban hayatın korunması için sadece uyarılarla yetinilmemiş, hayvanlar için özel üst geçitler yapılmıştır. Dağ yollarında asfalt kenarlarına yumuşak bariyerler yaparak kaplumbağa gibi canlıların yola çıkıp zarar görmesi önlenmektedir. Tarihi hiçbir binanın aslı değiştirilmediği gibi, çevresine onunla uyumlu olmayacak bir inşaat da yapılamamaktadır. Yeni binalar ayrı bir alana yapılmaktadır. 

     

          Ülkenin her tarafı yemyeşil olduğu gibi meskûn mahaller de parklar ve bahçelerin yeşillikleriyle doludur. Buna rağmen orman yangını diye bir sorun hiç yaşanmamaktadır. Bu durum ister haini olmadığından olsun. İsterse ağır cezasından korktukları için olsun. Hiçbir soruna sebep olmadan itfaiye vergisi alındığına göre, sebep olunacak bir yangındaki cezanın ağırlığını siz düşünün artık. O kadar ki, bazı şehirlerde yeşillikten adeta şehir görünmez hale gelmektedir. Şehrin parklarında yaşayan hayvanlara önüne gelen yiyecek ve içecek veremez. Veren olursa 80 euro ceza ödemekten kurtulamaz. Bu uygulamanın altındaki duyarlılığı doğru anlamak lazım. 

          Yapılacak her türlü işte önce insan güvenliği ve sağlığı ön planda tutulmaktadır. Aceleyle ve bir an önce yapalım mantığı değil işin sağlamlığı, güvenliği, çevreyle uyumu ve hizmet kalitesi esas alınmaktadır. Yapılan bir çalışma sonunda her şey eski haline getirilir. Böylece cadde ve sokağın kendine özel hali tam anlamıyla korunmuş olur. Ayrıca bir an önce bitirmek için genel ve yerel bütçe dengesini bozacak şekilde bütçede öngörülen dışında para harcanmaz. 

          

          Mesela; Almanya’nın en büyüğü olması için genişletilmeye başlanan Stuttgart Haftbanhof (tren, tramvay, metro, otobüs, gibi toplu taşıma araçlarının toplandığı merkez) 10 yılda tamamlanmak üzere 2011 yılında yapımına başlanmış ama bitmemiş ve halen çalışma devam etmektedir. Ne zaman biteceği de belli değildir. Burada mantığın şöyle işlediği görülmektedir: Merkezi hükümet; projeye ayrılan para bu kadar diyerek asla ek bütçe oluşturmamakta, geri kalanının yerel bütçesiyle eyaletin tamamlamasını istemektedir. 

          

          İki Almanya’nın birleşmesinin üzerinden (03/10/1990) yıllar geçti. Ama eski Doğu Almanya’nın geri kalmışlığı ve işsiz insan gücü, önemli bir ekonomik sorun getirmişti. Çünkü 4 yıl boyunca 200 marka oturduğum evin kirasının, bir anda 600 mark olduğunu öğrenmiştim. Bugün de AB nin ekonomik yükünü çeken ülkelerin başında gelmektedir. Buna rağmen İMF nin 2024 verilerine göre GSYİH de Japonya’yı geçerek, dünyanın üçüncü ekonomisi olmuştur. Çünkü devletin bir kuruşunu kimse israf edemediği gibi edenden de hesabı en ağır şekilde sorulmaktadır. Bunun yanında, ekonomik sorunların getirdiği yük, toplumun belli bir kesimine değil tüm katmanlara eşit bir şekilde paylaştırılmaktadır. 

      

         Hepsinden önemlisi oturmuş ve doğruluğu belgelenmiş bir eğitim sistemine sahiptir. Herkes de bu sistemin bir parçası olarak, ne yapacağını bilmekte ve ona göre kendine yön çizmektedir. Eğitim sistemi her şeyden önce insanı hayata hazırlayan bir mantığa sahiptir. Böylece her durumda önce insan ve kaliteli yaşam ön plana çıkmaktadır. Bizdeki 12 yıllık zorunlu eğitim bir bakıma oradan örnek alınmış gibi görünse de en temel noktada ayrışmaktadır. Çünkü Almanya’da öğrenciye kabiliyet ve yeteneklerine göre eğitim verilirken bizde herkes standart bir kategoriye sokulur ve ona göre eğitim verilir. Almanya’da öğrencinin gösterdiği performansa göre önü daima açık tutulur ve bir üst seviyedeki okula aktarılır. Biz de ise, 4 yıllık liseyi 2 yılda bitirecek öğrenciler en verimli zamanlarını boşa harcayarak heder olur gider. 

        

         Türkiye’deki kadar olmasa da azımsanmayacak oranda her ülkeden yabancı sığınmacı var. Tabii bu durum bizdeki gibi hayat kalitesini düşürüyor. Resmi veriler bu rakamın 3 milyon olduğunu söylüyor. Ukraynalılar 1 milyon ile en başta geliyor. Onları Suriyeliler, sonra Türkler, daha sonra da Afganlılar geliyor. PKK terör örgütü mensuplarından sonra FETÖ örgütü sığınmacılarının da çokluğu nedeniyle Türkler 3.sıraya yerleşmiş oluyor. Özellikle FETÖ örgütüne mensup kişilerin büyük çoğunluğu Almanya’nın aradığı yetişmiş iş gücünü oluşturduğu için her yerde kolay iş veriyorlar. Vatandaşlarımız tarafından bize iletilen bilgiye göre; genel anlamda Türkiye aleyhinde faaliyeti olan her kişi ve gruba sahip çıkıyorlar. Türk devletinden bağımsız hareket eden dini dernek ve topluluklar da bunların arasında yer alıyor.

 

              Hayat şartları 35-40 yıl öncesine göre kötü değil çok kötüdür. Özellikle iş alanlarının olduğu şehirlerde kiralar çok pahalıdır. Mesela 50-60 metrekarelik evlerin kirası 1.000 – 1.200 euro arasındadır. Diğer masraflarıyla birlikte 2 kişilik bir evin sabit gideri asgari 1.300 – 1.500 eurodur. Dolayısıyla vasat geliri olan bir ailenin tek kişinin geliriyle geçinmesi imkansızdır. Onun için özel mesleği olmayan Türk kadınları genellikle ev ve ofis temizliği işlerinde çalışmaktadırlar. 35-40 yıl öncesinde sadece eğitimli ve mesleği olan kadınlar çalışıyordu. Erkeklerin çalışma alanlarında da değişiklikler olmuş. İşçiliğin yanında memurluk ve yöneticilik yapanlar da hayli çoğalmış. Bunun yanında kendi işini kuran vatandaşlarımız da azımsanmayacak derecede çoğalmıştır. 

         

            Çok enteresan; 35-40 yıl önce herkes oturduğu binanın merdiven ve ortak alanlarını kendileri temizlerdi. Her hafta bir daire nöbetçi olur ve ortak alanların temizliğinden sorumlu olurdu. Hem de sadece kapı önünü değil, yola kadar kaldırımın temizliği de buna dahildi. Mesela kar yağdığında temizlenmeyen bir kaldırımda düşüp yaralanan olsa, önündeki bina sakinleri bundan sorumlu tutulur ve cezalandırılırdı. Dört yıl boyunca benim de zevkle yaptığım bu temizlik anlayışının Türkiye’de de olmasını hep istemişimdir. Gelin görün ki bugün, biz onlara değil onlar bize benzemişler. Bizdeki gibi her yer temizlik şirketi ile dolmuş durumdadır.

             Bulunduğum binanın 50 m. Karşısında bir petrol ofisi vardı. İnanın abartmadan söylüyorum. Günde 2-3 defa tabeladaki fiyatları değiştirdiğini gördüm. Vatandaşlarımız, Ukrayna savaşının başlangıcında bu uygulamanın çok daha fazlasıyla yapıldığını, gıda fiyatlarındaki rakamların ise çok daha hareketli ve yüksek seviyelerde olduğunu söylediler. Çok basit bir örnek vermek gerekirse şu anda 1.5-2 euro arasında olan Ayçiçek yağının fiyatının 4 euro olduğunu, bu yüzden Ukrayna’dan çıkan gemilerin Akdeniz’den sonra rotasının çok değiştiğini anlattılar. Onlar da devletin açıkladığı enflasyon rakamlarının doğru olmadığını yani daha yüksek olduğunu söylüyorlar.

          

             Ülke politikası mıdır? Gerileme midir? Başka bir şey midir? Bilmiyorum. Ülke genelinde resmi işlerde bir yavaşlamanın olduğu belirgin bir şekilde seziliyor. Bizim eskiden alışık olduğumuz çok erken saatlerde sıraya girme ile bugün git yarın gel mantığının işlemeye başladığı açıkça görülüyor. Çünkü erken gitmemişseniz, işiniz ya bitirilemiyor ya da çok geç saatlerde bitirilebiliyor. Sebebi; uzun kuyrukların oluşmasıdır. Hastane randevularında özellikle bazı branşlarda sıkıntı bizden fazla yaşanıyor. MR ve Tomografi gibi işlemler için aylar sonrasına gün veriliyor. İnsanlar uzman hekimlere giderken hala ellerinde röntgen, mr ve ultrason gibi sonuçların cd lerini götürüyorlar. Anlayacağınız bizdeki e-nabız ve mhrs sistemlerini henüz bilmiyorlar. 2 senedir e-devlet sistemine geçmeye çalışıyorlar. Ama ortada hala elle tutulur bir şey yok. Her şey ıslak imzalı yazılı belgeyle / mektupla yapılmaya devam ediyor. 

            Yazışma işlemlerinin ise ne kadar hantal olduğunu bizzat yaşadığım iki örnekle anlatmak isterim. Almanya’da bulunacağım süre içerisinde ihtiyaç halinde aile hekimine gidip ilaç alabilmek için SGK dan Türkçe ve Almanca yazılı belge götürdüm ve bulunduğumuz şehrin sigorta birimine verdim. Çok şükür ihtiyaç olmadı. Çünkü 3 ay dolup döndüğüm halde bana aile hekimine giderek muayene olabileceğim bir şey verilemedi. İkinci konu da 1985-1989 yıllarındaki hizmetim sırasında kendim özel sigorta yaptırmıştım. Onunla ilgili bilgi istedim. Bu konuda da 3 ay geçmiş olmasına rağmen hala bir cevap verilmedi. En az 6 ay geçmeden de kesinlikle cevap alınamayacağı söyleniyor. Buna göre hantallığın durumunu siz değerlendirin artık.

           

           Bizdeki gibi 40 yaşında emekli olunmuyor. Emeklilik yaşı 65 idi, kademeli olarak 67 ye çıkarıldı. Türkiye’deki savurganlık, verimsiz çalışma düzeni ve emekli anlayışı Almanya’da olsa 1 yıl dayanamaz, diye görüş bildirdiğim de vatandaşlarımız hep birden 6 ay bile dayanamaz diye karşılık verdiler. Ne var ki sosyal devlet yapısı çok güçlü ve oturmuş durumda. Bizdeki gibi pastanın % 80 nini, nüfusun % 20 si yemiyor. Ekonomik sorunların getirdiği yük herkese paylaştırılıyor. Örneğin 800-1.000 euro gibi maaş alan bir emekliyi (inanın 600 euro alan da var) kendi haline bırakmıyor. Ev kirasına ve diğer giderlerine yardım ediyor. Böyle olunca insanların büyük çoğunluğu üç aşağı beş yukarı birbirine yakın konumda bir hayat standardına ulaşmış oluyor. Böylece ekonomik sorunların getirdiği yükün altında tamamen ezilen bir kesim olmuyor.

          

           İzine gelen vatandaşlarımızın 1.000 euro bozdurunca çok para harcıyor gibi göründüğüne bakmayın. Gerçekten 35-40 yıl öncesiyle kıyasladığımda hiç de iyi durumda olmadıklarını gördüm. Buna rağmen yılmadan çocuklarını yetiştirip iş güç sahibi yapmaya ve yuvalarını kurmaya devam ediyorlar. Ne olursa olsun. Büyük çoğunluğun derdi hala onuruyla ve alın teriyle rızkını kazanmaktır. Onlar oradan kopamazlar ve kopmamalılar. Çünkü hayatlarının en güzel yıllarını oraya verdiler. Kök saldılar ve dal budak verdiler. Bunlar bir çırpıda silinip atılacak şeyler değildir. İçlerinde yaşayarak gördüm. Büyük çoğunluğun milli ve manevi duyguları hala çok güçlü. Almanya’da oynanan Euro 2024 futbol maçlarında seyirci sayısı itibarıyla ev sahibini de geçerek rekor kırıp birinci olmamız boşuna değildir. Benim bulunduğum Stuttgart’ta şehir meydanında büyük ekranlarda seyredilen bir maçta 3 gencimiz bıçaklanarak yaralanmıştır. Bunları bile bile milli duygularını saklamadan gururla söyleyip yaşatabiliyorlar. Evlerini, arabalarını, düğünlerini, derneklerini, camilerini ve işyerlerini Türk bayraklarıyla donatıp gururla dalgalandırıyorlar. Onun için yurt dışında bu ruhla yaşayan vatandaşlarımız, bazılarının zannettiğinden çok daha fazla değerlidirler.

          

        Gelin arabası, bayrak altından geçirilerek kız evinden çıkarılır.

            Bu yaralanma olayı ile birlikte bir konu çok dikkatimi çekti. Bize gelince demokrasi, basın özgürlüğü … gibi laflar edenlerin, konu kendileri olunca hiç seslerinin çıkmadığını gördüm. Hatta hiç gündeme bile getirmediklerini. Zaten diğer haberler de bizdeki gibi sansasyona sebep olacak şekilde asla verilmez. Devleti güçsüz ve zayıf gösterecek haber ve yorumlar hiç yer almaz. Mesela yaralanan 3 gencimizden 1 tanesi çok ağırdı, ölümden döndü ve 3 ameliyat geçirdi. Ben de kendisini hastanede bizzat ziyaret ettim. Buna rağmen hiç gündeme gelmedi. Halbuki toplu maç seyredilen yerlere bayrakların küçük sopaları bile sokulmazken, tüm insanlar güvenlik taramasından geçirildiği halde içeride 14 tane bıçak bulundu. Bunlar hiçbir şekilde sorgulanmadı ve gündeme getirilmedi.

         

            Tam da sevgili Narin Meleğimizin uğradığı zulmü konuştuğumuz bugünlerde bu konunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha görüldü. Günlerdir tüm çocukların yaşayacağı travmayı hiç düşünmeden, daha delil araştırmasındayken savcıdan önce savcı, hakimden önce hakim olanlar çıktı. Hala çıkmaya da devam ediyor. Günlerdir açık oturumlarla toplum bir uçtan bir uca savrulacak şekilde programlar yapılıyor. Kanaatim o ki, Almanya’nın bu konudaki tutumu ne kadar yanlışsa bizdeki sınırsızlık ve kanunsuzluk da o kadar yanlıştır. İnanın medyanın bu sınır tanımaz tutumu; canilerin verdiği zarardan kesinlikle daha az değildir. Geleceğimize / çocuklarımıza yazık oluyor.

          

            Bize benzemeye başladıkları konulardan biri de cadde ve sokakların kirlenmeye başlaması. 35-40 yıl önce yerlerde bir sigara izmariti, kâğıt, çer-çöp görmek kesinlikle mümkün olmazdı. Atanı gördüler mi uyarırlardı ve ceza verirlerdi. Bugün bizim kadar olmasa da kirlenmeye başladığı açıkça görülüyor. Bir diğeri ise restoran ve pastane gibi yeme-içme yerlerinin önüne (kaldırıma) masa-sandalye çıkarmaları olmuş. Masa-sandalyeleri kullanmadıkları zamanlarda da zincirlerle bağlıyorlar. O da yetmemiş, sokağa yerleştirilen her eşya (çok basit de olsa) sabit bir yere zincirlerle bağlamışlar. Bu durumu bizzat görmesem de söyleseler, kesinlikle inanmazdım. Şaka gibi ama maalesef gerçek. Almanya'nın bu örneği bana, zirvelerin sonsuz olmadığını yeniden hatırlattı.

        

            İlk defa dikkatimi çeken bir konu da şudur: Bazı cadde ve sokaklarda yerlere çakılmış metal plakada isimler ve künyeler gördüm. Bunların, Nazi Almanya’sında o noktada öldürülen Yahudilerin isim ve künyeleri olduğunu öğrendim. Devlet halen o künyelerdeki kişilerin varislerine bedel ödemektedir. Onun için onların yerlerinden sökülmesi ve okunmayacak şekilde zarar verilmesi suç teşkil etmektedir. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” atasözümüz, tam da böylesi durumları anlatmak için olsa gerek. TV kanalında açık oturuma katılan milletvekillerine spikerler; “Filistin’de çocuklar ve kadınlar öldürülüyor. Bu konuda ne söylersiniz?” Diye sorunca, verdikleri standart cevap aynen şudur: “Biz mecliste karar aldık, bu konuda konuşmayız, konuşmayacağız.”  Alın size; zirvelerin sonsuz olmadığının başka bir kanıtı.

          

        

           Yanlışların değil, doğruların örnek alınması dileğiyle, esen kalınız!

                                                         14/09/2024 – Zübeyir ÇÖMLEKÇİ

ALİ ULVİ ÜLKER
14.09.2024 22:40:20
Merhum Mehmet Akif Ersoy'a atfedilen; "İşleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi" vecizesine bire bir uyan bu makale için Kıymetli Zübeyir Hocam 'a teşekkür ederim.

Zübeyir Çömlekçi
17.09.2024 19:03:32
Değerli dostumAli Ulvi bey, ilgi ve desteğin için gönülden teşekkür ederi, esenlikler dilerim.

  • BIST 100

    9041,72%0,87
  • DOLAR

    34,29% 0,36
  • EURO

    37,47% -0,12
  • GRAM ALTIN

    2910,63% 0,75
  • Ç. ALTIN

    4856,87% 0,45
  • Cuma 30.7 ° / 17.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 30.3 ° / 18.2 ° Güneşli
  • Pazar 21.2 ° / 13.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Balıkesir

11.10.2024

  • İMSAK 05:40
  • GÜNEŞ 07:04
  • ÖĞLE 12:56
  • İKİNDİ 16:04
  • AKŞAM 18:37
  • YATSI 19:56