Balıkesir AHP´deki maçtan dönerken, araç bekliyorum. Yanımda duran bir özel araç, beni Balıkesir merkeze götürmek üzere alıyor. Sürücüsü, avcıymış. Avdan geldiğini söylüyor. Bu arada, hiç sevmediğim av üzerine anlatmaya başlıyor. Yine bildiğimiz o terane? Av, spormuş! Avda, hayvanlara kaçmaları için olanak tanınmalıymış. Kendisi buna uyuyormuş! Ardından da, avlanırken ?güme? kurduğunu da belirtince şaşırıyorum. Sulak alanların yakınlarında, ?güme? denilen yapma evlerin içine gizlenip, hatta kış günlerinde soba bile kurarak, yanına kadar yaklaşan, karda-kışta aç kalmış hayvanları öldürmenin adı nasıl spor olur?
Kuşcenneti ve Kuşgölü (Manyas Gölü) yöresinde de bu gümeler ünlüdür. Yıllar önce Kuşcenneti Milli Parkı Şefi olan Kamil Seyhan ile birlikte güme yakma operasyonunu izlemiştim. Gerçekten, küçük bir ev gibi döşenmiş, hatta halılarla kaplanmış bu gümeleri, içindeki hiçbir şeyi çıkarmadan yakmışlardı, milli park görevlileri. Zaten yasal olarak buna hakları da var.
Sık sık gündeme geliyor. Çeşitli dağlardaki hayvanların avlanması işi ihaleye çıkarılıyor. Bas parayı, al hayvanın canını! Adı da spor (!) olsun. Sporunuz batsın!
Nesli tükenmekte olan tepeli pelikana zarar vermenin cezası 200 bin lira olarak açıklandı, geçtiğimiz günlerde. Yetmez! Yalnız tepeli pelikan değil, her canlının avlanmasına yasak getirilmeli, dağda-bayırda!
Franz Kafka, şöyle diyor:
?Bütün soruların cevapları, bir köpeğin bakışlarında gizlidir.?
Hayvan hakları konusunda da çalışmalar yapan bir bilim adamı, Prof. Dr. Orhan Kural. Şimdi de, avcılığa karşı yeni bir dernek kurma çalışmalarını başlatmış. Adını da ?Avcıları Avlama Derneği? koyacakmış. Yakışır! Bu dernek kurulursa, üyeleri arasında yer alacağımı şimdiden belirteyim.
Hayvanları, birçok kişiliksiz insana tercih ederim.
Son söz, Aelxandro Pope´nin:
?Tarih, arkadaşların sadakat örneklerinden çok, köpeklerin sadakat örnekleriyle doludur.?