Çınar Yayınlarının kurucusu, güler yüzlü, çalışkan, hoş sohbetini unutmayacağım Aydın Ilgaz… Ve ikimiz konuşurken arada gülümseyerek, “Evet, hocam.” Deyişini. Sanırım hiç kimse bu denli güzel bir şekilde “Hocam” diyemezdi.
Rıfat Ilgaz’ın oğluydu. Rıfat Ilgaz’ın yazılarını okuduğumda Hababam Sınıfı romanını yazarken Aydın Ilgaz’ın lise yıllarındaki anılarından da çok yararlandığını yazıyordu. Aydın Ilgaz, lisede okulda, sınıfta yaşadıklarını gelip bir heyecanla ona anlatırmış. O da Kastamonu’da lisede okurken yaşadıklarıyla onları birleştirip ünlü Hababam Sınıfı’nı yazmış. Rıfat Ilgaz da 1993 yılında aramızdan ayrıldığında 82 yaşındaydı. Aydın Ilgaz’ı da aynı yaşta yitirdik.
Hani bazı insanlar vardır ya. Hiç öleceklerini aklımıza bile getirmeyiz. Bu Neşet Ertaş yorulup gittiğinde de aynı oldu. Hamdullah Köseoğlu gittiğinde de, Aziz Nesin, Muzaffer İzgü doğup, düşler kurup bunları yazdıktan sonra da… Ama yoklukları, eksiklikleri onları yitirdiğimizde daha iyi anlaşıldı. Aydın Ilgaz da onlardan biri… Bir anda yakıştıramadığım, konduramadığım bir kayıp… Yerine yeni insanlar gelebilecek mi? Bu güzel insanların yeri dolabilecek mi? Merak ediyorum.
Sarı Yazma romanı Rıfat Ilgaz’ın Karadeniz, Cide, Kastamonu insanını anlattığı romanıdır. Aydın Ilgaz’ı ne zaman görsem her kitap fuarında elinde o kitap olurdu. O kitabı herkese okumalarını salık verirdi. “Rıfat Ilgaz Kültür Merkezine uğra, bir çayımızı iç.” dediğinde mutlaka uğramalıydım. Her kitap fuarında gördüğüm o güzel manzarayı da… Çınar Yayınları standında bir de çocuklarla, gençlerle güler yüzlü konuşmalarını da…
PEN Yazarlar Derneği, Aydın Ilgaz’ın yaşamını yitirmesiyle ilgili bir açıklama yayınladı. Aydın Ilgaz’ın babasının yolundan ve düşüncesinden hiç ayrılmadığını belirtti.
“Rıfat Ilgaz’ın oğluydu. Onun yolundan, düşüncesinden hiç ayrılmadı. Babasının yapıtlarını yayınlamak için Çınar Yayınlarını kurdu. “Sınıfın Efsanesi”ni de babasının ve artık Türkiye’nin ortak değerleri arasına katılmış “Hababam Sınıfı” anılarını toplamak için yazdı. Dost, güler yüzlü, etkin, iyimser ve enseyi karartmayanlardandı. Bize de kitaplarda topladıklarının yanı sıra, onun güzel anıları kaldı. Devridaim olsun.”
Rıfat Ilgaz, oğluna yazdığı Aydın mısın? Şiiriyle ona ve onun nezdinde milyonlara sesleniyordu,
Aydın Mısın?
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen karakuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun?
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabetik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
(1968)
Karakılçık adlı şiir kitabından (1969)
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Aydın Ilgaz babası Rıfat Ilgaz’ın o güzel şiirlerini ezbere bilir, söylerdi,
DÖRT MEVSİM
YÜZYIL'ımı dörde böldüm…
Her bölümü bir mevsim,
Biri kaldı, üçü gitti…
YAZ'ı gitti, GÜZ'ü gitti,
Karlı, tipili KIŞ'ı gitti,
Yemyeşil bir bahar kaldı!
Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)
Ve son Rıfat Ilgaz şiirini de yazalım onu uğurlayarak…
SON ŞİİRİM
Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım!
Rıfat Ilgaz 1991
Aydın ILGAZ… Şiirlerle… Sonsuzluğa… Şiirlerle…