Rifat Serdaroğlu (SERDARCA)

Tarih: 15.07.2024 23:36

AYDIN MIYIZ?

Facebook Twitter Linked-in

Günümüz Türkiye’sinde siyasete-ticarete girmeyen, uluslararası istihbarat örgütleri ile teması olmayan, emperyalist devletlerin kirli sermayesinden beslenmeyen sadece Allah rızası için İslam’a karşılıksız hizmet eden
Tarikat-Cemaat var mı? Bir elin parmaklarından daha az!

Çoğu esas işlevinden kopmuş bu fitne yuvalarının varmak istedikleri yer neresi?
Elbette ki İslami Ümmet Devleti! Zaten sakladıkları da yok.
AKP iktidar olduğu andan itibaren, 1938’den beri yer altından yürüttükleri “Karşı Devrim” hareketleri artık açıkça yapılmakta. AKP’nin koruma ve yönlendirmesiyle Türk Devletinin en hassas birimlerine kadar sızdılar.
Türk Devletinin kozmik odasına kadar! Ve ne yazık ki, çok mesafe kat ettiler!

Tamam da, bizler yani Türkler, vatanseverler, demokratlar, Türk Devletinin ekmeğini yiyip suyunu içenler, bu devlet ve bu millet sayesinde zengin olanlar, Lâik Cumhuriyete, Sosyal Hukuk Devletine, çağdaşlığa bağlı aydınlar olarak ne yapıyoruz?

Bu vahşi saldırıyı püskürtmek, anayasal çerçevede hukuka bağlı olarak demokratik rejimi korumak için ne yapıyoruz?
Bir aydın olarak üzerimize düşen görevi yerine getiriyor muyuz?
Soru, şu şekilde de sorulabilir; Bizler, gerçek aydın mıyız?

Halil Cibran, gerçek aydını şu örnekle anlatır;
Bir gün göz der ki, “Uzaklarda mavi sislerle örtülü yüce bir dağ görüyorum.”
Kulak, hemen kulak kesilir; “Dağ nerede? Onu duyamıyorum.”
El, el yordamıyla birkaç hamle yapıp; “Dağa dokunmak için uğraşıyorum. Fakat dokunamıyorum.”
Burun havayı uzun uzun kokladıktan sonra; “Dağ yok, kokusunu alamıyorum ki.”
Göz, ümitsizce bakışlarını çevirir ve diğerleri aralarında gözün garip hayali (!) hakkında konuşurlar. Ve derler ki; “Gözün bir sorunu olmalı!”

Aydın, vücudumuzdaki gözümüz gibidir.
Aydın, bir toplumda geçerli olan değerlerle, gerçekler arasındaki uyumsuzluğu eğilip bükülmeden, gerekirse bedel ödeyerek söyleyen kişidir.

Fakat günümüzde “başarı odaklı vahşi kapitalist” düzende, “başarılı” olmak için her şeyin özellikle paranın geçerli sayıldığı ortamda, aydın hiç de makbul bir figür değildir.
Çünkü, aydın gerçekler için mücadele ederken, akıllı-kurnaz insan (!) düzene uyup para kazanır! Diktatörlerle de anlaşır, yobazlarla da anlaşır. Yeter ki para, daha çok para, daha fazla para kazansın. 21’inci yüzyıl, “Aydın” ya da “Bilge” kişinin yerini “Akıllı-Kurnaz Adam” figürünün aldığı bir yüzyıldır.

Rahmetli Hilmi Ziya Ülken, toplumu oluşturan insanları dört sınıfa ayırır.
1)En altta, korkularıyla hareket eden eğitimsiz halk.
2)İkinci sırada beklentileriyle hareket eden nispeten eğitimli insanlar.
3)Üçüncü sırada marifetleri iltifata bağlı yöneticiler. (Akıllı-Kurnaz İnsanlar!)
4)En üstte ise hakikate göre hareket eden kâmil insanlar. (Gerçek Aydınlar)

Türkiye’de şu an gerçek aydınlar maalesef suskun!
Üniversiteler, akademisyenler, bilim insanları suskun!
İş Dünyası, Sendikalar ve Sivil Toplum Kuruluşları suskun!
Medyanın yüzde 90’ı Saraya satılmış, diğer yüzde 10’u yaşamak için CHP’li Belediyelere yanaşmış!

Türkiye’de üniversitelerde okuyan 7 milyon gencimiz var.
Türkiye’de tüm öğrenci sayısı 19 milyon 126 bin 106.
Çalışma yaşamında, çalışan kadınlarımızın oranı yaklaşık %50.

Böylesine eğitimli ve genç nüfus, “İran Benzeri” bir rejimde yaşamak riskini gördükleri halde, hiçbir demokratik itirazları yok!

Eğer “Aydın” olduğumuzu iddia ediyorsak, gereğini yapmalıyız.
Gereği, Türk Milletini ayağa kaldırıp, AKP-MHP-HÜDA PAR işbirliğini, küresel çetenin elemanlarını başımızdan atmaktır.
Bu maç uğruna 4 parti, KURTULUŞ İTTİFAKINI oluşturduk. Eylül ayından itibaren tüm ülke sathında, çalışmalara başlıyoruz.
Karar verecek olan da sizsiniz, çare olacak olan da sizsiniz.
Ya dediğimizi yapacak ve Türk Milletinin gerçek aydınlarına destek olacaksınız
ya da faşist diktaya boyun eğeceksiniz! Takdir de Karar da sizlerin…

Sağlık ve başarı dileklerimle 16 Temmuz 2024
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Kurucu Genel Başkanı


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —