Öyle ikiyüzlü, öyle utanmaz insanlarla karşılaşıyorsun ki, zaman zaman toplumdan, sosyal yaşamdan uzaklaşıyorsun.
Ve anlıyorsun ki, yalnız olmak, yanlış yerde olmaktan iyidir.
“Badanalı yüzler”le kuşatılmış bir toplumda yaşamak hiç kolay değil!
Bir de şu var, tabii ki.
Mücadeleden de yılmamak gerekir.
Ünlü oyuncu Katharine Hepburn, şöyle diyor:
“İnsan yaşadıkça anlıyor ki, kendi kayığını kendin çekmezsen, bir yerlere gidemiyorsun.”
X X X
Anton Çehov’dan bir söz:
“En tehlikeli insan tipi
Az anlayan, çok inanandır”
Sanki ülkemiz insanını tanımlıyor.
Böyle bir ülke din sömürüsünden kurtulur mu?
Dindarlığınızı Tanrı’ya gösterin. Bize insanlığınız gerek…
X X X
İnsan, 40 yaşından sonra harfleri yakından seçemiyor ama dönen fırıldakları uzaktan bile fark ediyor.
Hele hele yalan dolanı!
Yalanı asla affetmeyin! Çünkü yalan mecburi değil, tercihtir.
Hata değil, ihanettir!
Zaten birden çok tekrarlanan hata ise “karar”dır.
X X X
Oğuz Atay, “Tutunamayanlar” isimli romanında şöyle diyor:
“Kıyamet kopuyor,
Yaşayan ölüleri oynuyoruz”
Evet, “yaşayan ölüler” gibiyiz.
“Güz gülleri gibiyim. Hiç bahar yaşamadım” şarkısı ne güzel anlatır, yaşam özlemini…
Pablo Neruda, “Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz” der.
Orhan Veli’den, “Gölgem” isimli dizeler:
“Bıktım usandım sürüklemekten onu,
Senelerdir, ayaklarımın ucunda,
Bu dünyada biraz da yaşayalım,
O tek başına
Ben tek başıma”
X X X
Yaşam elbette ki büyük engellerle dolu. Engelleri aşmak için mücadele şart.
Aret Vartanyan, şöyle diyor:
“Kaybetmekten mi korkuyorsun, kaybet!
Düşmekten mi korkuyorsun, düş.
Yaralanmaktan mı korkuyorsun, yaralan.
Sonra iyileş.
Yeniden kalk.
Yeniden başla.
Yeniden âşık ol.
Bir daha mı düştün.
Bir daha kalk.
Er ya da geç, beklediğin gelecek.
Er ya da geç, aradığın seni bulacak.
Ama sen bir kez yıldın mı, korktun mu,
Maskeni yüzüne geçirip kalkanlarını kuşandın mı,
Beklediğin her ne ise asla gelmeyecek!”
X X X
Her şeyi bildiğini sanan kişilerden hep uzak dururum. Bu kişilerle asla tartışmam. Çünkü bu kişilerle tartışma sonuçsuzdur.
Mevlana’nın “Şems-i Tebrizi Sözleri”ni aklınızdan çıkarmayın:
“Bildiklerini anlat ama akıl vermeye kalkma.
Anlatılanları iyi dinle ama hepsini doğru sanma.
Sessiz kalmak, bir şey bilmediğin anlamına gelmez.
Çok konuşmak da çok şey bildiğini göstermez.
Cesaret, akıldan gelirse cesarettir.
Bilgisizlikten gelirse cehalettir.”
Bir söz de A. Einstein’den:
“Cahillik ne güzel şey! Her şeyi biliyorsun!”