MERHABA…
Ben masalcılar masalcısıyım. Dünyanın eserleri en çok başka dile çevrilen sekizinci yazarıyım.
Birçok ülke gezdim. Bana göre seyahat etmek yaşamaktır. İşte o zaman yaşam canlanır, zenginleşir. İnsan bir pelikan gibi kendi kanıyla değil doğayla beslenir.
Babam ayakkabı tamircisiydi. Annem ise çamaşırcı…
Çocuk yaşta tiyatro ile tanıştım. Babamın yardımıyla oyuncak bebeklerden kukla tiyatrosu kurdum.
11 yaşındayken babamın ölümü üzerine okula ara verdim. Annemle birlikte temizlikçilik, çamaşırcılık yaptım. Çocuk yaşta fabrikalarda çalıştım. Bu yüzden sefil ve çaresiz durumdaki karakterlerimi masallarıma yerleştirdim.
Çirkin Ördek Yavrusu benim hissettiğim yabancılaşma duygusunun bir yansımasıdır.
1819'da tiyatro oyuncusu olmak ümidiyle Kopenhag'a gittim. Oyunculuğu ve dansçılığı denedim. Başarılı olamayınca oyun yazarlığına yöneldim. Sesim kötü olduğu için korodan atıldım.
İlk kez yurt dışına çıktım. Bu yolla birçok ülkeyi gezmeye başladım. Ve bu yolla gezi kitapları yazdım.
Kendime özgü masal anlatma yöntemini kullandım. Birçok kaynaktan araştırarak yarattığım masalları sonradan yazıya geçirdim. Masal yazarlığına başladım.
Yazıya geçirdiğim ilk masalın el yazması 2012 yılında bir arşivde bulunacaktı. Bu masal, 1820'de öğrenciyken yazdığım (Don Yağından Mum) adlı masaldı. “İç güzelliği fark edilene ve tutuşturulana kadar ihmal edilen ve kirlenen saygıdeğer bir mumun hikâyesi” idi. Bu masalı "Bayan Bunkeflod"'a atfetmiştim. Bayan Bunkeflod, çocukken ziyaret ettiğim ve ödünç kitap aldığım dul bir kadındı.
1833’te İtalya, Fransa ve Almanya’ya yaptığım büyük yolculuk sırasında Victor Hugo ile tanıştım. Bu geziden sonra ilk romanımı yazdım ve Çocuklar için Peri Masalları adlı peri masallarını…
1830'ların ortalarından itibaren romanlarım Almanya'da büyük bir tiraja ulaştı. 1839'dan itibaren ise peri masallarım şöhrete kavuştu. Köleliğin kötülüklerini anlattığım Melez adlı oyunum Kraliyet Tiyatrosu'nda başarı kazandı.
Masallarımın yetişkinlerin de ilgisini çektiğini fark ettim.Bu yüzden yeni peri masallarını (çocuklar için) ifadesini kaldırarak yayınladım.
Otobiyografimi 1855'te Hayatımın Öyküsü adıyla yayınladım.
Uyumadan önce anneler benim masallarımı okurdu çocuklara. Bu nedenle sanırım birçok çocuk için rüya kaynağı oldum.
Hayatın kendisi en harika masaldır. Dokunduğunuz her şeyden bir hikaye alabilirsiniz.
Odenselilerin çoğunluğu benim için “Çok çirkin bir insandı. O yüzden evden çıkamaz, bara takılamaz. Boyuna oturup insanları ağlatan hikayeler yazardı,” demişler. Küçükken ince sesim ve çirkin görünüşüm nedeniyle hep alay ederlerdi benimle… Bu yüzden çoğu zaman yalnız yaşamayı tercih ettim.
1857'de İngiltere'ye seyahat ettim ve ünlü yazar Charles Dickens'ın evinde kaldım. Gezilerime İspanya (1862) ve Portekiz (1866) ile devam ettim.
1867'de Odense Onursal Hemşehrisi unvanı verildi bana…
Beni anımsayabildiniz mi?
Parmak kız, Çirkin Ördek Yavrusu, Karlar Kraliçesi, Kral'ın Yeni Giysileri, Bezelye Tanesi ve Prenses, Kurşun Asker desem…
Ben masallarımda aslında kendimi yazdım. Benim için The Guardian’da Paul Binding şöyle yazmıştır:
“Evet, Andersen’ın Çirkin Ördek Yavrusu, Kurşun Asker, Küçük Deniz Kızı gibi pek çok ünlü eseri kendi hayatındaki ikilemlerin ürünüdür. Bu eserler kişiselliği dilde, gözlemde, detayda, karmaşık ancak berrak bir yapıdadır. Evrensel çekiciliğin mükemmel süslü bir yapısıdır. Yoksa kendi ayakları üzerinde durmak üzere tasarlanmış olarak bugün olduğu gibi sunmasaydı üzerimizde etki bırakmazdı.”
Artık ben Danimarka’da “Ulusal Hazine” olarak görülüyorum.
Deniz kızı masalıma atfen, Copenhag'da deniz kıyısındaki kayalıklardan birinin üzerine iliştirilmiş bir deniz kızı heykeli vardır.
Ben Masalcılar Masalcısı ya da Masal Profesörü Hans Christian Andersen…
Yalnızca yaşamak yetmez dedi, kelebek.
Gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de gerek…