Taylan Özgür KÖŞKER (Güne Özel Hikayeler)


BEN KİMİM MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

BEN KİMİM MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


“BEN KİMİM?”  MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Biten bir imparatorluğun ardından yeni bir devleti küllerinden yarattım ben. Müslüman devletler içinde tek laik ülkeyi kurdum. Binlerce yeni okul kurdum. Okusak da bir türlü anlayamadığımız Arap harflerinden yepyeni Latin harflerini bir devrim yaparak ortaya çıkardım. Kendi dilimizde okuyup yazmayı öğrettim.

Çocukken çok yaramazdım. Annem Zübeyde Hanımın tüm engellemelerine karşın ağaçlara tırmanır, hiçbir zaman yerimde duramazdım.

Okula başladım. Okuldaki ezberci, ilkel eğitim yöntemlerini, şalvar giyilmesini ve diz üstünde oturularak ders işlenmesini hiç sevmedim.  Daha sonra babamın isteğiyle gittiğim Şemsi Efendi Mektebi ise daha çok hoşuma gitti. Burası çağdaş, özgürlükçü eğitim veren bir okuldu. Tarih, coğrafya, matematik gibi dersler vardı.

Küçükken babamı kaybettim. Annemin kardeşinin yanına Langaza Çiftliğine gittik. Orada günlerim kuşlar, ağaçlar, ırmaklar, rüzgârlar ve toprak içinde geçti. Fakat annem bu küçük kasabada eğitimsiz kalmamdan endişe ediyordu. Bu yüzden yeniden Selanik’e taşındık.

Annem asker olmamı hiç istemiyordu. Korkuyordu. Ama bu işi kafama koymuştum. Her şeyde böyle yapardım. Bir karara varacağım zaman iki gidip bir gelir, günlerce düşünürdüm. Geceleri yatağımda uyuyamazdım. Kararımı vermiştim. Gizlice askeri rüştiyenin sınavlarına girdim ve kazandım.

O dönemde en iyi eğitim askeri okullarda veriliyordu. O yüzden sınava girip askeri okullarda okudum. Fransızca Öğretmenim Yüzbaşı Nakiyüddin Bey, genç düşünce yapımı etkileyerek özgürlük fikrimin oluşmasını sağladı. 

 Daha bu dönemlerde bile ülkemin siyasi yapısını değiştirmek istiyordum. Milli egemenlik kavramını ve laik bir devlet modelini benimsiyordum. Fakat bu düşüncelerimi yalnızca çok yakınlarıma açıklayabiliyordum.

Eğitim gördüğüm Manastır Askeri Lisesinde tarih öğretmenim Mehmet Tevfik Bey, tarihe olan merakımı güçlendirdi.  Okulda Fransızca öğrendim. 

Selanik'te geçirdiğim yaz tatillerinde arkadaşım Ali Fethi Okyar sayesinde siyaset denen şeyin ayırtına vardım. Dönemin uluslararası dili olan Fransızca'yı öğrendim. Dil bilgim ilerledikçe Descartes, Rousseau, Voltaire, Auguste Comte, Desmoulins, Montesquieu gibi Fransız filozoflarının eserlerini okudum. Fransızca kurslarına devam ettim.

Bir yandan da alafranga hayatı tanımaya başladım. Dans dersleri aldım. İçkilerin tadına baktım. Kadınlarla olan ilişkim şekillenmeye başladı.

9 Nisan 1897'de başlayan Osmanlı-Yunan Savaşı'na gönüllü olarak katılmak istediysem de hem lise öğrencisi hem de 16 yaşında olduğum için cepheye gidemedim.

Harp Akademisi'ndeyken arkadaşlarımla birlikte hükümetin yönetimi ve politikalarındaki eksiklik ve hataları açıklamak için elle yazılmış bir gazete çıkardık. Okul yönetimi tarafından takip edilsek de ceza almadık.  Okul bitene değin gazete çalışmalarımızı sürdürdük.  11 Ocak 1905'te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldum.

Sonraları Şam’a yüzbaşı olarak gönderildim. Orada halkın yoksulluğu ve geri kalmışlığı dikkatimi çekmişti. Çok sıkılıyor, daralıyor, bunalıyordum oralarda. 

Bu dönemde düşük rütbeli stajyer bir kurmay subay olarak Suriye'nin çeşitli bölgelerindeki isyanlarla ilgilendim. Küçük savaş (gerilla savaşı) üzerine tecrübe kazandım.

Yurda döndükten sonra İttihat ve Terakki Partisine katıldım.

Bulgaristan’ın Sofya kentine ateşe olarak gönderildim. Bir otele yerleşip yedi ay kaldım. Orada Avrupa kültürünü daha yakından tanıma şansı buldum. Kültürel,  yönetim ve askeri gelişimlerini yakından izledim. Bulgar savaş bakanı Kovaçev'in kızı Dimitrina'ya aşık oldum.

Otelde uyuyamadığım bir gece arkadaşımı yanıma çağırdım. Onunla konuşurken bir düşüncemi paylaştım. Bulgarların her yönden gelişmesi dikkatimi çekiyor dedim, çünkü onların operaları var… Arkadaşım şaşkın bakışlarla beni süzüyordu. Söylediklerimden hiçbir şey anlamamıştı. Ama aradan yıllar geçecek ve tüm düşüncelerim bir bir anlaşılacaktı. Tüm yaşamım boyunca müziğe, sanata, yazıya, şiire, kültüre, barışa askerlikten daha çok önem verdim.

Çanakkale Savaşında gösterdiğim başarı ile tüm dünyaca tanınmaya başladım. Anafartalar Grup Komutanı olarak 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferi'ni kazandım. Conk Bayırı'nda karşı saldırıyı bizzat yönettim.  Çarpışma sırasında bir şarapnel parçası göğsümdeki saate isabet etti. Parçalanan saat yaralanmamı önlemişti. Bu saati daha sonra Alman Komutan Liman Von Sanders'a armağan ettim.20 Eylül'de hastalandım. Sıtmaya yakalandığımdan kuşkulanıldı, ancak Gelibolu'da görevime devam ettim.

1917 yılı Osmanlı İmparatorluğu için tam bir felaket yılı oldu. Enver paşa'nın meşhur yıldırım harekatı lafta kaldı. Mekke ve Bağdat’tan sonra Kudüs, düşman eline düşen üçüncü kutsal şehir oldu.

 Vahdettin tahta geçti. Savaş kaybedilmişti. Savaş sonrası itilaf devletleri orduları İstanbul'a girdi. Şehri teknik bakımdan işgal etmiş sayılmazlardı fakat bu adından başka her şeyiyle bir işgaldi.

Evet, ülke işgal altındaydı ve özgürlüğümüz paramparçaydı.

Vahdettin Padişah ülkeyi işgal edenlerden yanaydı. Kendisini ve saltanatını kurtarma derdine düşmüştü.

Ordu komutanı rütbem indirildi. Açıkta kalmıştım.

 Tek çözüm yolu, bir direnme hareketiydi. Bunun için yurtsever arkadaşlarımla bir program hazırladık. 

1920 Nisan'ında büyük millet meclisini açtık. Bunun üzerine İstanbul hükümeti beni ve bazı arkadaşlarımı idama mahkûm ettiler. 

Aynı dönemde ülkenin dört bir yanında çıkan 34 farklı ayaklanmayla uğraşmak zorunda kaldım.

Fakat yaptığım çalışmalarla halkın bana olan desteği hızla artıyordu.

1921 Ocak'ında Birinci İnönü savaşı kazanıldı. Yurtiçinde moraller yükseldi. İsmet bey, paşa oldu. İsmet Bey, benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. 

Ardından Ruslarla bir antlaşma yaptık. Sınır sorunlarımız çözülüyordu.  Ruslar emperyalizme karşı mücadelemizde bize maddi yardımda bulundu.

 Sonraları başkomutan oldum. Tüm yetkilerimi kullanarak topyekûn savaşı başlattım.  Kadınları da halkla birlikte bu sürece kattım. Bütün halkı seferber ettim. Orduya araç, gereç, cephane, silah, yemek ne gerekiyorsa sağlamak için canla başla bir mücadele verdik.

Sakarya savaşından sonra Doğu'dan da ülkemize yardımlar gelmeye başladı. Gücümüz gittikçe artıyordu.

1922 Ağustos'unda büyük taarruz başladı. Savaş kanlı oldu ve kısa sürdü. 30 ağustos'ta başkomutanlık meydan muharebesi de kazanılmıştı. Kesin zaferden sonra halk sokaklara döküldü. Birçok kent kurtarıldı.

Osmanlı saltanatını kaldırdım. Bu olayın ardından Vahdettin İngiliz gemisiyle Malta'ya kaçtı.

1923'te Latife hanım'la evlendim. Yurt genelinde karımla birlikte geziye çıktım. 34 büyük söylev verdim.  O güne kadar hiçbir Türk devlet başkanının başkentinden çıkıp da halkla yüz yüze konuştuğu görülmüş değildi. Millet, egemenliğini gerçekten elinde tuttuğuna inanmaya başlamıştı.

Ankara'yı başkent yaptım.

1923 Ekim'inde Cumhuriyeti ilan ettim. İlk cumhurbaşkanı oldum.

1924 Mart'ında halifeliği kaldırdım. Böylece din ve devlet işleri birbirinden büsbütün ayrıldı. Modern hukuka dayanan laik bir Türkiye kuruldu. Osmanlı hanedanı Türkiye'den gönderildi.

Ardından İsviçre medeni kanununa dayanan Türk kanunu medenisi getirildi. Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı. Şeyhlik, dervişlik, müritlik gibi unvanlar kaldırıldı. Kılık kıyafetle ilgili yeni yasalar getirildi. Çağdaş bir eğitim programı hazırlandı.

Kadınlarla ilgili çok büyük devrimler yaptım. Eğitim görmelerini sağladım. Çok eşliliği kaldırdım. Miras hukukunda cinsiyet ayrımına son verdim. Boşanma, velayet, seçme seçilme haklarını verdim.

1928'de Harf Devrimi yapıldı. Arap alfabesi, Türkçenin seslerine uymuyordu. 600 sene boyunca Arapça-Farsça harmanlamasına Osmanlıca denilmişti. Harflerinin ve işaretlerinin karışıklığı, yeteri kadar sesli harfi olmayışı ve okunuşunun çeşitli anlamlara göre değişimi yüzünden rastgele bir insanın bunu okuması zordu. Bunun için Latin harfleri getirildi. Neredeyse tamamen cahil olan halk inanılmaz bir hızla okuma yazma öğrenmeye başladı.

 

Ardından iktisadi devrimler yaptık. Köylüyü bir çeşit köle durumuna sokan vergileri kaldırdım. Topraksız köylüye toprak verdim. Şeker, tuz, kibrit, tütün, alkol, gaz ve denizyolları işletmeciliği gibi konularda ilerleme sağlandı. Tarımı makineleştirdim. 

Türkiye batılı devletler gibi sanayileşti. Sermaye yatırımları bu yüzden, özellikle fabrikalara, yüksek fırınlara, çelik endüstrisine ve madenlere yöneltildi. Ziraat aletleri, bez, merinos, şeker, süt, yoğurt, peynir, bira, şarap, taş kömür, mühimmat, tüfek, demir, çelik, çimento ve şişecam fabrikaları açıldı.

Cumhuriyetin ilanından yalnızca 10 yıl sonra Türkiye bilim dünyasının çekim merkezi haline geldi. 

Tıp, arkeoloji, tiyatro, opera, biyoloji, deniz bilimleri, psikoloji, sanayi, şehircilik, güzel sanatlar gibi birçok alanda profesörler ve uzmanlar ülkeye davet edildi. Birçok yeni eğitim bölümü ve kurum hayata geçirildi. Yurtdışına öğrenciler gönderildi. Bu öğrenciler genç Türkiye Cumhuriyeti'nin beyin takımını oluşturdular.

Sanat alanında da kendilerini geliştirmeleri için yurtdışına birçok öğrenci gönderildi.  Müzik, dans, tiyatro, sinema ve opera gibi alanlarda kurumlar açtırdım. Binalar yaptırdım. 15 yılda 30 adet müze açtırdım. Arkeolojik kazılar başlattım. Memleketimi kültür üzerine oluşturmak istiyordum. İki temel dayanağa özellikle önem veriyordum. Bilime ve sanata…

1937'de sağlığım bozulmaya başladı. Uzun savaş yılları ve sürekli uğraştığım entrikalar beni yormuştu. Ayrıca doktorların uyarılarına karşın sağlığıma hiç dikkat etmiyordum.

1938 başlarında siroz teşhisi kondu. Çok geç kalınmıştı. Uzun süre dinlenmem gerekiyordu. Yurt gezilerine çıktım. Hastalığım iyice ilerledi.

938 Eylül'ünde ölümümün yaklaştığını anladım ve vasiyetimi yazdım.

6 Kasım'da yataktan son kez kalktım. Çevremdekilere teker teker elimi uzattım. Onlar da bunu bir daha yapamayacaklarını bilerek elimi öptüler.

10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu biraz geçe son kez gözlerimi açtım. Kendimi bilmeden etrafımdakilere baktım. 

Ben gerçek bir devrimciydim. Tarih boyunca hiçbir lider kısa sürede böyle büyük dönüşüm sağlayamadı. İngilizlerin ünlü tarihçisi Arnold Toynbee, şaşkınlıkla, saygınlıkla ve kıskançlıkla durumu şöyle ifade ediyordu:

Bir an için düşünün, batı dünyasında Rönesans, Reformasyon, 17'nci yüzyıl sonundaki bilim ve düşünce ihtilali, Fransız devrimi, sanayi devrimi, hepsi birden yalnızca bir insanın ömrünün içine sığdırılmıştır…

  • BIST 100

    10002,13%0,87
  • DOLAR

    35,26% 0,13
  • EURO

    36,76% 0,31
  • GRAM ALTIN

    2976,57% 0,46
  • Ç. ALTIN

    4799,36% 0,00
  • Perşembe 10.3 ° / 4.9 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Cuma 5.9 ° / 3.2 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Cumartesi 6.7 ° / 4.1 ° Orta kuvvetli yağmurlu

Balıkesir

26.12.2024

  • İMSAK 06:51
  • GÜNEŞ 08:21
  • ÖĞLE 13:14
  • İKİNDİ 15:37
  • AKŞAM 17:57
  • YATSI 19:22