Hiçbir aşk bir başka aşka benzemez.
Hiçbir gece ötekine benzemez.
Hiçbir kadın ötekine benzemez.
Hiçbir çocuk ötekine benzemez.
DOĞANIN VARETTİĞİ HİÇBİR ŞEY ÖTEKİNE BENZEMEZ.
Var olan her bir canlının oluşum, değişim ve yeniden oluşum zinciri DNA ve RNA diziliş şekli özünde sonsuz bir çelişki ile sonsuz bir değişim ve oluşumu yaratır. Bu zincirin sonsuz benzerliğinin sonsuz değişimini yaratması, sonsuz varoluşlarının ve evrimin sonsuz değişim gücünü besler.
İnsan da bu olağanüstü değişimin bir olağanüstü sonucudur.
Aklı, düşünce ve davranış çeşitliliği ile…
X X X
Hiçbir gün ötekine benzemez.
Hiçbir düşünce ötekine benzemez.
Hiçbir çiçek ötekine benzemez. Hiçbir ağaç ötekine benzemez.
Hiçbir hayvan ötekine benzemez.
Şu işe bakın…
Sekiz milyar insan…Milyarlarca düşünce, milyarlarca düşünce ayrılığı, milyonlarca ırksal farklılık, onlarca göz rengi, yüzlerce dil, yüzlerce dinsel inanış ve ibadet ritüelleri…Yüzlerce değişik yaşam şekli var dünyamızda, gerek hayvanlarda, gerekse insanlarda. Sonsuz bir benzerlik zenginliği…
X X X
Düşünün.
Bu olağanüstü zengin benzersiz yapıda sen kalk, insanlara aynı dinsel inanışı zorla kabul ettir. “Benim dinime inanacak, benim dinsel ritüellerimi uygulayacaksın” de. İnsanlık tarihi bu faşist baskıların, saldırıların acı, ölümcül facialarıyla doludur. Irksal benzersizliği ırk üstünlüğü gibi bir hasta saplantı ile yorumlama da, insanlık tarihinde büyük soykırımlara neden olmuş, milyonlarca insan acı ve ölümle yok olmuştur. Bu faşist ırkçı hastalık hâlâ insan bilincinde bir virüs olarak yaşıyor, ne yazık ki. İdeolojik düşünce farklılığı, ekonomik düzen ayrılıkları, insanlar arası oluşan ekonomik farklılıklar da insanlara, toplumlara acı ve ölüm verebiliyor. Oluşan sınıf farklılığı, sömürülen ve biat etmesi istenen insanları başkaldırıya götürüyor. Farklılığın yarattığı doğal çatışmalar bunlar.
Tarih denilen şey de tam bu işte.
X X X
Bu benzersiz zenginliklere ben BEŞ BENZEMEZ diyorum.
Her şeyi ayrı kılmanın zavallı, korkunç mantığında, hâlâ, insanlara, toplumlara acı vermenin ilksel mantığından kurtulamadı mı insanlık?