Yaşam koçlarının dilindeki çemberiniz, çapınız demelerini okumuş ya da duymuşsunuzdur.
Yöneticilik yaptığım yıllarda çalışanlarımla kuracağım ilişkilerde verimli olabilmek için “Antrenörlük Becerileri Eğitimi” almıştım. İnsanı ‘insan gibi davranma metoduyla geliştirmek ‘ olarak kalmıştır bendeki izdüşümü.
Yaşam koçluğu sizin psikolojinizle ilgilenmez aslında sizin hedefinize yönelmenizi kolaylaştırır. Bu yüzden çemberini kır! Deyip, çemberine herkesi sokma; çemberin senin özel alanın demenin zıtlığını düşünmüşümdür hep.
Çemberi anlamaya çalışırken birde çap çıkar, aklınız karışır.
Hadi bakalım çemberin çevresi çapla orantılıydı değil mi ? Yarıçap ne oluyordu o zaman?
Seçtiğimiz, baktığımız yön mü?
Ardında bıraktığın mı?
Çapımı kulaçla mı ölçecektim? Yoksa feetle mi?
Asıl Ben mi ölçeceğim? Yoksa Sen mi?
Mesela; Mini etek giydi diye tecavüze uğrayan genç kızın çapı: Eteğinin boyu kadar mı?
Masaya rakı getirmedi diye ölesiye dayak yiyen kadının çapı: Rakı bardağının çapı kadar mı?
Çalışanına 16 saat iş yükü verip kendisi lüks otellerde keyif yapabilen patronun çapı : Gittiği otelin havuzu kadar mı?
Hasta bakarak evine bakan dul kadının çapı: Altını temizlediği yaşlının utanç gözyaşının çapı kadar mı?
Çapın kadar konuş!
Çapın kadar kork!
Çapın kadar öğren!
Çapın kadar yaşa!
Çaplar evlere küçüldü, çaplar daraldı ama ne çok “çapsız “ varmış ortalıkta...
F.K.