Denizsiz yaşayamam. O iyot kokusunu hep hissetmeliyim.
Tabii ki temiz bir deniz, uygarlığın göstergesi.
“Nerede bizde öyle deniz?” diyeceksiniz. Haklısınız. Ama ben de diyorum ki, günebakan çiçekleri gibi güneşe dönmeli yüzünü insan. Güneşi çok gören kentlerde yaşamalı ve deniz kokmalı dört bir yanı!
Deniz, hele hele dalgalı olursa seyri bir başka güzel!
Denizi seyrederken, yaşadığını hissediyorsun. Sonra da ölümsüz bir şarkıyı anımsıyorsun.
Hayallerin, özlemlerin, yarım kalanlar veya hiç başlayamadıkların… Ama yaşam da akıp gidiyor avuçlarından…
Yaşın ne olursa olsun, hemen başlayabilirsin yaşamaya…
“Merhaba yeniden yaşam!” diyebilirsin…
Yaşamak için arınmak gerek, her çeşit olumsuzluktan… Takmamak gerekir hiçbir şeyi kafaya…
Yazımıza yeni yitirdiğimiz Afşar Timuçin’in, “Arınmalar” isimli dizeleriyle son verelim:
“Ateş ve yağmur
Bütün yanlışları yıkar götürür
Gün gecenin sonunu temizler
Ses arındırır sessizliği
El değmemiş beyazlığı bulmak için
Gerçek deniz kuşları açıklardan geçer
Yoksun kalıyoruz sevinçlerden
Kendini savunmanın bir yüzü bu
Bir şeyden vazgeçebilmek
Ben varım diyebilmek ne güzel
Ne güzel kendini
Akşamüstü şöyle bir çiseleyen
Yağmura atabilmek
Dimdik kalabilmek
Gözünün içine baka baka
Kralın imparatorun
Hayırsız sevgilinin
Ne güzel artık bitti diyebilmek
Kimse bilmez gün olur
İnsan boşluklara düşer değişir
Ne derler
Ağaç rüzgârı yedikçe
Gün geceyi gördükçe güzelleşir”