Yaklaşık bir asır boyunca çeşitli şekillerde devam eden Orta Doğu ile ilgili sorunlar arasında bugün yaşanan Suriye sorunlarının en önde gelen sorunlar arasında olduğunu, sanırım, siyaseti biraz yakından takip edenlerimiz tarafından çok iyi bilindiğini düşünüyorum.
Özellikle bu gün Suriye sorunu derken ülke olarak bizim hem terör faaliyetleri ve hem de iç savaş nedeniyle ülkemize sığınan Suriye’li göçmenler bağlamında bu sorundan en fazla zarar gören bir ülke konumunda olduğumuzda bir gerçek. .
Bugün hangi açıdan bakarsak bakalım 185.000 km’lik Suriye toprakları üzerinde hükümranlığı olan bir siyasi yapının olmadığı da bir gerçek. Ve böylesi zor bir görüntüden dolayı Suriye olarak birkaç şehir dışında kalan topraklarının tamamı çeşitli gruplar, terör örgütleri, ABD ve Rusya gibi emperyal devletlerin yer tuttukları ilginç bir devlet yapısından söz ediyoruz. Böylesine zor bir ortamda politikalar üretmenin de zor olduğunu siyasetçilerimizin geçmişte yaşanan sıkıntılardan dolayı iyi bildiklerini düşünüyorum.
Ve şu son bir hafta önce başlayan ve devam eden olaylara baktığımız da ise bir tarafta HTŞ dedikleri bir grubun çok kısa bir sürede Halep’e kadar yürüyüp bu büyük kenti ele geçirdiğini, diğer tarafta, Tel Rıfat’ta ise MSO tarafından (Suriye Milli Ordusu) ani bir harekatla bölgeyi ele geçirdiğini gördük.
Böylesine hassas bir dönemde bizler, Türkiye olarak ne yaptık veya ne yapacağız gibi bir sorunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle yaşadığımız coğrafyada sadece Suriye değil, İsrail- Gazze savaşı ile Ukrayna- Rusya arasında devam eden savaşların da ilgi alanlarımız dahlinde olduğunu, atılacak adımların ülkemizin bekası adına hem bugünler hem de gelecek için bir yol haritası olarak da düşünüldüğünde sessiz ve derinden bölgeyi takip eden bir Türk Diplomasi örneği ile karşılaştık.
Ve böylesine kritik bir dönemde İRAN’ın “ Türkiye’nin hem Suriye ve hem de İran için önemli bir komşu olarak gerilimin kontrol edilmesinde yapıcı bir rol oynuyor” açıklamalarını da çok anlamlı ve de çok değerli bulduğumu söylemem gerekiyor.
Özellikle son yıllarda Türkiye’nin uluslararası siyaset alanında yaptığı çeşitli konulardaki açıklamalardan çıkardığımız sonuçlar bağlamında baktığımızda sağlıklı değerlendirmeler yaptığımızı söylemek mümkün. Örneğin Soçi, Astana ve BM antlaşmalarına sadık kalarak ve Suriye topraklarında terörsüz bir devletin oluşturulması arzusunda olan bir Türkiye devletinin şu son günlerde yaşanan olayları kayıpsız geçmesinin yanı sıra bölge barışı için hareketleri, fikirleri takip edilen bölgesel bir güç olarak değerlendirildiğini de söylemek mümkündür sanırım.
Hele hele iki kutuplu bir dünyada her iki dünya liderine elini uzatabilen, siyasi organizasyonları kurabilen ender devlet yönetimlerinden birisine sahip olmamız nedeniyle önümüzdeki dönemlerde adımızın çok geçeceğini söylemenin aşırı bir iyimserlik olamayacağını düşünüyorum. 3.12 2024 Erhan Göçmen
