Murat KARAHAN

Tarih: 07.10.2024 23:04

Fotoğrafların Bıraktığı İzler – 8

Facebook Twitter Linked-in

Fotoğrafların bıraktığı izlerde bir asrını kutladığımız şanlı tarihi olan, mücadele ile alınmış, kan, ter, göz yaşı ile yoğrulmuş ve çağ açıp çağ kapatmış Cumhuriyetimizin ilan edildiği günlerde yaşananları yazacağım. Kurtuluşun, çağdaşlığın, medeniyetin nasıl kurulduğunun hikayesini yazacağım. Gazi Mustafa Kemal, 29 Ekim sabahı Çankaya köşkünde gözlerini açtığında, kafasından geçen tek düşünce, büyük mücadeleden çıkan Türk yurdunun, asırlar boyunca sürecek olan yönetim şeklinin ilk tuğlası olan Cumhuriyetin ilanıdır. Vatanı nasıl olsa kurtardık değip, kenara çekilmekte vardı. Ama bu gerçek lidere, bir baş komutana yakışmazdı. Bugüne kadar savaş meydanlarında ilk beşler diye de ifade edilen Mustafa Kemal’in beş silah arkadaşı Cumhuriyet ilanına ne diyeceklerdi…

Savaş psikolojisinden çıkan beş büyük asker olan Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet paşa, Rauf paşa ve Gazi Mustafa Kemal için savaş meydanlarından daha zor işlere başlayacaklardır. Anadolu’nun her yerinden kovulmuş düşman, İzmir’den denize dökülmüş düşman artık bitmiştir. İstanbul’da saltanat kaldırılmış ve şehri İstanbul geri alınmıştır. Şimdi koca yurdu dört bir baştan yeniden yapmak ve halkın nasıl bir demokrasiyle yönetileceğinin vakti gelmiştir. Ancak, bunu dinlendirdiği gün, dört silah arkadaşı ile yollar belki de ayrılacaktır. Kazım Karabekir, Ali Fuat, Rauf ve Refet paşa, Mustafa Kemal’in belki de diktatörlüğünün ilan edeceğini düşünerek, yolların ayırmışlardır…

Artık dün savaş meydanlarında sırt sırta mücadele eden paşalar, siyaset meydanında çoktan birbirlerine sırtlarını dönmüşlerdi. Gazi, ikinci millet meclisindeki ortamın pekte Cumhuriyeti ilan etmeye müsait olmadığının farkındaydı. Milletvekillerinin içinden, çıkacak devrimlere ve cumhuriyetin ilanına muhalefet edecek vekillerde vardı. İşte tam da bu sırada ulusun geleceği ve istikbali için her türlü fedakarlık yine Gazi’ye düşmüştü. Bir yandan savaşırken, bir yandan meclisi, anayasayı, partiyi ve tüm çağdaş düşünceyi hep bir arada kurgulamaktaydı. Cumhuriyet’in kilometre taşlarını birer, birer döşemenin artık vakti gelmişti…

Cumhuriyetin ilanından tam bir hafta önce, 23 Ekim sabahı Ali Fuat Paşa Meclis ikinci başkanlığından istifa eder. Hemen ertesi gün Fethi bey hem başbakan ve hem içişleri bakanlığını yürütemeyeceğini ileterek, bu iki önemli görevden istifa eder. Böylelikle, mecliste ciddi bir kriz baş gösterir. Anayasa ya göre bu iki koltuğa atama yapma yetkisi, yalnızca meclistedir. Meclis iki sürpriz isimi seçer. İçişleri bakanlığına Sabit bey ve meclis ikinci başkanlığına Rauf beye seçerler. Bu iki isimde, Mustafa Kemal’in hoşlanmadığı kişilerdir. Çünkü devrime karşı ilk meşaleyi yakan isimlerdi…

Aradan iki gün geçer. Gazi, 26 Ekim gecesi Çankaya köşküne kabineyi toplar. Bakanlar muhalif millet vekillerinin oyununu bozmak için, topluca istifa ederler. Meclis millet vekilleri bakanları görevlerine tekrar seçseler bile, onlar kabul etmeyeceklerdir. İşte tam bu sırada Cumhuriyet ilan edilecektir. Büyük bir taktik savaşının yaşanacağı hamleleri başlamıştır. Cumhuriyetin ilanından bir gün önce, 28 Ekim Pazar günü gazetelerde istifa eden bakanların resimleriyle doluydu. Ülke resmen hükümetsiz kalmış ve Pazar günü olmasına rağmen, meclis çalışıp hükümet listeleri hazırlanıyordu. Ancak Mustafa Kemal’e yakın bütün isimler meclis tarafından kabul edilmiyordu. Herkesin rejimin ve içindeki durumun belirsizliğinden kaygılıydı. 

Ve Cumhuriyetin ilanından bir gün önce, Gazi köşkte, yakın arkadaşlarına o meşhur sözünü söyleyerek, sabahı karşılayacaktır. “Efendinler, Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Pazartesi sabahı halk partisi grubu toplanır. Gündem hükümet krizidir. Millet vekilleri, Mustafa Kemal’in meclise gelip, fikirlerini söylemesini isterler. Ortam hazırlanmış ve Gazinin meclise gelmesi ayarlanmıştır. 

Mustafa Kemal, meclis toplantı salonuna gelir ve kürsüye çıkar. Efendiler, Bakanlar Kurulu seçimlerinde görüş ayrılıklarının hasıl olduğu anlaşılmıştır. Bana bir saat müsaade buyurun der ve kürsüden iner, meclisteki odasına gider. Çözüm zaten aklındadır. Bir saat izin istemesinin nedeni, o dönemdeki kendisine muhalif vekiller ile görüşüp, ikna etmesidir. Onlara bu krizin çözümü bir anayasa değişikliğidir der. Sihirli formülün ilk maddesi bellidir. Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir. Ve Cumhurbaşkanı başbakanı atama yetkisini ister. O yalnızca bir saatte bütün bu ikna turlarının tamamlamıştır. Muhafazakarlar Cumhuriyet rejiminin dinsizlik olduğunu öne sürer ve ikinci kriz yönetimi devreye girer. Gazi, böyle bir tepkinin geleceğini ve bununda çaresini çoktan kafasında planlamıştır. İkinci değiştirilecek madde ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır. Böylelikle anaya değişikliğini gerçekleştirip, Cumhuriyeti ilan edecektir. Daha sonra devletinin dini İslam’dır ifadesi 1928 Yılında çıkartılmıştır.

Bir saat gelip geçmiş ve Mustafa Kemal tekrar meclis salonuna geçer. Kendinden emin bir şekilde kürsüye çıkar ve şunları söyler. Muhterem arkadaşlar, hallinde müşkülata düştüğünüz meselenin sebep ve bağlantılarının, bütün arkadaşlarca anlaşılmış olduğu kanaatindeyim. Hepinizin topluca bakanlar kurulunu seçmeye mecbur olmanızda görülen müşkülatın halli zamanı gelmiştir. Görülüyor ki, bu usul bazen birçok karışıklıklar doğuruyor. Yüce kurulunuz bu müşkülün halline beni memur kıldınız. Ben de bu arz ettiğim kanaatten ilham alarak düşündüğüm şekli tespit ettim. Onu teklif edeceğim. Teklifim kabule değer bulunursa kuvvetli ve kendi içinde tutarlı bir hükümet teşkili kabil olacaktır. Devletimizin şekil ve mahiyetini tespit eden ve hepimiz için gaye olan anayasamızın bazı noktalarına açıklık getirmek lazımdır. 

Teklifim şudur dedi ve sonra teklifini okuması için elindeki kağıdı katip beylerden birine uzatarak kürsüden indi. 

O daha kürsüden inerken katip ilk maddeyi okudu. 

“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” 

“Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir”

Meclisteki millet vekilleri, krizi çözmek için getirdikleri, Mustafa Kemal Cumhuriyet’in temellerini, gayet medeni bir şekilde demokratik bir tavırla mecliste söylemişti. Artık ipler mecliste yeni seçilecek cumhurbaşkanının elindeydi. Ve tabi ki, Mustafa Kemal seçilecekti. Rauf bey ve diğer sıkı muhalif kişiler Ankara ilinde değillerdi. O anki mecliste bulunan diğer muhalif milletvekillerinin itirazları da anlam ifade etmeyecekti. Sırasıyla birçok millet vekili söz alıp, konuştular. Olumlu olumsuz birçok söz alan milletvekilleri düşünceleri beyan ettiler. İçlerinden biri var ki, o bugün olacaklara son noktayı ve o sözü söyleyecektir…

Abdurrahman Şeref Bey. “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, dedikten sonra, kime sorarsanız sorun. Bu Cumhuriyettir. Doğan çocuğun adı budur. Ama bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin.”…

Saatler süren tartışmalar sonucunda akşam saat 20:30’da milletvekillerinin oylarıyla Cumhuriyet İlan edilir. Artık Türkiye Cumhuriyeti’dir. Ve birde Cumhurbaşkanı seçilmelidir. 15 dakika sonra, Cumhurbaşkanı seçilmesine karar verilir. Ve tek aday vardır ve 158 millet vekilinin oyunu alacak bir lider vardır o salonda. O da sarışın bozkurttan başka kimse değildir. Gazi Mustafa Kemal oyların tamamını alır ve Cumhurbaşkanı seçilir…

Gazi tekrar kürsüye çağırılır ve konuşmasını yapar.

Muhterem Arkadaşlar; Mühim ve cihanşümul olağanüstü hadiseler karşısında muhterem milletimizin uyanıp teyakkuza geçişinin kıymetli bir vesikası olan anayasamızın bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için özel encümen tarafından yüksek heyetinize teklif olunan kanun layihasının kabulünü münasebetiyle Türkiye Devletinin zaten cihanca malum olan, malum olması lazım gelen, mahiyeti, beynelmilel idrak edilmiş unvanıyla yad edildi. Bunun tabii sonucu olarak, bugüne kadar doğrudan doğruya meclisin başkanlığına bulundurduğunuz arkadaşınıza ifa ettirdiğiniz vazifeyi cumhurbaşkanı unvanıyla yine aynı arkadaşınıza, bu aciz arkadaşınıza veriyorsunuz. Bu münasebetle, şimdiye kadar hakkımda göstermek inceliğini buyurduğunuz muhabbet ve samimiyet ve itimadı bir defa daha göstermekle yüksek kadirşinaslığınızı ispat etmiş oluyorsunuz. Bundan dolayı yüksek heyetinize  bütün samimiyeti ruhiyemle arzı teşekkürler ederim…

Bendeniz, aciz dostunuz, mazhar olduğum bu emniyet ve itimada liyakat gösterebilmek için pek mühim gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüksek heyetinizin şahsım hakkındaki teveccüh ve itimadının ve gözetmenizin devamıdır. Ancak bu sayede ve Allah’ın inayetiyle şahsıma verdiğiniz ve vereceğiniz vazifeleri en iyi şekilde ifaya muvaffak olabileceğimi ümit ederim…

Milletin teveccühünü daima dayanak noktası telakki ederek hep beraber ileriye gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır…

On saat önce meclis başkanı olarak geldiği meclisten, on saat sonra, Cumhurbaşkanı olarak çıkarak, bin yıllık Türk tarihinin ve Türk Devletinin yönetim şekli ilan ederek, Cumhuriyetin İlanını meclisten geçirir. Afyon milletvekilin dualarından sonra, meclisten gece çıkılır. Meclis önünde yüz pare top atışı ile Cumhuriyet gümbür, gümbür ilan edilir…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —