Son bir hafta içinde bizim de fazla inanamadığımız özgür bir Suriye fotoğrafı ile karşılaştık biliyorsunuz. Çok kısa bir süre içinde özgürlüğüne kavuşan ve sokakların da özgürlük şarkıları söyleyen bir Suriye halkının sevincini izliyoruz televizyonlarda.
Baktığımız zaman 2011’yılından bu güne kadar geçen süre içinde yüzbinlerce insanın hayatına, malına ve mülküne zarar veren bir rejimin sona ermesi ile bundan böyle umarım bölge coğrafyamızda iyi gelişmeler olur ve bizlerde huzur içinde olan bir coğrafyada komşularımızla beraber hayatımızı sürdürürüz.
Gelelim yazımın başlığına. Konu ülkemize gelen milyonlarca Suriye’li sığınmacılarla ilgili bir konu. Hatırlarsak eğer 2011-12 yılları içinde başlayan ve artarak devam eden ve sayıları 4,5 milyona varan ve yaklaşık 13 yıl boyunca süren, yapılan maddi ve manevi desteğin bütçemiz üzerinde yarattığı olumsuz etkilerine rağmen hiç de taviz vermeyen bir anlayışla bugünlere kadar gelmiş ve getirilmiş olmasında emeği geçen herkesi alkışlıyorum.
Hatırladığım kadarı ile sığınmacı gelişinin ilk yıllarında ekonomik olarak zaten sıkıntıda olan bir ülkenin bir ferdi olarak bende bu gelişlere karşı olduğumu ve bu görüşlerimi de yakın eş, dost ve arkadaşlarımla paylaştığımı iyi hatırlıyorum.
Ama o tarihlerde Erzincan’da bir çay ocağında karşılaştığım Suriyeli bir sığınmacı ile tanışmamın ardından görüşlerimin tas tamam değiştiğini de bu gün gibi iyi hatırlıyorum. Elektrik mühendisi olan Suriyeli arkadaşımız, eşi ve iki çocuğu ile birlikte Halep’ten gelmişler.
Evlerinin bulunduğu bölgede hemen hemen her yerin uçaklardan atılan bombalarla yıkılıp, yakılan günler içinde bir gün bir büyük bombanın da apartmanlarının yanına düştüğünü, cam, çerçeve her şeyin paramparça olduğunu, toz toprak arasında ev de bulabildiği birkaç giysiyi de yanlarına alarak sokağa çıktıklarını ve cehennem gibi bir ortamdan hızla uzaklaşarak Türkiye’nin yolunu tuttuklarını anlatmıştı bana.
Özellikle Türkiye devletinin her yönüyle yanlarında olduğunu söylerken büyük mutluluk duyduklarını ama ne olursa olsun ailece bir çadırda yaşamanın zorluğunu ancak çadırda yaşayanların anlayabileceğini de sözlerine eklerken daha o günlerde Türk Milletine teşekkürlerini söylüyordu.
Aradan yıllar geçti. Bu gün artık Suriye özgür biliyorsunuz. Ama çatışmaların daha ilk saatlerde Halep’in kurtarılması saatlerinde Halep’teki yanmış, yıkılmış binalar ve adeta bir ölü kent haline dönüşmüş Halep’i görünce aklıma hemen 7-8 yıl önce tanıştığım Suriyeli arkadaşım geldi. Aslında geçmişte bana anlattıklarının gerçekten çok azmış gibi geldi bana. Demem o ki, böylesine yıkılmış bir kente hiç kimsenin ailesi ile birlikte dönüp tekrar geleceğini ve burada yaşamaya çalışacağını bugün asla düşünemiyorum ben.
Sonuç da bugün gelinen noktada umarım en kısa sürede Suriye’de yaşam olanakları düzeltilir ve ülkemizdeki milyonlar evlerine dönerek yeni bir anlayışla yeni bir yaşamın kurulmasındaki çalışmalara katılır, mutlu olurlar.
09.12.2024 Erhan Göçmen