Eğitimci yazar Soner Atabek yazdı


Hani O Efendi, Namuslu Ülke Nerede?

Hani O Efendi, Namuslu Ülke Nerede?


Canım okurlarım, bu satırları yazarken içimde bir sızı, boğazımda bir düğüm var. Kaybolan insani değerlerimize, sertleşen dilimize ve memleketim adına duyduğum derin özleme bir ayna tutuyorum. Gelin, hepimizin yüreğinde saklı o saygılı, o eski güzel Türkiye’mizi birlikte analım.

İnsancıl sözler, sanki bu topraklara küsmüş gibi... Ne siyasette, ne medyada, ne sporda, ne de sanat camiamızda o insan kokan dil kalmış. Her şey öylesine ilkesiz, öylesine kalpsiz ki...

Baksanıza, eleştiriler bile bir canı çıkarma telaşında yapılıyor. Sanki yazarın elinde kalem değil de, rakibini yere serip delik deşik edecek bir çakı var.

Siyasilerin birbirine seslenişinde, ta derinden gelen bir nefretin tınısı yayılıyor. Sanatçısından spor adamına kadar her yerde aynı kaba üslup. Bir de o televizyon yorumcuları var ki, Mevlana’nın da dediği gibi, "Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır." Biz, kırılıp dökülen bir millet haline geldik ne yazık ki. O incelik, o zariflik çoktan yitip gitti.

Üstüne bir de örfümüzü, âdetimizi hiçe sayan, silahın, tecavüzün eksik olmadığı o diziler... Düşman gelse, memleketimize bundan daha büyük zarar veremezdi.

Halkım ister istemez bu gergin havadan etkileniyor. Güzel ülkem günden güne daha sinirli bir yere dönüşüyor. Sanki bu toprakların insanları birbirine katlanamaz olmuş. Oysa Mevlana, "Olgun kişilerin kıblesi sabırdır, tahammüldür. Hiddete kapılıp, hiç kimseyi çiğneme ki, seni de kimse çiğnemesin!" derken, bize hangi yolu göstermişti? O soylu tahammülü, o büyük sabrı nerede unuttuk?

Ama biliyorum, halkım aslında sıcak bir söze, bir kucaklamaya aç!

Siyasetin, ekonominin dev çarkları dönüyor ve bu çarklar arasında nice insanımız eziliyor, öğütülüyor. İşte o yüzden insancıl düşünceye ihtiyacımız var.

İnsancıl söylem bu çarkların dönüşünü yumuşatacak bir sıvı gibidir. Hani makinelere sürdüğümüz ve onların hareketini kolaylaştıran yağ gibi bir şey. Bu hayatın ritmini yumuşatacak, bizi birbirimize yaklaştıracak o merheme ihtiyacımız var.

İnsancıl sözlerin eksik olduğu yerlerde, insanlar ister istemez gaddarlaşıyor. Kalpleri nasır tutuyor. Korkarım ki, tam da bu haldeyiz. Charles DE Gaulle’ün dediği gibi, "Dünyada büyük olan hiçbir şey, büyük olan insanlar olmadan elde edilemez." Artık küçülmeyi bırakıp, o büyük insanlar olmaya karar vermenin zamanı gelmedi mi?

Yanlış anlamayın beni! Benim özlediğim, sadece bir yer değil, bir ruh. Ben gerçekten o eski Türkiye’mi özlüyorum.

Benim çocukluğumdaki, benim büyüdüğüm Türkiye...

O birbirine saygılı, halden anlayan, efendi insanların yaşadığı, gösterişten kaçınan, ayağını yorganına göre uzatan, orta halli ve kanaatkâr Türkiye burnumda tütüyor. Toplumun kendi içinde sessiz bir dayanışma yaşadığı, küçücük bir olayda bile herkesin koşup yardıma gittiği, sokaklarında kurşun sesinin değil, gençlerin kahkahalarının yankılandığı, huzurlu ve namuslu Türkiye’mi geri istiyorum. Unutmayalım ki, "Hayatta her şey olabilirsin; fakat mühim olan hayatın içinde insan olabilmektir."

İnsanların aldatılmadığı, haksız yere suçlanmadığı, herkesin korkusuzca kendini ifade ettiği o memleketimi geri istiyorum.

Kaçakların, mafya babalarının, rüşvet yiyen devlet görevlilerinin dışlandığı, dürüstlüğün baş tacı edildiği o eski değerlerimizi arıyorum. Victor Hugo’nun sözü kulaklarımızda çınlasın: "Yalan zekâ işidir, dürüstlük ise cesaret." Artık cesur olalım! Zira Yüce Kitabımız bile bize o yolu gösteriyor: "Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Nisâ Suresi, 135. Ayet)"

Gazete yazarlarının her sabah birbirine sövmediği, huzur dolu bir barış ortamına hasretim.

Yaşlının tecrübesinin, gencin heyecanının kıymetli olduğu, toplumu bir arada tutan o görünmez bağların sarsılmadığı günleri geri istiyorum. Cenap Şahabettin'in dediği gibi: "Hayat merdivenlerini çıkarken insanlara iyi davranın. Çünkü inerken yine aynı insanlara rastlayacağız." Bu basit kuralı bile unuttuk.

Paranın değil, dürüstlüğün, emeğin, onurun ve kibarlığın en değerli miras olduğu Türkiye’yi geri istiyorum. Hz. Ömer’in dediği gibi, "Dürüstlük pahalı bir mülktür, her insanda bulunmaz." Gelin bu mülke yeniden sahip çıkalım. Ve Mark Twain’in bize anlattığı gibi, "Nezaket, sağırların duyabildiği ve körlerin de görebildiği bir dildir." Gözlerimiz kapalı, kulaklarımız tıkalı bile olsa, o nezaket dilini konuşmaya başlayalım.

Gelin canlar, hep birlikte kardeşlik türküleri söyleyelim. Gelin hep birlikte o sıcacık ülkemizi geri getirelim.

Canım okuyucum, bu büyük değişimin sorumluluğu hepimizin omuzlarında. Unutmayalım ki, büyük dönüşümler sadece kapımızın önünü temizlemekle başlar. Lütfen bugün, yarına özlediğimiz o güzel ülkeye bir adım daha yaklaşarak başlayalım.

Yazar Soner Atabek

 

 

  • BIST 100

    10814,11%0,74
  • DOLAR

    41,70% 0,02
  • EURO

    48,67% -0,35
  • GRAM ALTIN

    5343,76% 0,67
  • Ç. ALTIN

    8922,33% 2,21
  • Çarşamba 15.7 ° / 12.2 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 14.5 ° / 11 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 21.2 ° / 10.6 ° Güneşli

Balıkesir

08.10.2025

  • İMSAK 05:42
  • GÜNEŞ 07:04
  • ÖĞLE 13:01
  • İKİNDİ 16:13
  • AKŞAM 18:48
  • YATSI 20:05