DEVAM- Ama öyle olmadı. Kara kış tüm azametini yağdırdı Türk’ün şanlı askerinin üzerine. Kar oldu kesti yollarını, buz oldu kırdı bacaklarını, don oldu vurdu yüzlerine, boran oldu boğdu yiğitleri at üstünde. Kafkas cephesinde on binlerce şehit verildi. Donarak şehit düştüler. Hüseyin ve Firuze’nin köylerine acı haber yeni yılla birlikte geldi. Yalnızca köylerinden Alla hu Ekber dağlarında şehit olanların sayısı on yedi idi. Oğullarından büyük olanı Gazanfer bölüğün dağda mahsur kalmasıyla donarak can vermişti. Muzaffer abisini köye defnetmek için komutanından izin alarak hem abisinin cenazesini hem de köydeki arkadaşlarının cenazelerini askeri kamyon ile köye getirdi. Caminin avlusu mahşeri kalabalıktı. Yakın köylerden gelen insanlar ile cami avlusundan köy meydanına kadar uzayan insan seli vardı.
Babası ve annesi oğullarına sarılarak saatlerce ağladı. Bir bölükte sağ kalan birkaç askerden biriydi Muzaffer. Şehitler son yolculuklarına uğurlandı. Akşam camide dualar okundu, namazlar kılındı. Herkes yüreklerindeki kor ateşle evlerine doğru yola koyuldular. Muzaffer olanları tek tek annesine ve babasına anlattı. Abisi kar bastırınca sırtındaki parkasını kendisine verdiğini, kendisinin böylelikle hayatta kaldığını uzun uzun göz yaşları içinde anlattı ve yana yana kavruldu. Annesinin dizlerine başını koyup ağladı. Göz yaşları iki göz odanın duvarlarına kadar yükseldi. Taşıp tavanları önüne katarak derelere ulaştı…DEVAMI VAR