Kenan Benli


İKİ ŞEHİR, İKİ BAYRAM

İKİ ŞEHİR, İKİ BAYRAM


İstiklal madalyalı Edremitli Azim’in oğluydu Arnavut Süleyman Ağa. Gür sesli, sert bakışlı, otoriter, tam bir Osmanlı beyefendisiydi. Süleyman Ağa ses verdi mi evdeki hizmetçiler sıralanır, beslemeler sükût eder imiş. Eşi Sabiha Hanım, o da bir ağa hanımı olmanın ağırlığıyla hareket eder; bayram sabahları üç peşli elbisesinin altına sandıkta sakladığı ipek dokumalı, mor çiçekli içliğini giyinir, inci kolyelerini, elmas taşlı küpelerini takar bayram hazırlığını tamamlarmış. Günler öncesinden kalem gibi sarmalar üzüm yaprağına sarılır, incecik baklava hamurları açılır, bahçedeki ocaklıkta zeytin odunu ateşinde pişirilir, misafire hazır tutulurmuş.

Konak Edremit merkezinde Kurşunlu Camii yolundaymış. Bahçenin içindeki mandalina, limon, portakal ağaçları çiçek açınca amber gibi koku sararmış Kaz Dağları’nın zeytin ağaçlarıyla dantel gibi dokunmuş yamacına doğru. Süleyman Ağa sabahın er saatinde uyanıp, bayramlık kıyafetini giyer, köstekli saatini takar, ipek kuşağını bağlar, körüklü çizmeleri ayağında evde toplanacak torunlarını beklermiş. Bütün aile konakta toplanıp, konağın üst katında hep birlikte kahvaltı yapılırmış. 

Kahvaltı sonrası Süleyman Ağa konağın bahçesinde gramofonda çalan müzikle harmandalı oynar, oyun bitince torunlar el öpme sırasına girerlermiş. Bayram harçlıkları öyle üç beş kuruş olmazdı. Çünkü o bir ağaydı, beydi; seslenirdi torunları Şefika ile Yunus’a. “Oğlum Youuniss! Şimdi Havran’daki Durmuş dedenize varın, elini öpün, harçlıklarınızı alın. Öyle benden daha az harçlık verirse atın o paraları yere Süleyman dedem daha fazla verdi, deyiverin. ”Cepleri para ile dolarmış Yunus ile Şefika’nın. Zenginlik olan variyetli bir ailede olsalar bile, bayram zamanları harçlıkları ile aldıkları horoz şekerinin tadı bugün bile gitmemiş damaklarından.

Sivas’ın Kale ardı semtinde bir odalı toprak bir evde üç evladıyla Hasibe adında bir gelin yaşarmış. Rivayet odur ki kocası Rus harbi yılları askere gidince bir daha dönmemiş. Hasibe’nin üç evladından biri olan Mehmet açlıktan ölünce gencecik kadın evlat acısıyla karaları bağlamış. Bütün bu acılar yetmezmiş gibi bir de kıtlık baş göstermesin mi! Acı acının üzerine gelmiş. Hasibe’nin belini yokluk, çaresizlik bükecekken devlet imdada yetişmiş, her haneye birer külek un bağış edilmiş. 

Hasibe kırkında ölen evladı Mehmet’inin hayrına o unla yaptığı tuzsuz simitleri oklavaya takıp komşulara dağıtmış. Yüreği zengin imiş Hasibe gelinin, elindeki bir külek unu da hayır hasenat için kullanmış. Zaman geçmiş, yıllar tükenmiş. Hasibe gelin oğluna, beyine komşu gitmiş, hatırasını komşuları yaşatmış. O kuru, tuzsuz simit halk arasında olmuş “Memecimin Gıliği”. O zamandan yakın zamana kadar tüm Sivas eşrafında evlerde Memecimin Gılıği pişmiş. Bayram zamanı bayramlaşmaya gelen çocukların sopalarına takılmış, ufaklıklar sevindirilmiş. İki küçük oğlan Soner ile Turan sopaları elinde bayramlaşmaya çıkmışlar, kapı kapı dolaşıp Memecimin Gıliği toplamışlar. Yedikleri bir parça simit, Bandocu Ahmet’ten 25 kuruşla aldıkları elmalı kurabiye mutlu olmalarına yeter de artarmış.

Not: Bir sonraki yazımızda İstiklal madalyalı; Selanikli, Atatürk’ün arkadaşı, Kuvva-i Milliyeci Azim Ağa’dan daha fazla bahsedeceğiz.

Şimdilik kalın sağlıcakla. Bayramınız kutlu, haneniz bereketli olsun.

YAZARLAR

  • BIST 100

    9659,48%0,49
  • DOLAR

    37,93% 0,02
  • EURO

    40,88% 0,24
  • GRAM ALTIN

    3811,22% 0,01
  • Ç. ALTIN

    6070,97% 0,00
  • Salı 19.6 ° / 7.5 ° Şiddetli yağmurlu
  • Çarşamba 14.8 ° / 7.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 14.6 ° / 5 ° false

Balıkesir

01.04.2025

  • İMSAK 05:21
  • GÜNEŞ 06:46
  • ÖĞLE 13:17
  • İKİNDİ 16:51
  • AKŞAM 19:39
  • YATSI 20:59