kalmadı zaten gözümde değerim.
durmuşum bir taş köprünün,
gece karanlığında yükselen
ayaklarının altında.
kalabalık her yer..
uzaklarda parlak bir cümbüş..
ışıklar, sesler…
parça parça bölündüm
kendi keskin düşüncelerimle...
suya karışıp gidiyorum
yavaşça
uzaklaşıyorum ışıklardan
hiç ait olmadığım kalabalıklardan..
hiç olmayan değerimden...
kimse ait değilse kalabalığa..
ait olmayan yalnızlardan mı oluşuyordu kalabalıklar....
inceydi ruhum..
anlaşılmak istedim..
kolayca yüklerken anlam,
severken hemencecik..
karşılıklarım tereddütlerdi,
boş mendiller gibi,
boş sayfalar gibiydiler...
kendimdim tek varlığım..
aslında yokluğum..
neyime beklemek..
bile bile ellerimin soğukta kalacağını...
âb-ı hayatı mı istemiştim?
öylesine yalnızım kendi karanlığımda,
sansam bir kere de anlaşıldığımı..
parçalarım bırakıp giderken beni,
süzülürken gecenin içine
ruhum kaldı geride..
ışıklar çok uzak..
kayıtsız, duygusuz,
sanki benim olmayan yorgun,
lekeli, hasta ruh...
bitmeyecek seni kanser edişleri
seni anlamayışları..
seni öldürüşleri...
kurtul bu pislikten
kurtul aydınlık ve karanlıktan..
hadi gidelim,
kurtulalım belirsizlikten,
ağrılardan..
gidelim…
29. 04. 25