Araştırma kitaplarını çok severim. Hele hele yöremizi, yerel tarihi yansıtıyorsa, çok daha değerli bulurum.
Son olarak H. Can Yücel’in, Marmara Adası’ndaki balıkçılık kültürünü işleyen “İstinora Sabah Volisi” isimli kitabını ilgiyle okudum. Yücel kardeşimi, 10 yıllık bir emeğin ürünü olan kitabı için kutluyor, bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyorum.
Önce Yücel’i tanıtayım, sizlere…
1985 yılında doğan Can Yücel, 1976-1992 yılları arasında, Marmara Adası’nda otel ve restoran işletmeciliği yapan Mehmet Yücel ile Marmara Lisesi öğretmenlerinden Filiz Stella Yücel’in oğulları.
Pendik Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi Gemi İnşa Bölümü ve Kocaeli Üniversitesi Denizcilik Meslek Lisesi Gemi İnşa Bölümü’nü bitirdi. 2006 yılından beri gemi inşa sektöründe mesleğini sürdürüyor.
Yücel, 2015 yılından beri İstanbul Prens Adaları’nın “Adalı Dergisi”nde, Marmara Adası üzerine yerel tarih araştırmaları yaparken, 2017 yılından beri de Bozcaada Mendirek Dergisi’nde ada-gemi-deniz ilişkisini işleyen araştırma yazıları kaleme alıyor.
2019 yılı başında 12 yazarın katılımıyla ortaya çıkan “Ada Rüzgârı” kitabında Marmara Adası’nı işleyen Yücel, aynı yılın haziran ayında, Mendirek Dergisi’nde yayınlanan makalelerini “Tarih Denizinde Bozcaada” isimli kitapta topladı.
Can Yücel, 2021 yılında, yaklaşık sekiz yıllık araştırma sürecinin ardından Marmara Adası’nın 150 yıllık ulaşım tarihini inceleyen “Adaya Yolculuk” isimli eserini yayınladı. Ardından,2023 yılının şubat ayında okurlarla buluşan 13 yazarın katılımıyla ortaya çıkan “Ada Rüzgârı-2” isimli kitapta “Koyunadası”nı kaleme alan yazar, Marmara Adası ile ilgili çalışmalarını sürdürürken, başta Marmara Adası ve Bozcaada olmak üzere adalar kültürüne ilişkin kitap ve efemera koleksiyonu yapıyor.
MARMARA’DA BALIKÇILIK ENSTİTÜSÜ”
Gelelim “İstinora Sabah Volisi” kitabına.
526 sayfa olmasına karşın kitabı, zevkle okudum.
Can Yücel, kitabında Marmara Adası’nın tarihini 10 yıl süreyle didik didik araştırdığının özellikle altını çiziyor.
Kitapta, adaya ilişkin tüm materyaller özenle işlenirken, balıkçıların, balıkçı reislerinin çok ilginç anılarına yer verilmiş.
“İstinore Sabah Volisi” kitabı, yalnız Marmara Adası için değil, ülkemiz balıkçılığı için de bir başvuru kaynağı olarak dikkati çekiyor.
Kitapta çok ilginç bölümler arasında “Tuzlu Balıkçılık ve Konservecilik”, “Marmara Balıkçılık Mektebi”, “Kılıç Balığı Avı”, “Marmara’da Olta Balıkçılığı” da çok ilginç.
Can Yücel’in kitabından anlıyoruz ki, Türkiye’nin ilk balıkçılık okulu Marmara Adası’nda, 1930 yılında kurulmuş. “Halit Reis”, anılarında, enstitünün müdürlüğünü Kemal Bayrakçı’nın yaptığı belirtilirken, “Mektebin birinci sınıfının kadrosu 40 kişiydi. Fakat bu kadar eleman bulunmadığından, Marmara ve civarından öğrenci alınarak 40’a tamamlandı. Bunun içinde Marmara’dan İsmail Bozkurt, Mustafa Savaş, Nahiye Müdürünün oğlu Muzaffer ve ben vardım. Manyas ve civarından da 7 kişi alındı.” dedikten sonra şunları anlatıyor:
“Bu okulun amacı, bir enstitü olarak her yıl 40 öğrenci olacak, 3 yıllık eğitimden sonra her mezun öğrencinin bir mesleği olacaktı. Şöyle ki, demirci, tesviyeci, konserveci, tuzlayıcı, tütsücü gibi. Buradan mezun olan öğrenciler, memleketlerinde, kendi branşlarında balıkçılığın kalkınmasına yardımcı olacak ve bilimsel yöntemlerle çalışacaklardı. Balıkçılığın bilimsel olarak yapılabilmesi için dışarıdan gelen iki Alman, bir İngiliz olmak üzere üç yabancı hocamız vardı. Mösyö Veberman, Mösyö Oskar. Okulumuz, üç bloktan meydana gelmişti. Burada demircilik, tesviyecilik, konserve tütsüsü gibi imalathaneler vardı. Okulumuzdaki disiplin, bugünkü askeri okullardaki disiplin ile eşdeğerdi. Örneğin ayakkabılar boyalı, yakalar kolalı, saçlar kısa, tırnaklar kesilmiş, elbiseler temiz olacak. Bunları yerine getirmeyen öğrenciler, hafta sonu iznine çıkamazlardı. Kendimden bir örnek verecek olursam, okulumuzdan 100 metre ileride olan Camcı İsmail’in sünnet düğününe gönderilmemiştim. Okulumuzun ikinci yılında müdürümüz Kemal Bayrakçı, staj için Varna’ya gönderildi. Onun yerine vekaleten Ali Bey isminde biri atandı. Bu müdürümüzün gelmesinden sonra okulda ciddiyet kayboldu. Okuldaki müdür ve öğretmenlerin ilgisizliği yüzünden okul bahçesinde tavuk, tavşan beslemeye başladık. Okulumuz tamamen lakayt bir duruma gelmişti. Hükümetin de yabancı hocalar nedeniyle gönderdiği Asaf Bey ismindeki bir müfettişin raporuyla okulumuzun kapanmasına karar verildi. Bu kez, okulumuzda bulunan öğrencilerin bir bölümü, İstanbul’da bulunan Deniz Ticareti’ne yollandı. O zamanlar ‘Hamit Naci’ gemisi bile bizim enstitümüzün gemisiydi. Bu gemi de Yüksek Denizcilik Okulu’na verildi. Bazı arkadaşlarımız da bu gemide tayfa olarak kaldı. Marmara’daki Balıkçılık Enstitüsü, Baltalimanı’na nakledildi.”
BALIK SANAYİ KALKINMA T. A. O DENİZ KONSERVE
Kitapta yer alan ilginç bölümlerden biri de, Marmara Adası’nda ilk tuzlu balık fabrikası…
Fabrikanın, Tahsin Furtun tarafından kurulan “Ender Konserve Fabrikası”, “Büyük Buhran” ve “İkinci Dünya Savaşı”nın zor koşullarında bile hiç ara vermeden üretimini sürdürdüğüne işaret edilirken, “Fabrika, 4 Ocak 1935’te, Erdek ve Marmara Adaları’nı derinden etkileyen depremde tamamen yıkıldı. Daha sonra enkazı kaldırılarak bugün de ayakta bulunan yeni betonarme ve karkas bina bulunuyor” deniliyor.
KILIÇ BALIĞI AVI
Kitapta ilgimi çeken bölümlerden biri ise “Kılıç Balığı avcılığı…”
Yaman Koray’ın, “Deniz Ağacı” romanından uyarlanıp, 1974 yılında, Marmara Adası’nda çekilen filmi Orhan Elmas yönetmiş. Marmara Adası’ndan 20 teknenin kiralandığı filmde Tarık Akan, Hale Soygazi, Halit Akçatepe, İhsan Yüce, Mümtaz Ener, Orçun Sonat, Leman Çidamlı, Tekin Akmansoy ve Altan Bozkurt rol almış. Filmde bir bacağını kaybetmiş fakir balıkçıyı canlandıran Altan Bozkurt, Marmara Adası doğumluymuş.
Marmara’da Kılıç Balığı avının zorluklarını anlatan filmde, aynı zamanda bir aşk öyküsü de dile getiriliyor.
43 gün süren filmin final sahnesinde, “Et ve Balık Kurumu” soğuk hava deposunda bulunan donmuş bir “Kılıç Balığı” kullanılmış.
KİTABI MUTLAKA OKUYUN
Yalnız Marmara Adası için değil, ülkemiz balıkçılık kültürü için de büyük önem taşıyan H. Can Yücel’in “İstinora Sabah Volisi” isimli kitabı mutlaka okuyun.
Birbirinden ilginç anıları okurken duygulanacak, denizin iyot kokusunu ciğerlerinize doyasıya dolduracaksınız.