Adamın biri tarlasında karga yavruları bulur.
Bekler, bakar ki, anasız-babasızdırlar.
Onları yuvalarında beslemeye arar verir.
Her gün uğrar yanlarına. Yiyecek kırıntılar götürür.
Karga yavruları da o kadar alışırlar ki adama, ne tarlayı terk ederler, ne yuvalarını.
Koca karga olurlar, terk etmezler bu yaşamı.
HER GÜN ALACAKLARI BİR LOKMA BESİN İÇİN UÇMAKTAN,
ÖZGÜR OLMAKTAN, GÖKYÜZÜNÜN MAVİLİĞİNE DALMAKTAN
VAZGEÇERLER.
Tıpkı bizim aydın dediğimiz zamane şarlatanlar gibi.
Bağlılıkları sundukları erkten ve egemenlerden bir lokma bağış alabilmek uğruna, düşüncelerini, kalemlerini satan aydın denilen kuklalar gibi..
Kargalaşmış zavallılar…
X X X
Fransız yazar La Fontaine’nin fabllerini bilirsiniz.
Karganın biri nefis bir peynir parçası bulmuş çöplükte.
Almış gagasına, çıkmış ağacın bir dalına, bakınıyor sağa sola.
Tilki aç mı aç, karnı gurulduyor açlıktan fukaranın.
Almış mı peynirin o muhteşem kokusunu.
Koklaya koklaya gelmiş karganın tünediği ağacın altına.
Bakmış koca bir peynir parçası karganın gagasında.
Peyniri nasıl alırım diye, başlamış dolanıp düşünmeye. Tutturmuş mu bir nakarat:
----Ah, karga hazretleri, günaydın, bugün bu ne güzellik böyle.
Bu ne şıklık, inanın, gözlerim kamaştı sizi görünce.
Karga aşkın şaşkın, bakıp duruyor öyle.
-----Şu kuyruğunuzun güzelliği, şu kanatlarınızın parlaklığı alıyor gözlerimi.
Ah, bir de şu sesiniz yok mu, o güzel sesiniz,
Ben aciz kulunuz, şu orman sakinleri bir duysa o güzel sesinizi!
Karga, bu ya, göstermek için o bet (güzel)sesini, başlamış mı ötmeye…
Gak, gak, gaaaak!
Gagasındaki o güzel mi güzel peynir düşmüş tilkinin ağzına.
Karga şaşırmış, bakakalmış.
-----Eh, demiş tilki, bu kadar övgüye de böylesi bir peynir değer doğrusu.
demiş, yoluna koyulmuş ağzında koca peynirle.
X X X
Bu fabl da bir derstir insan olana.
Binlerce yıldır, övgülere, dinsel söylevlere aldanıp, kendi yaşamını egemenlere teslim eden
Sömürülüp, yoksulluğa, açlığa terk edilen, elindekini, avucundakini kaptıran işçi sınıfının
Yoksul insanları gibi…
