Hangi açıdan bakarsak bakalım şu yaşadığımız son 15 yıl boyunca başta siyasiler olmak üzere toplumun hemen hemen farklı siyasi fikirlere sahip eş, dost, akrabalar arası da dahil olmak üzere tüm alanlarda bir sertleşme, bir nefret, bir kızgınlık, bir ses yükseltme gibi davranışları görüyoruz.
Ve sonuç olarak ilişkilerini olumsuz etkileyebileceğini düşünen kişilerin yavaş yavaş elini, ayağını bu tarz ortamlardan çekmeye başladığını hatta çektiklerini görüyoruz. Ve bu bağlamda yaşananlara baktığımızda genellikle kendi mahallemize yönelik yayın yapan tv, haber programlarını, kendi düşüncemizde olan gazete ve yorumları takip ettiğimiz için ne yazık ki diğer mahallerde iyi veya kötü neler olup bitiğini takip edemiyoruz. İşte bu nedenle olsa gerek yapılan anketlerin çok büyük bölümünde karasızların artmakta olduğunu, muhalefet ve iktidar partileri içinde oranların genellikle hiç değişmediğini söylemek mümkündür sanırım.
Dolayısıyla böylesi sıkıntılı siyasi oluşumların artarak devam etmesi ile toplumun üzerinde muhtemel negatif etkilerin artarak devam edebileceğini düşünüyorum.
Ne yapmak gerekiyor sorusuna cevap olarak da ben öncelikle günlük politikalar içinde kar ve zarar hesabı yapan siyasilerin veya siyaset yapan vatandaşlar olarak yapmamız gerekenin algılar üzerinden değil uzun soluklu gerçek olgular üzerinden değerlendirmeler yapmamız gerektiğini söylemek isterim. Belki zor olacak ama bunu da saygılı ve hoşgörülü bir dil kullanarak yapılması ile önümüzdeki yıllar içinde sosyal ilişkilerimizde çağdaş adımların atılabilmesi adına çok gerekli ve de çok faydalı olabileceğini değerlendiriyorum.
Örneğin Dem Partili Sayın Sırrı Süreyya Önder gibi söyleyeceklerini saygın ve olumlu sözlerle dile getirerek siyaset yapılmasını söylemek isterim. Ve bu bağlamda büyük bir ameliyat geçiren Sayın S.S Önder için de içtenlikle sağlıklı bir ömür dilediğimi belirtmek isterim.
Ve böylesi sert sözler ile kavga eder gibi bir siyasetin hangi noktalara evrilebileceğini izin verirseniz bunu tarihten alabileceğimiz örneklerle anlatabileceğimizi umuyorum.
Yaklaşık 10 – 15 yıl önce izlediğim tv programın da konuşan bir akademisyenimiz, geçmişte kurulan 16 Türk Devletinin hiçbir zaman bir istila ile sonlanmamışlardır. Yıkılmanın en temel nedeninin hep iç karışıklıklar ve bölünmeler sonrası olduğunu iyi görmemiz gerektiğini anlatmıştı konuklarına.
Ve bu arada bizim çeşitli yayınlarından öğrendiğimiz kadarı ile Osmanlı’nın son zamanlarında ülkemiz içinde toplumu ayaklandırma adına iç karışıklıklar peşinde koşan özellikle İngiliz ajanlarının yaptıklarını da iyi hatırladığımızı düşünüyorum.
KİMSE OLMAZ DEMESİN. Unutmayalım ki TARİH ASLA YALAN SÖYLEMEZ. Dolayısıyla tarihten ders alanların kazandığını, alamayanların ise büyük zorluklarla karşılaşabileceğini düşünerek geleceğimizi yani hal ve hareketlerimizi bu olası tehlikelere göre planlamamızı düşünürken bu çok nazik konuda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün büyük zorluklar içinde kurduğu bu güzel vatanımız için çok anlamlı ve de çok gerekli olduğunu düşünüyorum.
21 Nisan 2025 Erhan Göçmen